MHP Genel Başkan adayı Meral Akşener, yazarımız Arslan Tekin'e çarpıcı açıklamalar yaptı. Akşener, "Darbe yapan da, darbeye teşebbüs eden de, kalkışmaya yeltenen de şerefsizdir, alçaktır. Bu millete kast etmiştir, teröristtir. Böyle bir eylemin yanında duran da şerefsiz ve alçaktır. İster darbemsi, ister gerçek darbe hiçbiri ABD’den veya Batı’dan destek olmadan başarıya ulaşamaz. Yani ABD’nin bu işteki, CIA’in bu işteki parmağına dikkat etmek gerekiyor

MHP’nin başına geçersem, MHP yüzde 25 alırsa, bunu yüzde 35-40’lara çıkarabilirsek AKP tek başına iktidar olmuyor, dolayısıyla ben AKP’yi engellediğim için ‘vurun öldürün’ diyorlar." ifadelerini kullandı.

Darbe teşebbüsü siyasetin gündemini değiştirdi. MHP içinde, uzun süredir süren kongre tartışması bundan sonra, ortalık durulana kadar pek öne çıkmayacak gibi. Darbe teşebbüsünü fırsat bilenler, MHP’de başkanlık yarışında iddialı olan ve halkta karşılık gören Meral Akşener’e, daha önceki ithamlarını alenileştirdiler. Meral Akşener, kanlı darbe teşebbüsünden bir gün önce CNNTürk’te Didem Aslan Yılmaz’ın soruları cevaplandırmış ve “Bana paralelci diyen, elimde belge var diyen eğer bunu ispat etmezse müfteridir.” demişti. Kimse belge çıkaramadı. Kimse ispat edemedi. Darbe teşebbüsünü fırsat bilenler yeni hücumlara hazırlanıyorlar. Evinin adresini bile yayınlıyorlar.

Biz Meral Akşener’i evinde ziyaret ettik. Çok doluydu, söyleyeceği çok şeyler vardı. Uzun bir röportaj yaptık. Kimin, zamanında darbecilerle iş birliği yaptığını bir bir öğrendik. Sözü Meral Akşener’e bırakmak en doğrusu...

KORKUNÇ BİR KALKIŞMA

- Evet Meral Hanım, olağanüstü bir durum yaşıyoruz. Türkiye karışık, 145 sivil vatandaş, 60 polis ve 3 asker var. Rakamlar hükûmetin verdikleri... Bir de darbecilerden ölenler var. Onların sayılarını bilmiyoruz. Bu gelişmeler hakkında ne diyorsunuz?

Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli

- Öncelikle Türkiye açısından vahim bir süreç geçiriyoruz. Ben 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü ve kişisel olarak 28 Şubat’ı yaşadım. Hepsi kendine göre darbelerdi. 28 Şubat, söyleyenlerin tanımıyla ‘postmodern’ idi. Ama böylesini havsalam almıyor. Bu çok korkunç bir kalkışma. Yani darbe teşebbüsü ama aynı zamanda bir kalkışma olarak değerlendiriyorum. Bunun sonuçlarını kısa ve uzun vadede hep beraber göreceğiz. İnşallah ülkemiz açısından milletimiz açısından ve Türk ordusu başta olmak üzere kurumları olaraktan çok vahim kırılmalara sebep olmaz. Bu konuda çok dikkatli olmak gerekir.

BİR BİLİNÇ VAR

- Kırılmalara sebep olacak gibi bir durum var ama ortada?

- Öyle görünüyor ama öncelikle şunu söyleyeyim. Birkaç gündür başta MHP Genel Merkez yanlısı arkadaşlar olmak üzere uzun zamandır benimle ilgili genel başkan aday adaylığı sürecinde başlatılan bir linç hareketi var. Yine aynı şekilde havuz medyasının mensuplarının başlattığı bir linç var. Açıkça öncelikle şunu söyleyeyim: Darbe yapan da, darbeye teşebbüs eden de, kalkışmaya yeltenen de şerefsizdir, alçaktır. Bu millete kast etmiştir, teröristtir. Böyle bir eylemin yanında duran da şerefsiz ve alçaktır. Şimdi bizlerin çizgisinde 12 Eylül’ü yaşamış insanlar da ki ben daha sonra 28 Şubat’taki duruşumu sorduklarında hep o 12 Eylül deneyimine bağlamışımdır. Dehşet bir karşı duruş vardır. Çünkü 12 Eylül’de en fazla ezilen Ülkücü Hareket olmuştur. Benim abim Kocaeli İl Başkanı’ydı. O dönemde biz Karabük sınıflarını takip ettik. Çok acı, tekrarında fayda olmayan şeyler yaşadık. Ama Ülkücü Hareket o dönemde devletine küsmedi. Daha sonra 12 Eylül geçtikten sonra, Cunta aradan çıktıktan sonra, sivil siyaset hayatı başlayınca da devlet kademelerinde küsmeden, Batı ülkelerine şikâyetçi olmadan gereğini yaptılar. Biz bu konuları konuşmadığımız için, hakkımızda aslında demokrasiye vurgu yapan onun yanında duran tavrımıza dair çok fazla bir bilgi yok. Şimdi bugüne gelince, ben bugünle ilgili inşallah geçmiş olsun, şu an itibariyle bitmiş olsun, TBMM’nin bombalandığı, Özel Harekât polislerinin bulunduğu karargâhın bombalandığı, katliam yapıldığı, köprüden karşıya geçmek isteyen halka helikopterden ateş açıldığı ve Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanlarının enterne edildiği böyle bir şey görmedim. Yani hiçbirimizin havsalasının almadığı bir durumdur. Şimdi çeşitli açıklamalar var onları takip ediyorum. Bunların içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın ABD’ye yönelik yaptığı işaret konusuna katılıyorum. Çünkü biraz evvel 2010 yılında o dönem tutuklanan askerlerle ilgili Hürriyet Gazetesi’ne bir röportaj vermiştim. Onu okudum acaba neler demişim diye. Orada da diyorum ki, ister darbemsi, ister gerçek darbe hiçbiri ABD’den veya Batı’dan destek olmadan başarıya ulaşamaz.

MİLLETİMİZ DEMOKRASİNİN ARKASINDA YER ALDI

- Darbeye teşebbüs ordunun imajında da bir değişikliğe yol açabilir mi?

Bu imaj ayrı bir şey. Kanaat açısından büyük bir travmadır. Onun için bizi yönetenlere sesleniyorum. Çok hızlı bir şekilde örgüt içerisinde yer almış her alandaki kişilerin derhal hukuk karşısına çıkarılması lâzım. Hukukun öneminin işletilmesi lazım. Aynı Ergenekon, Balyoz Davaları’ndaki gibi o çuvalın içine herkesin atılmaması lazım. Suçsuz insanlar o çuvalın içine atıldığı takdirde o zaman sonuçları itibariyle değişen bir şey olmuyor

- Yani cadı avına çıkılmasın diyorsunuz?

- Cadı avına elbette çıkılmasın. Mesela şöyle bir şey var. 16 yıldır tek partinin yönettiği bir Türkiye’deyiz biz. Ben hayret ettim Cumhurbaşkanı’nın yaveri nasıl paralel olabilir? Genelkurmay Başkanı’nın özel kalemi nasıl paralel olabilir? Bu insanların orduya gelişini kim sağlamıştır? O dönemde bunlar tarikatçıdır, cemaatçidir denilip şerh konulmuş imzalar var. Bu kişilerle nasıl bir irtibat içerisindeler? Sonuç itibariyle ben Olağanüstü Kurultay talebi çerçevesinde 37 tane il gezdim. Ve bu 37 ilde ısrarla bir şey söyledim. Türkiye’nin devlet kurumları tarumardır. Darmadağın olmuştur. Dolayısıyla Ülkücü Hareket iktidara geldiği zaman öncelikle bu tarumar olmuş devlet kurumlarını tekrar kurucu ayarlarına, devlet ciddiyeti içinde liyakat eksenli bir hâle çevirme iddiasıyla yola çıktık, bunu vaat ediyoruz dedik. Bu tespitin bugün ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor. Suhuletle sokakların idare edilmesi lâzım. Evet şimdi milletimiz demokrasinin yanında durdu ama askerimizin kahir ekseriyeti yani bu kalkışmacı terörist alçak grubun dışında kalanlar bu kalkışmayı bastırmak için tavır koydular, emniyetimiz tavır koydu, güvenlik güçlerimiz tavır koydu. Yani günün sonunda güvenlik güçlerimiz bu kalkışmayı bastırdı. Milletimiz demokrasinin yanında saf tuttu. Bu çok kıymetli bir şeydir. Ama ordunun asıl ana gövdesi bu kalkışmacıların karşısında yer aldı. Emniyet bu konuda görev yaptı, dolayısıyla bu iki unsurun da göz ardı edilmemesi lazım ki bu kurumlarda tahribat içine girmesin.

Editör: TE Bilisim