Metin Külünk: Geri Kabul Anlaşması iptal edilmeli, Türkiye Avrupa'nın göçmen parkı değildir Metin Külünk: Geri Kabul Anlaşması iptal edilmeli, Türkiye Avrupa'nın göçmen parkı değildir
                                                                                                  
"Dini inancın siyasallaşması günahların en büyüğüdür.’’ Çünkü bir din siyasallaşırsa kutsiyetini kaybeder, o din çıkar aracı olarak kullanılr. Din siyasallaşırsa toplumu ayrıştırır birbirine düşman eder. Din siyasallaşırsa tüm dünyadan bağlarını koparır. Din siyasallaşırsa hukuk ve demokrasi zarar görür.
Din üzerinde mühendislik yapmak veya mevcut mühendislik projelerine gönüllü taşeronluk etmek ise, her şeyden önce insanlığa, insanlığın istikbaline ihanettir; umutları tüketmek, huzur ve mutluluğu yok etmektir.
Dinin siyasallaşırsa, görülebileceği gibi, ülke Emperyalizimin Siyonizmin kuşatması altına girer.
Biz Anadolu İslam Anlayışını kaybederesek Türkiye’yi kaybederiz; diğer İslam Ülkelerine döneriz; Arabistan, Pakistan… Gibi. Emperyalizimin gücünü kırmanın yolu tarihimize, dinimize ve geçmiş değerlerimize sahip çıkmaktan geçer.
Ülkemizin bugün karşı karşıya bulunduğu dinin siyasallaşması Emperyal güçlerin, batının emellerini kolaylaştırır.
Emperyal güçlerin önceliğinde öyle bir insan tipi ortaya çıktı ki, bu insan elle tutamadığı, gözle göremediği değerlere hiç ilgi göstermiyor. Ayrıca bu insanın elle tutulur nesneleri ele geçirmek için giriştiği yarışta; ölçüsü ölçüsüzlük, ahlakı ahlaksızlık, değeri değersizlik, erdemi erdemsizliktir. Söz konusu insanın tutum ve davranışlarını belirleyen tek öğe: Ekonomik çıkar sağlamak ve ele geçirilen ekonomik zenginliği büyütmek. Onun için çevre ve insanı hiçbir sorumluluk duygusu taşımadan acımasızca tahrip etmektedir. 
*
İslam Âlemi’nin Emperyal Ülkelerin karşısında sergiledikleri pespaye hali gözler önündedir dünden bugüne. Çalışıp üretmeyi ve kalkınmayı, çağdaşlaşmayı emreden bir dinin mensupları olarak Müslümanlar bunu kader belleyip miskince gerinmenin ötesinde bir şey yapamamaktadırlar.
Şanlı bir maziye sahip olmanın hamasi böbürlenmeleri dışında görünen o ki dünyanın efendisi olma yolunda bırakın çalışıp gayret etmeyi, bu uğurda aklını kullanmaya bile çalışmamaktadırlar.
Kesin olarak belli olmuştur ki, İslam ülkelerinde İslam adına doğru gitmeyen bir şeyler var.
*
Ülkemizin bugün karşı karşıya bulunduğu kısır döngüden kurtulmak için, yasama, fikir hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, laiklik ve Türkiye Cumhuriyeti değerlerine sahip çıkmak ana ilkesi olmalıdır. Hukukun ve adaletin üstünlüğünü, işlerliğini kaybederse ne olur?   Güven vermeyen ekonomik yapılar oluşturur, İş adamları yurt dışına kaçar. Dış ülkelerden talep eddiğin yatırımcı kurumlar evrensel hukukun işlerliğini görmek ister.
*
 Üretimin dağılımı, bölüşümü kum tepeleri gibi zenginlerin çıkarına ise ve olabildiğince tabana yayılmamışsa sosyal adaletten bahsedemezsiniz.
*
 Kendi dinamiklerimizle daha iyisini, daha az yorularak ve daha az hata yaparak nasıl üretiriz? Sorusuyla insanını muhatap etmek böylece de üretimde yeni teknik, taktik ve felsefelerin ortaya çıkmasını sağlamak üretken bir toplumun temel şartlarındandır.
Maalsef Türk insanı sistemsiz  yönetim, üretim, mantık ve felsefe fukarısı durumuna düşürülmüştür. Herkes Türkiye'de geleceğini siyasete endekslemiş durumdadır.
Türk insanı, Türk’ün özelliklerini kavramış, Türk tarihini özümsemiş; devletin dini ölçüsünün ‘’adalet kavramı’’olduğunu içselleştirmiş yönetmeye aday seçkinlerin önünü açmalıdır.
Türk seçmeni bilmelidir ki Türklük bir tan yeridir, gün doğumudur, aydınlıktır. Binlerce yıllık bir yaşamın özetidir. Emperyalist maşalarla, iş birlikçilerle, hamasetlerle değişmez, değiştirilemez

*
Türk milliyetçisiyim diyenlerin sosyal demokrasi ve kamucu formda biçimlenmesi elzemdir. Çünkü esas olan millettir ve milletin tüm kazandıklarının, yani milli gelirin, yine millete, olabildğince eşit dağıtılması söz konusudur Görülen o ki acilen ekonomik ve demokratik yenilenmeye ülkenin ihtiyacı var. 
Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye dayanmayan her rejim ister istemez zorbadır.

 A.Kemal GÜL

Editör: TE Bilisim