Soner Yalçın'ın yazısını okuyup MHP içindeki bazı görüş ayrılıklarının iç yzünü bilmekte fayda var. Ancak bu yazıda bahsedilen "bağımsızlıkçılık" konusuna itiraz ediyoruz. MHP de, ayrılıp yeni parti kuracaklar da sapına kadar bağımsız Türkiye sevdalısıdırlar!

"Soner Yalçın'ın köşe yazısı şöyle: 

Gazetecilik hayatımda kibar iki siyasi lider tanıdım:

– Bülent Ecevit…
– Alparslan Türkeş…
Gazeteciliğe yeni başladığım 1987 yılında 2000'e Doğru, sol'un her renginden gazetecinin çalıştığı dergiydi. Çoğu 12 Eylül 1980 darbesinde hapis yatmıştı.
Dergide bir gün şöyle tartışma oldu:
“Karşılaştığınızda Türkeş'in elini sıkar mısınız?”
Sanırım bu polemiğin sebebi şuydu:
MHP başbuğu Türkeş, TİKP lideri Doğu Perinçek ile birlikte cezaevinde yatmıştı. Tahliye sonrası Türkeş'in, her bayramda kimi politikacılar gibi Perinçek'e de baklava göndermesiydi.
Doğu Perinçek derginin genel yayın yönetmeniydi ve bu baklava meselesi kimi arkadaşlarda hoşnutsuzluğa sebep oluyordu.
Aralarında benim de bulunduğum kimi arkadaşlar, “biz gazeteciyiz tabii ki Türkeş ile toka yaparız” görüşünü savunduk.
Türkeş ile tanıştım, el sıkıştım. Bir bayramda gönderdiği Paşabahçe Çeşm-i Bülbül vazoyu hâlâ saklarım!
Yani…
Güzel bir atasözü vardır:
Baltayla nakış işlenmez!
Yaltaklanma ile nezaketi, kabalık ile eleştiriyi birbirine karıştırmamak gerekir!
Bu giriş yazısından sonra asıl konuya gelebilirim…
Türkeş'i eleştireceğim…

TÜRKEŞ'İN MİRASI

Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir! Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir!

Bu köşede…
8 Eylül 2016 tarihli “Asıl Oyun Kurucu” başlıklı makalemde şunu yazdım:
“Çöküş yaşıyoruz; çürüyoruz…
Ne aydınımız, ne de gazetecimiz derine kazıyor.
Görmemenin altın yıllarını yaşıyoruz…”
Yazımın konusu ne miydi; Enver Altaylı!
Belki biliyorsunuz: Enver Altaylı üç gün önce tutuklandı. Gerekçesi, FETÖ soruşturması kapsamında “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etmek” idi! Gazetelerden okuduğuma göre, FETÖ mensubu bazı MİT görevlilerinin yurt dışına çıkışına yardımcı olmuştu!
Mesele bu kadar basit olamaz… (Ki bu ayrı bir yazı konusudur. CIA-FETÖ ve Ortaasya Türk Cumhuriyetleri konusu pek bilinmiyor demek ki? Neyse…)
Gelmek istediğim yer farklı!
Türkeş, Fethullah Gülen ile neden hep samimi ilişkiler içinde oldu? Böylesine “kurt politikacı” Gülen'in asıl gayesini ve karanlık ilişkilerini bilmiyor muydu?
Aynı Türkeş'in Enver Altaylı'yı “manevi evlat” mertebesine çıkarmasını, partinin gazetesi Hergün'e genel yayın yönetmeni yapmasını, MHP genel müfettişi tayin etmesini nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Türkeş, Altaylı'nın ilişkilerini bilmiyor değildi. Altaylı o ilişkiler sonucu Türkeş'in “sağ kolu” oldu. (CIA görevlisi Ruzi Nazar'ın hayatının son günlerini Enver Altaylı ile birlikte Antalya'da geçirmesi aralarındaki ilişkinin boyutunu gösteriyor. Neyse…)
Altaylı'nın ilişkilerini uzatmayayım…
Konuyu yeni parti kurma hazırlıkları yapan Meral Akşener ve arkadaşlarına getirmek istiyorum.
Ne alaka demeyiniz?…

TARİHİ DÖNEMEÇ

Tarih: 8 Şubat 1969.
Yer: Adana
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) kongresi yapıldı.
İki grubun mücadelesi yaşandı:
Alpaslan Türkeş ve Nihal Atsız.
Türkeş, Kuleli Askeri Lisesi'nde öğrenci iken Nihal Atsız ile tanışmıştı. Onu “idol” bilmişti! 1944 yılında Türkçüler Davası'nda birlikte yargılanıp hüküm giymişlerdi.
Artık karşı gruptaydılar…
Türkeş “romantik Türkçü” dediği Atsız ekibiyle yolunu ayırmak istedi.
CKMP, Türkçü bir partiydi. Bu siyasal çizgi geniş kitlelerle buluşamıyor; oy alamıyordu.
Türkeş siyaset dünyasında dinin gücünü biliyordu. Partiyi kökten değiştirmeye karar verdi.
– CKMP adı, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) oldu.
– “Bozkurt” sembolü/amblemi, yerini “Üç Hilal”e bıraktı.
– “Bozkurtlar”, “Ülkücüler”e dönüştürüldü!
– “Türkçü” yerine “milliyetçi” sıfatı tercih edildi.
– “Türkçüler Derneği” lağvedildi; “Milliyetçiler Derneği” kuruldu.
– “Tanrı Türk'ü Korusun” pankartının yerini, “Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın” sloganı aldı.
Nihal Atsız ekibi, kongrede Türkeş'e hep benzer sözleri söyledi:
– “Sen git güvendiğin Araplara biat et!”
– “Oy toplamak için Arap develere bin!”
Kongre sonrası Nihal Atsız, gazetecilere şu açıklamayı yaptı:
“MHP'de Allah, Tanrı'yı kovdu!”
İşin özünde Türkçülük, Osmanlı Devleti'nin son döneminde doğdu; Cumhuriyet ile birlikte büyüdü; 1969 kongresinde öldürüldü!
Alparslan Türkeş, sadece Türkçülerle yollarını ayırmadı. Utangaç bir Kemalist oldu. Parti binalarından Atatürk resimleri bile indirildi. (Bu savruluş zamanla kendi içinden daha din motifli Büyük Birlik Partisi'ni çıkardı.)
Yıllar sonra…
– Enver Altaylı'nın yakın dostu- Taha Akyol ile konuşurken, “MHP, sadece sola karşı aksiyoner/hareket partisi olmak amacıyla inşa edildi” dediğimde -CNNTürk genel müdürlüğü koltuğunun verdiği güçle- sertçe karşı çıkmıştı. Hâlâ duygusal bağ kurduğu MHP'yi sağlıklı analiz edemiyordu! Bir daha da bu konulara girmedim.
Demem şu:
MHP, ne “milliyetçi” ne de “anti-emperyalist hareket” oldu. Aksine, bağımsızlıkçı politik Kemalist hareketlere karşı düşmanca tavır aldı.
Bu ilişki Türkeş'i, Ruzi Nazar'dan Enver Altaylı'ya, FETÖ'den Alman istihbaratına kadar karanlık ilişkilere soktu. Sonuçta… CIA'nın kanlı oyununa getirildi; 12 Eylül darbesinin yapılmasına sebep sayıldı. Hapse atıldı.
Umarım…
Meral Akşener ve arkadaşları işte bu “tarihsel mirası” reddeder.Osmanlı'nın son döneminde doğan ve Kemalist Türkiye'de gelişen 1920'lerin-1930'ların tam-bağımsızlıkçı birleştirici Türkçü politik çizgisine dönerler".

Soner Yalçın / Sözcü

Editör: TE Bilisim