Hazırlanmakta olan anayasada,içinde TÜRK VE TÜRK MİLLETİ KAVRAMI olmayan veya bu kavramların içi boşaltılmış bir anayasa çalışmalarının olduğunu  görmekteyiz.
 Türkiyede ki,bölücü ırkçı çevrelerin,emperyalist güçlerin,küresel baronların...tahakkümü ile, anayasada MİLLETTEN VE MİLLİYETTEN SÖZ edilmemeli anlayışı koro halinde sürekli tekrarlanmaktadır.

  Halbuki dünya anayasalarının çoğunda millet ve milliyet kavramları vardır.Fransız,Ermeni,Yunan,Alman,Rus,İtalya,Bulgar,Çin ve daha sayısız ülkelerin anayasalarında milli kimliğe vurgu yapılmaktadır.Hatta Yunanistan anayasası; “Elenler kanun önünde eşittir..” gibi garabet dolu ifadeler vardır.
  Anayasalar aynı zamanda millet olma ruhunun da bir göstergesi olduğu için bir toplumsal mutabakatıdır.O halde toplum adına bir sözleşme yapmak isteyenler,toplumun talepleri yerine,belirli baskı odaklarının ve belirli merkezlerin talimatlarını yerine getiren düzenleme ile bir anayasa yapmış olamayacaklardır.
  Millet için anayasa yapmak isteyenler, milletin adını çıkararak, kimliksiz,hüviyetsiz,içi boşaltılmış kof metinleri anayasa olarak milletin karşısına çıkarmak istemeleri durumunda,mutabakat anayasası yapmış olmayacaklarını bilmelidirler...

  “Yeni Dünya Düzeni”  adı altında,küresel güçler tarafından dünyaya yeni şekil verilmek istenirken,bilhassa milli ve üniter devletlerde,milli kimlik yerine yeni yeni  kimlikler ihdas edilme çabası görülmektedir.
  Türk Milleti’nin köklü kültürsel geleneği,devlet anlayışı,ve sosyal geleneği yüksek olması nedeniyle senaryoyu yazanlar önümüze değişik argümanlarla çıkmaktadırlar.Milli birliğimizi çözemeyenler,ayrıştırmayı kimlikler üzerinden ötekileştirme yoluyla yapmak istemektedirler.

  Anayasa’da etnik farklılıkları gündeme taşıyarak,yeni kimlikler üzerinden milli birlik ve bütünlüğümüz parçalamak isteyenler var güçleriyle çalıştıkları bilinmektedir...
  Türk kimliğinin,siyaseten itibarının kırılması ve ALT KİMLİK statüsüne sokulmak istenmesi,bin yıldır kardeşlik duyguları ile bir arada yaşayan ve milletleşen Türk Milleti’ne yapılacak en büyük kötülüktür.
  Bunu yaparken,” İnsan Hakları ve demokratikleşme” maskeleri altında,insanlarımızın iradeleri sakatlanmak istenmektedir.Yapılan bu çabalar TÜRKLÜĞÜ bir bütün olmaktan çıkarıp,parçalara dönüştürerek milletimizi bölme ve güçsüzleştirme çabalarının bir sonucudur.

  TÜRK MİLLETİ; bu vatanda yaşayan,  inanç,din,mezhep, gurup,sosyal statü gibi hiçbir ayrımcılığa tabi olmadan yaşayan insanlarımızın ORTAK ADIDIR.

  Söz konusu TÜRK KİMLİĞİ’NİN terkibinde farklılıklar yok mudur? Elbette vardır ve olacaktır.Ancak buradaki farklılıklar bir ZIDDIYET olarak değil ZENGİNLİK olarak görülmelidir.
  Farklılık, biribirine benzeyenleri ayıran özellikler olmasına rağmen,öteki olanlar biribirinden başka olanlardır.O halde milletimizin sosyal dokusu içerisinde binlerce  yıldır  biribirleriyle bütünleşmiş insanlarımızın bu özellikleri ancak  bizim içerimizde bizi tamamlayan ve güçlendiren aynı ruhtan beslenmiş,aynı kökten çıkmış bir ağacın farklı dalları olarak değerlendirilecektir.

  İşte bunların hepsi bir bütün olarak,kültürel zenginliğimizin TÜRK KİMLİĞİNİ ortaya çıkaran değerlerdir.

  Sosyolojide ki millet anlayışındaki temel kuralların birisi de şudur:
  Her milletin,millet olması için farklı bir dili olması zaruri görülse de; her dil farklılığının ise; ayrı bir milliyet oluşturması diye bir kural yoktur.
  Kaldı ki diller yöreden yöreye değişen ve farklılıklar içeren mahalli özellikler taşır.Türkiye’de farklı dil bilenlerin oranı % 9 u geçmez.Sadece dile dayalı  bir milliyet oluşturulma çabası,küresel dayatmaların bir sonucudur.Türk Milleti’nin sosyal ve DEMOGRAFİK yapısı ile asla bağdaşmaz..
  Bu çabalarla,Türkiye’nin önü kesilmek istenmektedir.Emperyalizm her devirde renk ve isim değiştirmektedir.Bu yüzyılda emperyalizmin değişen ismi de “Küreselleşme” olmuştur.
  Anayasa’nın 66.maddesinde ki: “ Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes  Türktür..” Şimdi bu ifadeyi bile çok görenler bu tanımı değiştirirerek sulandırılmak istemektedirler.Milli kimliğimizin TÜRK olması,hiç kimsenin bağlı olduğu şu veya bu alt kültür guruplarının buharlaşması sonucunu da doğurmuyor.
  Milletimizin TÜRK olan adı,biyolojik ve antropolojik kökene değil,kendisine mensubiyet şuuru ile bağlı olmanın ve bu aidiyet duygusu içinde ki müşahhas adıdır.
  Maalesef,Türk Kimliğini anayasa’dan çıkarılması için baskı yapan güç odakları “MİKRO IRKÇILIK” ya da azınlık ırkçılığı yapmaktadırlar.

  Örf adetleri,gelenekleri,yaşama tarzları, aynı şeylere üzülmeleri ve sevinmeleri ile ortak bir ruh bütünlüğü oluşturan milletimizin bazı unsurlarını, dışlayarak,ötekileştirerek milletimizin ufalanması ve küçülmesi peşinde koşanlar,  emperyalizme hizmet ettiklerinin farkında olmalıdırlar...
  ABD’de insanların “ Ben Amerikanım” demesi,onların aynı zamanda,Koreliyim,Çinliyim, İspanyolum, Güney Amerikalıyım,   Almanım,    Portekizliyim.. diyecek şekilde onları ayrıştırıyor mu?
  Yine Fransa’da,”Fransızım” denmesi o ülkede yaşayanlardan olan Cezayirlileri,Tunusluları,Afrikalılar gibi etnik unsurların dışlanmasına mı neden oluyur?
  Bu ülkelerin hiç birisinde,Almanım, Fransızım, İtalyanım, İngilizim demeyelim gibi tartışmalar oluyor mu!?.. Hatta bu ülkelerin sosyal yapıları Türkiye’den çok daha fazla karmaşık olmalarına rağmen, bir üst kimlik olan, FRANSIZ,ALMAN,İTALYAN,İNGİLİZ,...üst kimliğinde birleşmenin hiçbir sakıncası ve itirazları olmuyor da; neden ısrarla TÜRK ÜST KİMLİĞİ itiraz konusu oluyor?
   Kimliğimizin anayasa’dan çıkartılmak istenmesinin altında yatan gerçekleri ve mikro ırkçılık faaliyetlerini milletimize bildirmek ve açıklamak mecburiyetimizdir.
  İtalyan Başbakanı kendisini,İtalyan olarak görmek yerine, “ İtalyalı mı “ kabul ediyor...Alman Başbakanı kendini, Alman olarak görmekten  vazgeçerek “Almanyalı mı “ kabul ediyor?..
  Bu söylemler; Türkiye’nin devlet yapısını küçük parçacıklar halinde yeniden şekillendirmek isteyenlerin; milli mücadeleyi yapan ve Türk Devleti’ni kuran milli iradeyi devre dışı bırakmak isteyenlerin nihai hedefleridir. Türkiye’nin yörüngesini değiştirmek isteyen güçlerin amacı budur.