Neden bu kadar mutsuzuz?
Nedeni yalnızlıksa, neden yalnızız?
Yalnızmıyız?

Yalnızsak, yalnız olmayı mı seçtik, yoksa bir lanet gibi üzerimize mi verildi?

Yoksa yalnızlık sadece düşüncelerimizde, hayata bakış açımızda biten bir görüngü mü?

Neden bir şeyler bu kadar kötü?

Neden sıkıcı her şey?

Bir yerlerde hata yapıyor olabilir miyiz?

Yoksa biz, mükemmel miyiz?

Her şeyi biz mi biliyoruz?

Yoksa daha öğrenecek, hayata geçirilecek çok şey mi var?

Depresif hayata ne itiyor bizi?

Aklımıza gelen bu gibi sorular, ve problemler için bir yazı yazdım. Beğeninize, mantığınıza, ve vicdanınıza sunmak isterim.

Antidepresan ve Kaplumbağa Metaforu

      Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, toplum değil, her zaman birey ön planda. Şahsen, bizi kabuğuna çekilmiş bir kaplumbağa gibi görüyorum. Kendi etrafımızda dönüyor, içimizde düşünüyor, ve ayaklarını çıkarıp, yürüyüp, insanlara yardım etmeyi düşünmüyoruz.

Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, twitter, facebook gibi portallarla bencilleştiriliyor, yalnızlaştırılıyor, ve mutluluk arayışı içinde yaşıyoruz.

Hep bir problemle yüzleştiğimizi düşünüyor, kendimizle barışamadığımızı, karakterimizin bozuk olduğunu, vesaire ben merkezli düşünceler içinde boğuluyor, sıkılıyor ve kendimizi sonu intihara giden, gayrimeşru ilişkiler ve sigarayla başlayan yolculuğa bırakıyoruz.

Bu bencillik yalnızlığa, yalnızlık da mutluluk peşinde koşan bir insan profiline dönüşüyor.

Tek düşüncemiz kendimizi mutlu etmek olduğu için, çevremize, toplumun problemlerine konsantre olup, çözüm arayıp, insanlığa faydalı bir iş yapmak aklımızdan bile geçmiyor.

Peki bu bencilliği nasıl atabiliriz?

Öncelikle, ben merkezli olmaya yönelten faktörleri gözden geçirilmeliyiz.

Birincil faktör: Çevre

    Birey nerede, ve nasıl insanların arasında yaşarsa, yaşamı da ona göre şekilleniyor, ve klasik atasözümüzdeki gibi "Üzüm üzüme baka baka kararır." mantığında değişiyor. Bu metaforu pozitif yönde de düşünebiliriz. İnsanlık adına çalışanların, birbirinin, ve toplumun yararına uğraşanların yanında olmak, her zaman bizi de o düşünceyle hareket etmeye itecektir. Bu yüzden, öncelikle bir mefkuresi, hayat adına bir amacı olan yardımsever insanlar arasında bulunmak her zaman bizi o bencillik, ve depresif halden çıkaracaktır. Aslında mantığı ve çözümü çok basit. Fakat "ben" düşüncesi içimize o kadar yerleşmiş ki, bir anda söküp atmak zor geliyor.

İkincil faktör: Sosyal Medya

    Sevdiklerimiz, ve bizimle ilgilenen insanların mutluluğunu görünce mutlu olmamız gösteriyor ki, kendi mutluluğumuzu düşünmek hiç bir zaman bu boşluk için çözüm değil. Yani sosyal medyada paylaşımlar yapıp, fotoğraf çekilip, kendimizi haşa ilahlaştırıcı çabalara girmek bize iletişimin getirdiği huzura kavuşturmuyor. Tersine, asosyallik, ve kabuğumuza çekilmeye itiyor. Tıpkı kaplumbağa örneğimizdeki gibi. Bizim ellerimiz, kollarımız, ayaklarımız var. Yavaş yavaş, hazmede hazmede de olsa, yürüyebilir, insanlık için çalışabiliriz. Allah herkese bir yetenek, geliştirmeye, ve iyileştirmeye açık bir özellik vermiş. Bazıları yazar, bazıları çizer, bazıları belli sporlarda yeteneklilerdir, vesaire. Bu özellikleri kendi adımıza değil, toplum adına kullanmak bizi hem kabuğumuzdan çıkaracak, hem de içimizdeki o arayış, ve boşluktan kurtaracaktır. Belki kabuğun içinde kalmaktan, çıkışlar ağ tutmuş olabilir. Çıkmaya çalışırken ağlar elimize de yapışabilir. Ama birazcık istersek, ve bir kere tadına bakarsak bu fikir, ve eylemin, hoşnutluğu, ve huzuruyla yaşayacağız.

Allah yolumuzu açık etsin..