Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk
  Kasım seçim sonuçlarının MHP tabanında yol açtığı ağır travmanın kıvılcımıyla başlayan yangının,  iktidarın yargısal operasyonları ve 15 Temmuz FETÖ’ cü kanlı darbe girişimiyle söndürüldüğünü zannediyorduk. Türk Milliyetçileri olarak; Türk Devleti, sümüklü vatansız bir meczubun hezeyanlarıyla uçurumun kenarına sürüklenmişken, kendi iç hesaplaşmamız uğruna milliyetçi-vatansever cepheyi zaafa uğratmayalım diye düşünüyorduk. Milli önceliğimizi, devletin en hayati hücrelerine kadar sirayet etmiş olan bu FETÖ’ cü kanser virüsü ile mücadeleye vermeliyiz diyorduk. FETÖ’ nün, IŞİD’ in, PKK ve PYD’ nin hain kuşatmasını kırmak için, değil OHAL’e, sıkıyönetime bile razıydık.

Terör Bahane, Diktatörlük Şahane

Ama gördük ki, mesele yalnızca FETÖ, IŞİD, PKK ve PYD’den ibaret değilmiş. Bir taşla üç beş kuşu birden vurmakmış. Fırsatı ganimete çevirmekmiş. Terörle mücadelenin iktidara sağladığı meşruiyet kalkanı altında toplumsal ve siyasal muhalefetin tasfiyesi imiş. FETÖ’ cülerle birlikte ülkücü ve vatansever duyarlığa sahip tüm bürokratları devlet sisteminden tasfiye etmekmiş. Kitlesel medya ve Sosyal Medyadaki muhalif sesleri ilelebet susturmakmış. Asrın “Muktediri”nin,  Partili Cumhurbaşkanlığı adı altında Türk Milletine dayatacağı  “seçilmiş diktatörlük” rejimine karşı gelebilecek MİLLİYETÇİ DİRENİŞ CEPHESİNİ kırmakmış. Başkaldıranların başını kopartmakmış.  “Şimdi birlik zamanı, bölünüp parçalanmayalım, aman ayrışmayalım, sakın ha! Terörün ekmeğine yağ sürmeyelim.” söylemleriyle iktidarı iyi niyetle de olsa eleştirmek isteyen vatansever aydınları “vatan haini, kripto” yaftalarıyla korkutarak teslim almakmış.

Feraset Sahibi Ülkücü Vekiller Sinsi Tezgâhı Gördüler

Ancak iktidar Türk siyasetinin aklı ve vicdanı hür, gerçek oyun kurucuları olan Ülkücü Milletvekillerinin varlığını hesaba katamamıştır. Onların iradelerini kendi genel başkanlarına dahi teslim etmeyeceklerini görememiştir. Söz konusu vatan ve hürriyet olduğunda parti disiplininin onlar için teferruat olarak kalacağını bilememiştir. Hamuru Ülkü Ocaklarında yoğrulmuş bu vekillerin “ak sütün içindeki ak kılı görecek kadar keskin bir göz ve feraset sahibi” olduklarını öğrenememiştir.

İşte bu yüksek haysiyet ve kimlik sahibi milliyetçi vekillerimiz, milletimizin büyük acılarla 150 yılda elde ettiği “milletin yönetme hakkı” üzerinde hazırlanan “seçimli saltanat rejimi” projesini görmüştür. Anayasa değişikliğinin milletin iradesini gasp etmeye yönelik bir çaba olduğunu, Millet Meclisinin, adalet sisteminin, siyasi partilerin hatta tüm siyasal hayatın tek bir adamın hırsı ve yed-i kudretine alınmak istendiğini fark etmiştir. Onlar sinsi tezgâhı gördüler.

Bahçeli Dün Sicili Bozuk Dediği Erdoğan’a Bu Gün Kefalet Ediyor

Gaflet midir, dalalet midir anlayamadık. Sanki Sayın Bahçeli’nin gözüne perde inmiş, kulağı mühürlenmiş, aklı tutulmuş. Bu düzenlemelerin Türk Milliyetçiliğinin biricik siyasi kurumu olan MHP’yi siyaset alanından tasfiye edecek bir proje olduğunu inatla görmezden gelmiştir.

Hadi MHP bir yana, Türkiye’yi de bir Stalin Rusya’sının veya Führer Almanyası’nın karanlık dehlizlerine sokacağını anlayamıyor. Geçmişte İmralı’yla, Pensilvanya’yla, Erivan ve küresel başkentlerle iş tutmuş, Suriye’yi başımıza bela etmiş, milliyetçiliği ayakları altına almış(!), okullarda öğrenci andını yasaklamış; kendi tabiri ile “karanlık saray, sicili bozuk, İmralı sevdalısı, teslimiyetçi, yıkım taşeronu, 17-25 rumuzlu” diye nitelendirdiği birisinin, diktatörlüğe giden yoluna taş döşemeye, Türkiye’nin kaderini ona teslim etmeye ve onun politik kefili olmaya soyunmuştur. Geçmişte yaptıklarının gelecekte yapacaklarının delili olduğunu akıl edememiştir.

MHP’de Yol Ayrımı

Ancak Bahçeli’yi esir eden bu kara büyü MHP kadrolarını teslim alamamıştır. Sinan Oğan, Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Koray Aydın’la başlayan milliyetçi mücadele Nuri Okutan, İsmail Ok, Yusuf Halaçoğlu, Oktay Vural ve Kadir Koçdemir gibi haysiyetli isimlerle büyümüş ve nihayet Atila Kaya gibi ülkücü hareketin lider bir ismiyle taçlanarak milliyetçi direniş cephesine evrilmiştir. 

Atila Kaya’dan sonra artık MHP’de iç iktidar eskisi gibi rahat olmayacaktır. Bu bir kırılma noktasıdır. 15 Temmuzla söndürüldüğü sanılan ateşin aslında için için yandığı ve yarın devasa bir yangına dönüşeceği aşikâr olmuştur. Bu yangını söndürmeye ne Bahçeli ne de bugün kefalet ve desteğini emrine amade kıldığı kibir ve şımarıklık abidesi “Muktedir” galip gelemeyecektir.

Yıllardır Milliyetçi ülkücü tabanda birken politik enerji, Devlet Bahçelinin üzerinde oturduğu “ben” merkezli fay hattını kırmıştır. Kendi atadığı delegelerin yarıdan fazlasının katıldığı Olağanüstü Kurultaydan sonra, MHP’nin başına mahkemece atanmış kayyım vaziyetini içine sindirebilmiş olan Sayın Bahçeli ile ülkücü vekiller, MHP içinde yol ayrımına gelmiştir. İradelerini Bahçeli’ye teslim etmiş olanlarla, varlığını Türk varlığına armağan etmiş olanlar hesaplaşacaklardır. Artık MHP’nin milliyetçi vekilleri bir tarafa, teslimiyetçi vekilleri diğer tarafa.




Editör: TE Bilisim