MHP bünyesinde zihniyet ve Genel Başkanlık değişimini talep eden süreç uzadıkça uzuyor. Sürecin detaylarına girip kamuoyunun bildiği gelişmeleri tekrar etmeye gerek yok. Ancak son kavşakta iki önemli gelişme oldu ki, bu gelişmeler değişim sürecini yakından etkilemiş görünüyor.

15 Temmuz darbe girişiminin MHP’de ki değişim sürecini olumsuz etkilediği, siyasi iktidar ve MHP parti içi iktidarına puan kazandırdığı iddiaları var. Bunu söylemek için oldukça erken. Çünkü toplum olarak yaşadığımız şok bizi nereye götüreceği ve gelişmeler nasıl evrileceği belli değil. Şimdiki durum 15 Temmuz’un kısa vadede ki etkileri, toplumun orta ve uzun vadede ki tepkileri ne olacak? Bunları bilmiyoruz.

Ama tahminde bulunabiliriz. Bize göre zaman geçtikçe 15 Temmuz MHP’de ki değişim isteyenlerin lehine işleyecektir.

Muhalefetin iktidar karşısına ciddi bir alternatif koyamaması MHP’de değişim talebini doğurmuştu. Türk siyasetinde alternatifsizlik ortadan kalkmadığına göre MHP’de değişim talebinin sönmesi mümkün görülmüyor.

Son olarak, Meral AKŞENER ve arkadaşları için ihraç talep edilmesi ve ihraç sürecinin başlatılması gelişmesini yaşadık. Bu gelişmenin muhalifler, özellikle Akşener’e destek olanların “sabır taş”larını çatlattığının sinyallerini alıyoruz.

Genellikle, bu işin olmayacağı, Balgat ve Saray’ın MHP’de ki haklı kongre talebine izin vermeyeceği kanaati belirmeye başladı. Öncelikle şu hususu belirtelim; MHP’de ki değişim isteği, haklı, demokratik, ahlaki ve güçlü bir istektir. İşte bu denli haklı olan bir isteğin bu kadar sürüncemeye uğraması bazı arkadaşlarda yılgınlık oluşturmuş durumdadır.

Oysa MHP Genel Merkezi ve AKP’nin isteği zaten bu yöndedir. Her iki odak tarafından şimdiye kadar takip edilen politika “Gemiyi terk etsinler” politikasıdır. Gemisi terk edildiğinde MHP’de milliyetçi tabanın milli refleks çerçevesinde talep ettiği meşru istekleri dillendirecek tayfa dahi bulmak mümkün olmayacaktır. Balgat kendi çalıp kendi oynamaya, milliyetçi tabana da çaresizliği öğretmeye devam edecektir. Ayrılanların ise önünü iyice tıkamak daha kolay hale gelecektir.

Türk siyasi hayatında tabanı olan bir siyasi partiden ayrılarak başka parti kurup başarılı olan örnekler çok azdır. Yüzlerce siyasetçi bu hatayı yaparak siyasi çöplüğü doldurdular. Başarılı olan örnekler olağanüstü dönemlerin örnekleridir. Bu örnekler için yollar temizlenmiş deneklerin önleri açılmıştır. İlk demokrasiye geçişte CHP’den ayrılarak kurulan DP, 12 Eylül darbesinden sonra AP’nin kapatılması ve yerine kurulan DYP’nin ilk yapılan seçime iştirak etmesi engellenerek iktidara getirilen ANAP ve büyük ekonomik bir kriz sonrası kurdurulan AKP örnekleri haricinde başarılı bir başka örnek yoktur. Ayrıca bu örneklerin hepsinin birer proje olarak ABD kaynaklı tasarlandığını söylemeye gerek yok.

MHP’de değişim isteyenler ve özellikle Meral AKŞENER’in televizyon kanallarına bile çıkarılmadığı bir ortamda AKP gibi bir siyasi blokajı söküp atmak çok zor olacaktır.

Öte yandan MHP bir siyasi partidir ve her siyasi parti gibi kanunlara bağlı olarak parti içi muhalefetin mücadelesine devam etme imkanı vardır. Eğer parti terk edilirse, kutlu bir hareket beceriksizliğe terk edilmiş olacaktır. Böyle bir hakkımız var mıdır?

Özellikle MHP gibi fikir hareketlerinde oylar liderden ziyade partiye verilir. Bu sebeple bize göre başarısız bir Genel Başkan olan Devlet BAHÇELİ’ye rağmen, hatalara rağmen MHP hala % 13 oy alabilmektedir. Genel Başkan yarışı devam eder, yönetim değişirse taban partiye daha güçlü sahip çıkar, ancak MHP tabanı Genel Başkana değil partiye oy verdiğinden dolayı parti terk edilirse MHP belki baraj altında kalsa bile yine belli bir oy marjını yakalayacaktır.

Geriye kamuoyunda hiç hak edilmedik bir şekilde MHP’li muhaliflerin partiyi böldükleri fikri kalacaktır. Ayrıca Balgat, bu gelişmenin üstüne atlayacak ve ajitasyona devam edecektir. Yani körün istediği bir göz bizim muhaliflerin onlara vereceği iki göz.

Biz, bu hatanın yapılmasını değil seslendirilmesini bile uygun bulmuyoruz. Nihayetinde ısrarla devam eden kurultay talebi bütün zorlamalara rağmen gerçekleşmek zorundadır. Birkaç ay daha bekleyip veya bir sene daha mücadele edip elde edebilecek olan bir neticeden peşin peşin vaz geçme lüksümüz olduğunu düşünmüyoruz.

Yaşadığımız 15 Temmuz sürecinden sonra Saray ve AKP çeşitli iç ve dış dinamikler sebebiyle muhalefetle işbirliği içinde çalışma yolunda görünüyor. Son torba yasa oylaması sırasında HDP ve CHP duruşları ile AKP’ye geri adım attırabilmelerine rağmen MHP’nin bir duruş bile sergileyemediği, son iki hafta Salı sallantılarına bile ara verdiği görünmektedir. Memleket için fedakalıkları ülkücülerin yaptığı pastadan payların başkalarına aktarıldığı bir ortamda bu kadar teslimiyetçi bir Genel Merkez yönetiminin milliyetçi tabanın tepkisine rağmen orada uzun süre durması mümkün değildir.

Yapılmak istenen, kaybedecekleri maçı ertelemek ve karşı tarafı maça çıkmadıklarından dolayı hükmen yenme oyunudur.

Bize göre MHP’den ayrılmak karşı tarafın oyununu okuyamamak ve oyuna düşmek olacaktır. Sabır, sebat ve irade göstererek mücadeleye devam edilmesi durumunda kazanan MHP’de “değişimin gücü” olacaktır.

Bunu anlayabilmek için başka bir açıdan yine Türk siyasi tarihine bakalım:

Şimdiye kadar partiden ayrılıp başarılı olan yeni partilerin örnekleri çok az olmasına rağmen, parti içi muhalefeti sulandırmayıp, ısrarla devam edip yönetimi değiştiremeyen bir örnek bulamadık.

Ayrı parti kurma fikrinde olanlar bize sosyolojik olarak aksi bir örnek göstermelidirler. Bu örnek bulunamayınca, mutlaka MHP’de değişimin kazanacağı sonucu ortaya çıkıyor. Sadece acelecilikle erken doğuma gerek yok! Doğum gecikse de önemli değil, yeter ki sağlıklı olsun!

Türk siyasi hayatında partilerin genel yönetimlerinden memnun olmayıp, demokratik yollardan parti içi muhalefet yapan çeşitli örnekler var. Bunların bir kısmı partiden ayrılıp, daha sonra siyasi tarihe gömüldüler. Bir kısmı ise bu muhalefetlerini aynı isim, teklif ve taban çerçevesinde sürdürememeleri sebebiyle yönetimi değiştiremediler.

Ama ısrarla, beraberliğini ve duruşunu bozmayan parti içi muhalefetin başarılı olmaması mümkün değildir.

Evet! Bu yol zor ve meşakkatlidir. Ancak biliniz ki, bu yol sonunda zafer olan bir yoldur. Sadece zaferin zamanlaması dolayısı ile hata yapmaya değer mi?

Ayrılma söz konusu olduğunda Akşener harici isimlerin ayrılıp ayrılmayacağı belli değildir. Eğer muhalefet topluca ayrılmaz ise o zaman da çocuk ya ölü ya da özürlü ve güçsüz doğmuş olacaktır.

Karşılaşılacak olan menfi propaganda ve çamur atma taktikleri ile mücadele etmek zorlaşacak, karşı tarafa önemli kozlar verilmiş olacaktır.

Bütün iyi niyetli çabalara rağmen, toplumsal iklim değişebilir ve yeni bir parti talebi ayyuka çıkabilir. O durumda da ortaya çıkıldığında en az iki gazete, istişare içinde bir sosyal medya ekibi ve en az iki televizyon kanalını elde tutmak gereklidir.

Bunların haricinde yeni hareketin çok iyi bir ekibi olmalı, bu ekip mezralardan, büyük şehirlere kadar bütün topluma dokunmalıdır. Zira, topluma dokunan kazanır.

Bütün bu çalışmalar için maddi destek gereklidir. Ancak kimse üzerinde durmuyor, ülkücü hareket gibi milyonlarca taraftarı olan bir hareketin tabanının medya gücü oluşturmak için maddi katkı sağlamaması mümkün değildir. MHP’nin şimdiki yönetimi bu katkı için yola çıkmadığından dolayı, elimizde çok sınırlı bir medya gücümüz var. Değişim, gönülden ve gayretli olduğu için, yapma değil gerçek bir oluşum olduğu için, toplumda sahici bir karşılığı olduğu için bu gücü oluşturmak için karar verilmesi yeterli olacaktır.

Ayrılma durumunda takip edilecek yol ile ilgili olarak ortaya koyduğumuz görüşlere büyük çoğunluk “doğru” diyebilir.

Peki! O halde bir sorumuz olacak: “Topluma dokunma işini şimdi yapsak, Genel Merkezi ve Sarayı zorlasak, toplumsal tepkiyi önlerine sersek, o kadar çalışsak ki, MHP’de kongre toplumsal bir baskı sonucunda toplanmak zorunda kalsa daha iyi olmaz mı?”