Televizyon ekranında Deve Sidiğinin içilmesi hususunda, bir hadisten bahseden, üstelik bu hadiside sarih olarak sunan akademisyen ilahiyatçıyı izlediğimde, pes dedim ve artık bu konuda laf etmenin caiz olduğunu karar verdim.
Nerden nereye!...
Farabilerin, İbni Haldunların, Birunilerin, İbni Sinaların, İbni Rüşdlerin, Mevlana Celaleddin Rumi'lerin Hacı Bektaşı Velilerin; edebiyattan bilime, sosyolojiden felsefeye, tıptan matematiğe, İslam medeniyetinin tebliğcileri ve temsilcileri olduğu o şanlı dönemlerden, meczupların İslam adına ahkam kestiği bu bedbaht günlere...
Kadir Mısırlıoğludan İslam Tarihçisi, Fetullah Gülen'den Mehdi, Mustafa Armağandan Tarihçi, Cübbeli Ahmedden tefsirci, Adnan Oktar'dan tasavvuf ehli, IŞİD'dan İslam devleti, El Kaideden tebliğci, Cemalettin Kaplandan Halife, Hüseyin Üzmezden İslam fıkıhçısı, Müslüm Gündüzden cemaat şeyhi, vs...
Liste uzayıp gidiyor, vah ki vah!
Demem o ki;
Deve sidiğini bunlara ağzından, burnundan, kulağından çatlayana kadar içirmek
farzdır...
Gürcan Dağdaş
Editör: TE Bilisim
