TÜRK Dünyası Noterler Birliği’nin kurulmasıyla ilgili bilgilendirme; TÜRK Dünyası Noterler Birliği’nin kurulmasıyla ilgili bilgilendirme;
 Kalesinde upuzun saçları, dizlerine kadar inen siyah şortu, kocaman kaleci eldivenleriyle ekrandan adeta bir insan azmanı gibi görünen Sepp Maier’li kalecisiyle; bize televizyonlarda resim yapma sevgisini aşılayan Amerikalı ressam Bob Ross gibi kıvırcık saçları ve ağzına kadar inen favorileri, orta sahadaki bitip tükenmeyen enerjisiyle takımın dinamosu Paul Brietner’iyle; adeta bir orkestra yönetir gibi takımını yöneten, kafası hep havada, dik duruşu ve santimetrik mükemmel ayak dışı paslarıyla, futbola ön libero kavramını armağan eden kayzerleri Franz Beckenbaur’uyla; on sekiz içinde ayağına gelen her pası fırsatçılığıyla gole çevirebilme özelliği olan, gol attığında koşarak tek ayak üzerinde zıplayıp bir kolunu havaya kaldırarak gol sevincini ekranlardan bizlerle paylaşan bay gol Gerd Müller’iyle; mükemmel dirimplingleri ve bir Ferrari hızındaki deparlarıyla, sakin yaratılışlı ve efendiliğiyle kalbimizde özel bir yeri olan sarışın fırtına Karl Heinz Rummenige’siyle; sarı uzun saçları, tükenmez enerjisi ve mücadeleci kişiliğiyle ismini en kolay okuyabildiğimiz Günter Netzer’iyle, Schwarzenbeck’i, Uli Hoeness’iyle ve daha ismini burada saymadığımız efsane kadrosu ve oynadığı futbolla gönüllerimize taht kurmuş, çoğumuzun o yıllardaki favori takımlarından birisi olan Bayern Münih’ten bahsediyoruz.
O günkü Bayern hala akıllarımızda, anılarımızda…Şimdi Avrupa’da yeniden bir Bayern fırtınası yaşanıyor. Başında futbolun teknik ve taktik profesörü, unutulmaz futbol efsanesi Johann Cruyff’un Barcelona’yı çalıştırırken, “sahadaki generalim” dediği iki numaralı oyuncusu Pep Guordiola’nın yönetim ve denetiminde, tüm zamanların rekorlarını kıracak bir Bayern geliyor…
  
Tabi ki, bugünün Bayern’i bir anda tekrar geri dönmedi. Geçen seneyi   Bundesliga, Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu ve Süper Kupa ile taçlandıran, Bayern’in başında Alman futbolunun unutulmaz golcüsü Jupp Hyenckes vardı. Hyenckes Pep Guordiola’ya takımı take-off pozisyonunda bırakırken, takımın başına yeni geçen Guardiola da, Bayern’i oynattığı futbolla daha farklı bir konuma taşımayı başardı. Eğer Guardiola takımını bu seneki performansıyla Hyenckes’in performansının üzerine taşırsa, gerçekten de Bayern Avrupa’da futbolun yeni efendisi olacak.
  
 
Sportif Performansta Arayı Açıyor
  
Geçen hafta ligin bitimine yedi hafta kala şampiyonluğunu ilan eden Bayern, oynadığı 28 maçın 25’ini kazanıp üçünde berabere kalarak topladığı 78 puanla, en yakın rakibi Borussia Dortmund’a 23 puan fark attı ve bu kupayı 24. kez müzesine götürdü.
  
 
Şampiyonlar Ligi’nde de yoluna dolu dizgin devam eden Bayern tartışmasız Almanların sportif performansta en başarılı takımı. Beş kez şampiyonlar Ligi’ni kazanan geçen yılın şampiyonu Bayern Münih’in karşısında,   çeyrek finalde bu kez, 1998-99’da Şampiyonlar Ligi finalini kaybettiği Manchester United var.
  
Bayern Münih UEFA takım sıralamasında da, topladığı 150.156 puanla Avrupa’nın en iyi üçüncü takımı pozisyonunda yer alıyor.
  
 
Mali Performansta da Rakiplerine Fark Attı
  
Bonservis bedelleri üzerinden 2.2 Milyar Euro’luk bir değere sahip Bundesliga’nın en değerli takımı 525 Milyon Euroluk değeriyle Bayern Münih…Bu değeriyle Bayern, 588 Milyon Euro’luk Real Madrid ve 571 Milyon Euroluk Barcelona’dan sonra Avrupa’nın en değerli üçüncü takımı konumunda. Bundesliga’daki en yakın rakibi Borussia Dortmund’a tam 200 Milyon Euroluk fark atmış durumda.
  
Avrupa’da son on yılın dokuzunu karla kapatan nadir kulüplerden birisi olan Bayern Münih, Deloitte’un 2014 tarihli Para Ligi raporuna göre de, ulaştığı 431.2 Milyon Euroluk gelirle Avrupa’nın en zengin üçüncü takımı olmasına karşın, toplam gelirleri içinde 237.1 Milyon Euro’luk ticari geliriyle de, Avrupa’nın en fazla ticari gelir elde eden kulübü konumunda.
  
Forbes’ın 2013 sıralamasına göre kulüp sahip olduğu 1.235 Milyon Dolar piyasa değeriyle de, Dünyanın en değerli beşinci futbol kulübü seviyesine yükseldi.
  
Almanya’da En Fazla Taraftarı Olan Kulüp
  
187 binden fazla sahip olduğu kulüp üyesinin yanı sıra, Sport+Markt raporuna göre tüm dünyada 3202 fanclub’ı ve 20.7 milyon taraftarıyla Avrupa’nın en fazla taraftarı olan beşinci kulübü durumundaki Bayern Münih’in, Almanya’da da 10 milyon taraftarı bulunuyor.

Bayern'de Futbol nasıl Yönetiliyor?
 
 
Bayern Münih kulübü ve şirketi kulübün kendi bünyesinden yetişmiş Franz Beckenbauer, Karl-Heinz Rummenigge ve Uli Höness gibi  futbol adamları tarafından yönetiliyor. alman futbolunu Türkiye'de en iyi bilen futbol yazarlarından birisi olan  Futbolekonomi.com yazarlarımızdan Hüseyin Özkök'ün yine bu sütunlarda yayınlanmış, "Gerçek Anlamda Bir Dünya Kulübü: FC Bayern München" başlıklı (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=757:gercek-anlamda-bir-dunya-kulubu-fc-bayern-munchen&catid=110:tugrul-aksar&Itemid=60  ) makalesi,  Bayern Münih'in bu başarıya nasıl ulaştığını ve devam ettirdiğine ilişkin bize ve başarıya odaklı futbol kulüplerine önemli ip uçları veriyor.   "Bunlar tüm dünyanın yakından tanıdığı Başkanlıktan ayrılan Beckenbauer, kulübün artık şeref başkanı. Kulübü ve kulübe ait şirketi futbolu çok iyi bilen, bunun yanında dünyadaki gelişmelere açık belli kültürleri olan insanlar yönetince tabii ki hem sportif hem de mali başarı kendiliğinden geliyor. Bu üç futbol adamının tüm futbol dünyasında etkisi de çok büyük. Her türlü demeçleri dünya spor basınında yer buluyor. Özellikle de Franz Beckenbauer’in karizmasında bir futbol adamı dünyada neredeyse yok.
 
Bayern Münih’te futbolun tek patronu takımın menajeri. Bu görevi uzun yıllar boyunca Uli Hoenes başarı ile götürdü ve kulübü bugünkü haline getirdi. Önceki yıl  kasım ayında yapılan genel kurulda Uli Hoeness Franz Beckenbauer’den başkanlık koltuğunu devraldı. Kendi yerine ise son 2 yıl süreyle takım menajeri adı altında yanında staj yapan eski futbolcu Christan Nerlinger menajer oldu. Takımın menajeri sürekli takımla birlikte ve takımın teknik direktörü kim olursa olsun onunla uyum içinde çalışıp takımın başarısı için gerekli transfer politikalarını teknik direktöründe öneri ve onayını alarak belirlemekte. Bayern Münih’te transferde tek yetkili de menajer. Ne başkan, ne yönetim kurulu üyeleri, ne de şirket başkanı transfere karışmıyorlar. Onların hepsinin kulübü ve şirketi temsil edecekleri platformlar belli. Ama tabii ki fikirleri mutlaka alınıyor.
 
 
Bayern Münih’in transfer politikasında hiçbir zaman Chelsea ve Real Madrid örneklerinde olduğu şekilde astronomik transfer yok. Ancak son yıllarda Bayern Münih Ribery (25 milyon), Gomez (30 milyon) ve Robben (24 milyon) için  yüklü bonservis bedelleri ödedi. Ribery’nin geldiği sezonda Hargreaves’i aynı fiyata Manchester United’a sattı. Avrupa’nın diğer devleri ile mücadele edebilme adına kulüp artık büyük transferlere imza atmaya başlasa da öz kaynaklarına da hala çok önem veriyor ve her yıl kendi bünyesinden yetişen futbolcular kadrosunda mutlaka bulunuyor. Buna en iyi örnek olarak geçen yıl A takımına alınan Müller, Badstuber, Contento ve Alaba gösterilebilir. Ayrıca Lahm, Schweinsteiger, Lell ve Leverkusen’de 2 yıl başarı ile tecrübe kazanan Kroos, Bayern’in alt yapısında yetişip şu an kadroda ve milli takımda oynayan isimler. Bunun yanında Bayern’de takıma aşırı pahalı olmayan ama daima yerinde ve dünya futboluna adını yazdıracak kapasitede oyuncular transfer edilmekte. Yapılan transferlerde büyük bir isabet oranı var, uyum sağlayamadığı için giden futbolcu sayısı minimum seviyede.
 
 
Bayern Münih kulübü ve şirketi için para kazanmak önemli, ama bunu futbolcu satıp para kazanalım mantığı ile değil iyi takıma sahip olarak, bu iyi takımın yarattığı potansiyelle gelen talepler doğrultusunda markadan para kazanma mantığı ile yapıyor.
 
 
Güzel bir örnek verecek olursak; Manchester United, uzun süre Bayern Münih’in mukavelesi 2009 yılına kadar devam eden İngiliz futbolcusu Owen Hargreaves’i transfer etmek istiyordu. Bunun için 20 milyon eurodan teklife başlayan Manchester o zamanki menajer Uli Höness’in hayır demesiyle teklifini 25 milyona yükseltti. Bunun üzerine Bayern Münih Menajeri kendilerine “Bayern Münih bir banka değil, bir spor kulübü bizim için takımımızın ihtiyacı önemli” diyerek teklifi yine reddetti. Ancak Manchester teklifi bu defa 30 milyona çıkardı. Yine de Bayern Hargreaves’i vermedi ve  ancak 1 yıl sonra Ribery’nin gelişinin ardından 25 milyona Manchester’a vererek Ribery’i adeta bedavaya getirmiş oldu.
  
 
Bayern Münih kulübünün futbolun içinden gelen yöneticileri özellikle de İngiltere’de baş gösteren zengin iş adamları ve şeyhlerin takım satın alıp rekabeti haksızlaştırılmasına dünyada en çok tepki veren spor kulübü yöneticileri. Hem Başkan Hoeness hem de Rummenigge, bu koşullar altında sadece futbolun kaynaklarından para kazanan başta Bayern Münih olmak üzere Alman takımlarının Avrupa’da sürekli başarılı olmasının hayal olmasını mümkün görmediklerini açıkladılar. G 14 üyesi olan Bayern Münih’i bu platformda temsil görevi olan Bayern Münih şirketi başkanı Rummennige, G 14 kulüplerini suçlayarak bu kulüplerin bencilce davranıp futbolu değil sadece kulüplerini düşündüklerini ve gerekirse bu oluşumdan ayrılabilecekleri uyarısını da yaptı.
 
 
Tüm bu olumsuzluklara ve eşit olmayan rekabet ortamına rağmen Bayern Münih çok iyi bir yönetim anlayışı ile kendi doğru yolundan gidiyor ve kulübün gelirlerin günden güne artıyor. Allianz Arena’nın açılmasından sonra Bayern, oynadığı tüm maçları % 100 dolulukla oynayarak rekor kırdı. Tabii ki bütün bunlara paralel olarak da sportif başarı beraberinde geliyor.
 
Klinsmann denemesi ve Heynckes ara çözümünün ardından 2009-2010 sezonunun başında Luis van Gaal’in göreve getirilişi doğru yönetmenin sonunda meyvelerini her zaman vereceğini gösterdi ve Bayern Münih ülkesinde duble yaparken Şampiyonlar Ligi’nde de finale kadar gelmeyi başardı. Bu sezon ligde Dünya Kupası’nda oynayan futbolcuların sezona geç ve yorgun başlamaları nedeniyle geri kalan takım Şampiyonlar Ligi’nde ise yoluna başarıyla devam ediyor. Bu başarılar gelecekteki başarıların bir anlamda müjdesini de vermiş oluyor."

Editör: TE Bilisim