Önümüzde o kadar çok sıcak gündem maddesi var ki!.. Yüce Divan oylaması... İktidarın içindeki patlaklar... Cizre olayları... Müzakere süreci...
Tek yazıya sığdırması çok zor ama arı misali yapalım. Dün sabaha karşı biten ve tartışmaları da gün boyu süren Yüce Divan oylamasının kulislerinden başlayalım. Oylamanın sonuçları ve AKP’deki firelerin aritmetik teknik analizlerini de bir tarafa bırakalım. Kaçak sarayı panikleten firelerin ardında neler olduğunu AKP kulislerinden aldığımız bilgilerle takdirlerinize sunalım.

Meclis Genel Kurulu, Yüce Divan oylaması için yaklaşık 12 saat mesai harcarken kaçak saray sakinlerinin de gözüne uyku girmedi. Recep Erdoğan, oylama sürecinde gidişattan an ve an bilgilendirildi. Talimatlar da, etkili danışmanlar vasıtasıyla grup yöneticilerine iletildi. Oylamalar bitene kadar  kaçak saray ile AKP grup başkanlığı arasında kurulan kırmızı telefon sürekli açık tutuldu. Kaçak saraydan gelen sert fırçalara rağmen AKP grup yöneticileri ve bazı Bakanlar firelerin önüne geçemedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın  “içimizdeki hainler” tiviti ve daha sonra bazı AKP’liler tarafından sürdürülen  “hain avı”  tartışması iktidar partisi içinde yeni bir krize neden oldu. Recep Erdoğan, grup yöneticilerine talimat göndererek tartışmaların sona erdirilmesini istedi. AKP’de etkili bir yönetici Erdoğan’ın talimatını şöyle izah etti;

 “Yüce Divan tartışmalarını yapmaktan artık arkadaşlarımız vaz geçsin. Bu tartışmalar bitsin. Partimizin aleyhine oluyor. Beyefendi, bazı yazarlarımızın televizyonlara çıkıp tartışmaları sürdürmesinden de çok rahatsız olduğunu iletti. ’Biz, Yüce Divan tartışmaları son bulsun diye uğraşıyoruz. Bizim yazarlarımız da televizyonlara çıkıp hâlâ konuşuyorlar. Tartışmaların devam etmesine çanak tutuyorlar’dedi. Beyefendi, tartışmaları bitirin talimatı verdi.”
“Beyefendi”  talimatı verdi de AKP grubu dün gün boyu çalkalanmaktan kurtulamadı. AKP’de firelerin tespiti için el altından hummalı bir çalışma başlatılırken her kafadan bir ses çıkıyordu. Hatta bir ara,  “kabinlere gizli kameralar kurulmuş. Görüntülerden kimin ne oy kullandığı tespit ediliyor” diyenler bile vardı. Fireleri çözüm sürecinin yavaş gitmesini Kürt kökenli milletvekillerinin protestosuna, tam tersi çözüm sürecine tepkili Batlı milletvekillerinin tepkisine bağlayanlar bile çıktı. Fakat  “firelerin nerede olduğuna” ilişkin AKP’li etkin yöneticinin şu söyledikleri gerçekten manidardı;

“Fireleri sadece 3 dönemliklerde aramak yanıltıcı olur. Uyuyan Abdullah Gül hücrelerinin harekete geçtiğini düşünüyoruz. Elimizde güçlü veriler var.”
Bakalım bu saptamanın ardından ne çıkacak?..
Ayrıca, AKP grup yönetiminin hazırlayacağı fire raporu, genel seçimlerde değerlendirilmesi için Beştepe’ye iletilecek.
AKP’de gün boyu, milletvekillerinin firelerin yanı sıra merak ettiği en önemli konu da Recep Erdoğan’ın ne tepki verdiği ve neler söylediğine ilişkindi. Tek satırlık cevap verildi meraklı AKP’lilere;
“Beyefendi kızdı”...

İktidar partisi, Yüce Divan krizini bastırmaya çalışırken ikinci bir iç sıkıntıyla da karşı karşıya geldi; Cizre... Olaylar sırasında ilçe emniyet müdürlüğüne atanan Ercan Demir’in kısa bir süre içinde Hrant Dink cinayeti soruşturma kapsamında tutuklanması hatırı sayılır oranda milletvekilini rahatsız etti. AKP’li rahatsız mebuslar kapalı kapılar ardında yöneticilerine şu soruyu soruyor;
“Emniyet Müdürünün, adı Dink cinayetine karıştığı biline biline neden ataması yapıldı? Atamayı yapan siyasi ve bürokrat mutlaka cezalandırılmalı”.
Bu tepkiyi uzun süredir hal ve tavırlarından şikayet edilen İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya karşı baş kaldırının işaret fişeği sayabilirsiniz.
Cizre ile devam edelim...

İmralı heyetinin, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile yaptığı son görüşmeye ilişkin önemli bir anekdota ulaştım. Başbakanlık kaynakları şöyle
diyor;
 “Heyet-Akdoğan görüşmesinde Cizre olayları ele alındı. Akdoğan, ’olayları Kandil yönetiyor. Doğrudan Cemil Bayık talimat veriyor. Gidin bu olayları engelleyin siz engellemezseniz devlet gereğini yapar. Şu anda müdahale edilmiyorsa, olaylar Türkiye’yi, devleti rahatsız edecek kadar büyük değil. Ancak böyle devam ederse devlet müdahale eder’dedi.”
Başbakanlık kaynaklarının kendileri açısından bunları söylemelerini garipsemedim. Tabii ki içinde bulundukları açmazdan dolayı birazcık (!) propaganda yapacaklar. Gazetecilik sorumluluğu kaynakların söylediklerini çarpıttırmamayı gerektirir. Aynen aktardım. Fakat benim burada esas garibime giden şey; Akdoğan’ın heyete söylediği “Cizre’deki olaylar devleti rahatsız edecek kadar büyük değil” ifadeleri...
Bölücü terör örgütünden rahatsız olmak için daha nelerin yapılması gerekiyor ki?..
Müzakere sürecinden son bir notla nokta koyalım.
Terör bölgesinde idari ve adli makamların,  “çözüm sürecine zarar gelmesin” faaliyetlerine ilişkin duyduklarıma hâlâ (!) inanmak istemiyorum. İddia o ki; Kızıltepe’de 5 çocuk, PKK tarafından dağa çıkarılırken yakalandı. Bazı adli makamlar bir TV kanalının görüntü almasını ve haber yapmasını ‘çözüm süreci zarar görür’ gerekçesiyle engelledi.