Güney Türkistan'ın Faryab velayeti Taliban milisleri tarafından eline geçmek üzere! 

Şehrin dört kapısına gelip dayandılar! Merkezi hükumet geri çekilme taktiği adı altına kritik ve stratejik ilçeleri birer birer Tabliban'a bırakmakta, Taliban ilçelerden elde ettikleri sayısınca zırhlı tanık ve silahlarla şehiri kolaylıkla ele geçirsinler diye.

Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler

Sesimize ses olun! Faryab ili giderse Güney Türkistan gider!

Faryab Güney Türkistan'ın kapısı unvanına sahip bir ildir.

Güney Türkistan Türkleri kendini yalnız hissediyor ve çok zor durumda belki de bu dünyada en zor ve en çetin günleri yaşıyor. Bazen Türk’ün Türkten başka dostu yok diyoruz, öyle ise bu dostluk ne zaman işe yarayacak!

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan!

Uyanın artık soydaşlarınıza yardım elini uzatın.

Faryab Türkleri


Afganistan'da Neler Oluyor?
 

Ayyıldız Huri KAPTAN / QHA Ankara

Afganistan’ın Faryab ilinde Türk kökenli vatandaşlar ilk kez merkezi hükumete karşı harekete geçti. Güney Türkistanlı Türkler ilk kez Afgan hükumeti karşıtı yürüyüş düzenledi. Ülkede Türklerin asimilasyon ve baskı uygulamalarına maruz kaldığı vurgulandı. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi ve İsa Yusuf Alptekin Vakfı (İYAV) Başkanı Doç. Dr. Ömer Kul, Güney Türkistan’da yaşanan kritik gelişmeleri QHA’ya değerlendirdi.

Siyasi ve ekonomik krizlerin yaşandığı Güney Türkistan’da, yaklaşık bir ay önce kimliği belirsiz ve bölgeyi hiç tanımayan ayrıca askeri ve idari tecrübesi olmayan bir kişi, merkezi hükumet tarafından vali olarak atandı. Afganistan Türkleri, söz konusu atamadan bu yana gerginliğin sürdüğü Afganistan’ın Faryab ilinde tarihi bir olaya imza attı. Güney Türkistanlı askerler, silahla ve Güney Türkistan Bayrağı ile ilk kez merkezi hükumetin, Türklere uyguladığı sistematik asimilasyon ve bastırma politikasına karşı 18 Mayıs’ta Faryab ilinde yürüyüş gerçekleştirdi. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi ve İsa Yusuf Alptekin Vakfı (İYAV) Başkanı Doç. Dr. Ömer Kul, Afganistan Türklerinin merkezi hükumete karşı “Güney Türkistan Bayrağı ile” gerçekleştirdiği yürüyüş hakkındaki görüşlerini Kırım Haber Ajansına (QHA) ile paylaştı.

Kırım Haber Ajansının Doç. Dr. Ömer Kul ile Güney Türkistan’da yaşanan kritik gelişmeler hakkında yaptığı röportajın tamamı:


“SAVAŞ COĞRAFYASINI GÜNEYDEN KUZEYE TAŞIMA POLİTİKASI”

QHA: Güney Türkistan’da neler oluyor?

Bir ay kadar önce Afganistan’ın Faryab vilayetine, kimliği belirsiz ve bölgeyi hiç tanımayan ayrıca askeri ve idari tecrübesi olmayan bir kişi merkezi hükumet tarafından vali olarak atanmıştı. Bu atamanın  kasti olarak yapıldığı düşünülmüş ve Kabil Hükumeti’nin ikinci ismi olan Dr. Abdullah Abdullah da bu durumu kınamış hatta ‘asla yapılmaması gereken bir hata olduğu’nu basınla paylaşmıştı. Bununla da yetinmeyen Dr. Abdullah, ‘atamaların bölgenin talepleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini’ de ifade etmişti. Ayrıca Afganistan’da kurulan yeni hükumet, son seçimlerde en çok oy alan iki ittifakın birleşmesi ile  ‘koalisyon hükumeti’ şeklinde kurulmuştu. Yapılan görüşmeler sonucunda Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmadzai ve Dr. Abdullah Abdullah, Yeni Hükumet’i %50-50 şeklinde paylaşmak üzere bir koalisyon hükümet kurma konusunda anlaşmışlardı. Fakat Cumhurbaşkanı Eşraf Gani’nin bu sözleşmeye bağlı kalmayarak, kendi ittifakında yer alan ve çoğunluğu Peştunlardan müteşekkil kişileri önemli yerlere atamaya başlaması ortamın gerilmesinin temel nedenlerini oluşturmuş. Eşref Gani’nin atamalarına karşı çıkanlar ya ortadan kaldırılmaya ya da sindirilmeye çalışılınca ipler kopma noktasına geldi. Eşref Gani’nin bu süreçte tek hakim güç olarak hareket etmeye başlaması koalisyonun diğer yarısını oluşturan Dr. Abdullah Abdullah’ın da sabrını taşırdı diyebiliriz. Faryab vilayeti olayı da bu kargaşanın patlak verdiği yer oldu. Bununla birlikte ‘savaş coğrafyasını güneyden kuzeye taşıma politikası’ adı altında yıllardır Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlere Türk olmayan kişilerin atanması ve bu atananların keyfi politikaları Güney Türkistan diye ifade edilen Afganistan’ın kuzey bölgelerinde tansiyonu yükseltti diyebiliriz. 

ÖZBEK LİDER RAŞİD DOSTUM’DAN “VUR EMRİ”


Ayrıca, gelişen son olaylara Mareşal Raşid Dostum’un çok sert tepki göstermesi ortamı daha da gerdi. Gelinen noktada R. Dostum, bölge halkının isteklerine karşı çıkılması, hükumetin paralı askerlerinin güç kullanması veyahut millete (Türklere) silah doğrultulması durumunda ‘vur emri’ verdi. R. Dostum’un bu açıklamaları sonrası Kabil Hükumeti’nin medya kuruluşu olan ‘Pajwak’, kaynağı belirsiz bir bilgiye dayandırarak, R. Dostum’a tehditvari bir haber paylaşımda bulundu. Haberin bir kısmında kısa zaman önce kendisine takdim edilen ‘Mareşallik unvanının geri alınabileceği’ ifade edilmekteydi.

“TÜRK ASILLI VE LİDERLİK VASFI OLAN BİRÇOK KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ”


QHA-Güney Türkistan Türkleri Özerk Bölge yahut bağımsızlık ilan edebilecek mi?

Bilindiği üzere 2012 yılında ABD Hükumeti, Afganistan’daki askeri gücünü geri çekeceğine dair kararını dünya kamuoyu ile paylaşmıştı. Bu paylaşım üzerine Afganistan’da siyasi ve ekonomi istikrarsızlıkların sıkça yaşandığı bir dönem başladı. 2014 seçimlerinde hükumet kurulamadı ve ADB bu duruma müdahale ederek bir koalisyon hükumeti kurulmasını sağladı. Bu seçimlerde Afganistan adeta ikiye bölündü diyebiliriz. Zaman zaman yabancı medya kuruluşu yayınlarında Afganistan haritası ortadan ikiye bölünerek iki farklı renkle yayımlandı. 2002 yılındaki ABD işgali sonrası kurulan hükumet adeta belirsizliğe sürüklendi. Fırsattan istifade eden bir kısım terörist gruplar ülkede güçlenmeye başladı. Bununla birlikte zikredilen dönemde, bilhassa 2005-2012 yılları arasında, Afganistan Hükumeti’nin özellikle Taliban’a yardım ve yataklık ettiği defalarca belgelendi. Bu süreçte Kuzey Afganistan’da çok acı olaylar yaşandı. Mesela Türk asıllı ve liderlik vasfı olan birçok kişi ya öldürüldü ya da bastırıldı ya da komplo kurularak hapse atıldı. 


2018 yılında tekrar seçimler oldu ve seçimlerden yine bir koalisyon hükumeti zorunluluğu ortaya çıktı. Aslında Türklerin desteklediği ittifak seçimi kazanmasına rağmen seçimler önce geçersiz sayıldı akabinde koalisyon hükumeti kurulması sağlandı. Hükumet kurulmasına kuruldu ama bu sefer de iki ay geçmeden imzalanan mutabakat zaptı hiçe sayıldı. Hükumet içerisinde çatlaklar ortaya çıkmaya başladı, dahası Taliban safına geçenler de oldu. Bu dönemde ayrıca ülkeyi terk eden önemli kişiler de oldu. Bu terk edişlerin en önemlisi ise son üç yılda yaklaşık 20 bin askerin orduyu terk etmesi ile yaşandı. Orduyu terk eden askerler ya Taliban’a ya bölgesel askeri teşkilatlanmalara katıldı ya da ülkeyi terk etti. 

QHA: Merkezi hükumet askeri müdahalede bulunur mu? Güney Türkistan Türkleri bu duruma hazır mı?

Hem Merkezi Kabil Hükumeti’nin politikasını hem de Afganistan’ın son 40 yılındaki siyasi ortamını yakinen bilen ve bizatihi buna şahit olan Mareşal Raşit Dostum’un ise bu sırada silahlanmaya başladığı bölgeden gelen haberler arasında yer almaktaydı. R. Dostum’un son üç yılda yeterince silah ve mühimmat topladığı dahası askeri teşkilatını güçlendirdiği ayrıca gelen haberler arsında. R. Dostum, bundan yaklaşık bir yıl önce bir röportajında ‘Taliban ile barış ve Afganistan’da siyasi istikrar olacak mı?’ sorusuna aslında geleceği öngören bir cevap vermiş ve Ümit ediyorum barış süreci sonuç versin, eğer sonuç vermezse de biz kendi hazırlıklarımızı yaptık, her duruma hazırlığımız vardır’ demişti.

“AFGANİSTAN 4 FARKLI COĞRAFİ BÖLGEYE ETNİK OLARAK PARÇALANABİLİR?”


QHA: Afgan Hükumeti kendi halkıyla savaşmayı göze alır mı?

Gelinen son durum hakkında ise şunlar söylenebilir; Taliban ve Merkezi Hükumet barış sürecini baltalamakla suçlanıyor. Kuzey Afganistan’a askeri yığınak yapan hükumet ve Taliban’ın hedefi nedir veya ne olabilir tam olarak bilinmiyor ancak benim gördüğüm Mareşal Raşit Dostum oynanan oyunun farkında ve bu duruma birkaç yıldır hazırlanıyor. Muhtemelen ufak bir kıvılcım bölgesel güçleri uyandıracaktır ve Afganistan dört farklı coğrafi bölgeye etnik olarak parçalanabilir. Bilindiği üzere Merkezi Afganistan’a Hazar’a Türkleri hakim, Kuzey Afganistan’da Özbek ve Türkmenler Mareşal Raşit Dostum’un önderliğinde hakimler, Başkent Kabil ve çevre illerde ise Tacik ve Hazara Türkleri hakim, güneyde ise Peştunlar hakim ve çoğunlukta. Tabi ki bu durum Afganistan’da son 42 yıldır süren istikrarsızlığın devam edeceği anlamını taşımakta.

ÇİN’İN AFGANİSTAN’A GİRMESİ NE ANLAMA GELİR?


QHA: Merkezi hükumetin Taliban’a karşı Çin’den askeri destek istemesi üzerine Çinlilerin bölgeye girmesi ne anlama gelir?

Çin’in Pakistan ile olan ilişkilerini göz önünde bulundurursak ve Pakistan’ın Taliban ve Afganistan hükumeti üzerine olan etkisini de hesaba katarsak, Çin ile Afganistan merkezi hükumeti askeri bir anlaşmaya gidebilir. Çin’in Afganistan’a girmesi Kuşak-Yol projesini güvende tutmak ve Hindistan’ın dolayısıyla da ABD’nin bölgedeki etkisini kesmek olur. Buna ilaveten Çin açısından Orta Asya-Güney Asya enerji hattının kontrolü de bu sayede Çin kontrolüne geçebilir. Bilindiği üzere TAP-TAPİ  projesi bölgedeki en büyük enerji hattı projesidir.

ÇİN’İN, AFGAN HÜKUMETİNE VE TALİBAN’A AYNI ANDA YARDIM ETME OLASILIĞI


Lakin burada tartışılması ve takip edilmesi gereken bir başka husus ise Taliban’ın bilhassa 2019 yılında Çin ile yaptığı görüşmeler olmalıdır. Afgan Hükumeti’nin Çin’den yardım isterken aynı Çin’in Taliban’a da yardım edebileceği riski göz önünde bulundurulmalıdır. Afganistan Merkezi Hükumetinin Çin’den askeri yardım istemesi ve bu gelişle üzerine Çin’in Afganistan’a asker sevk etmesine şahsi kanaatim Afganistan’ın 1979’da Sovyet Rusya, 2002’de ABD ve akabinde 3. defa olarak Çin eliyle işgal edilmesi anlamına gelecektir ki, bu durum bölgenin daha uzun süre istikrarsız kalmasına neden olacaktır. Tabii ki böyle bir gelişmeye Rusya ve ABD’nin tepkisi yanında Hindistan ve Pakistan’ın da seyirci kalmayacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.

TÜRK DÜNYASININ GÜNEY TÜRKİSTAN’A İLGİSİZLİĞİNİN NEDENLERİ?


QHA: Türk Dünyasının Güney Türkistan konusundaki ilgisizliğinin nedenleri neler olabilir?

Öncelikle bölgeyi bilmiyor veya bölge ile çok az ilgileniyoruz. Ama bu telafi edilemeyecek bir durum değil kanaatindeyim. Son dönemlerde bundan önceki dönemlerde belki de hiç olmadığı kadar Güney Türkistan veya Afganistan’daki Türk unsurlar ülkemizde kamuoyunda konuşulmakta, bir kısım STK’lar veya şahsi girişimler eliyle bölgeye dair ciddi faaliyetlerde bulunulmakta. Bu türden faaliyetler sevindirici olmakla birlikte şahsen yeterli olmadığı kanaatindeyim.

AFGANİSTAN, TÜRK DÜNYASI İÇİN NEDEN STRATEJİK KONUMDA?


Afganistan Merkezi Hükumeti’nin Türk Keneşi’ni çok yakından takip ettiği bilinmekte. Afganistan’ın Türk Dünyası için çok stratejik bir konumda olduğunu burada hatırlatmamıza gerek olmasa ki bu stratejik önemin Türk Keneşi ülkeleri ve liderleri tarafından da bilindiği kanaatindeyim. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Kuzey Asya-Güney Asya enerji hattının Güney Türkistan’dan geçtiğini ve Güney Asya’nın orta Asya’ya açılan kapısının Güney Türkistan olması da bölgenin stratejik ehemmiyetini oraya koymaktadır.

“G. TÜRKİSTAN KONUSUNDA SOVYET İŞGALİNDEN BU YANA ÖZBEKİSTAN VE TÜRKİYE AYNI KANAATTE”
Bağımsızlığını ilan ettiği tarihten bu yana Özbekistan’ın ve bilhassa 1979 yılındaki Sovyet işgalden bu yana Türk Keneşi asli üye ülkelerinden Türkiye’nin Güney Türkistan hususunda her zaman aynı kanaatleri paylaştığını söyleyebilirim. Bu bağlamda Güney Türkistan’ın Türk Dünyası için ne kadar önemli bir bölge olduğu biline gelmiştir. Bu bağlamda zaman zaman Afganistan Merkezi Hükumet ile Bağımsız Türk devletlerinin özel ilişkileri bölgede yani Güney Türkistan’da mukim Türk unsurlara karşı yapılan asimilasyon ve bastırma politikalarına karşı sessiz kalınmasını beraberinde getirmiştir.

“AFGANİSTAN’A HAKİM OLANIN DÜNYAYA HAKİM OLACAĞI İDDİASI”

Analistler Afganistan’a hakim olanın dünyaya hakim olacağını iddia ederler, muhtemelen bu iddialar dolayısıyla son 150 yıllık sürede her hegemon gücün hem bölgesel hem de küresel manada üstünlük kurabilmek adına bölgeye hakim olmak üzere hareket ettiği söylenebilir. Yeni gelişmeler bölgede nüfuz mücadelesinin devam edeceğini göstermekte ve tahminim İran ve Pakistan’da Beluclarla başlayan sürecin Afganistan’la devam edeceği ama bu bölgelerle de sınırlı kalmayıp Doğu Türkistan’ı da kapsayacak şekilde genişleme ihtimali hatırdan çıkarılmamalıdır. Geçmişin acı tecrübelerinden gerekli dersler çıkarılarak, yaşanabilecek bütün ihtimaller göz önüne alınarak, bilhassa Güney Türkistan’daki Türk unsurlara sivil toplum kuruluşları eliyle insani yardımlar zaman kaybetmeden yapılmalıdır.“

Editör: TE Bilisim