Tutukluyken MHP’den milletvekili seçilen Alan “Balyoz Davası”ndan 18 yıl hüküm giydi. Silivri Cezaevi’nde emekli Albay Erdal Akyazan ile aynı odayı paylaştı. Davaları bitince ikisi de Ankara Sincan Cezaevi’ne istekleri üzerine 15 Ocak 2013’te nakledildi. Sohbetimizde iki cezaevi arasındaki farkı sorduk. Engin Paşa anlatıyor:
‘Sincan’dan memnun’
“Sincan Cezaevi’nde her şeyden önce rutubet yok. 24 saat su akıyor. Yemekleri daha kaliteli, ayrıca sıcak olarak veriliyor. Örneğin önceki gün yemekte kızarmış tavuk, kuş üzümlü pilav ve tatlı vardı. Bazen de sevmediğimiz yemekler de oluyor. Yani idare ediyoruz. Haftada 300 liraya kadar şarküteri ve manavdan hizmet alabiliyoruz. İnfaz Koruma Memurları’yla sorunum yok. Gayet iyi niyetli olarak çalışıyorlar. Oysa Silivri’de, bize biraz yakınlık gösteren hemen başka bir bölüme alınıyordu. Sağlık hizmetleri Ankara’da daha iyi durumda. Sincan Cezaevi’nde kahvaltılıklar bir gün önceden veriliyor. Silivri’de olduğu gibi Sincan’da da çiğ yumurta yasak. Kahvaltı için yumurta mutlaka kaynatılmış olarak dağıtılıyor. Öğle yemeği 12.30, akşam yemeği 17.30 civarında veriliyor.”
‘Yemek yapamam’
Kardeşi gibi sevdiği Erdal Albay, güzel çay demliyor. Engin Paşa’nın yemek işi pek elinden gelmediği için bu işleri de Erdal Albay seve seve yapıyor. Engin Paşa şöyle diyor: “Hayatım evde barkta geçmediği için ben yemek pişirmekten anlamam. Bu işlere yabancıyım. Erdal hallediyor.”
Sadece 30 kanal var
Sincan F-1 Tipi Cezaevi’nde mahkumların izleyebileceği 30 televizyon kanalı var. Dilekçeler verilmiş, kanal listesine son olarak Kanal B, Halk TV, Ulusal Kanal ve Bengütürk televizyonları da eklenmiş. Sincan’da odalara en fazla 10 kitap alındığını belirtmiştik. Dilekçe üzerine bu sayı şimdi 15 kitaba çıkarılmış.
‘Bir yere varılmayacak’
Engin Paşa, terörle ilgili gelişmeleri yakından izliyor. “Açılım” konusunda şunları söylüyor: “Açılımla, bana göre hiçbir yere varılamayacak. Kendimize şunu sormamız lazım. Kasım ayı geldiğinde örgüt ne yapar? Örgüt, Türkiye topraklarında bulunan unsurlarını sınır ötesine çıkarır. Üs bölgelerini koruyan bin, bin 500 kişilik bir güç bırakır, diğerleri gider. Şu anda dışarıya çıkışın değil, içeriye girişlerin durdurulması gereken aylardayız.
‘Fal mı bakacaklar?’
Türkiye’den silahlarıyla gidecek unsurların sınır ötesinde iskambil falına bakacak halleri yok. Orada uzun eşek de oynamayacaklar. Bir kısmı Suriye’de PYD’ye takviye olacak. Önemli bir bölümü de silahlı ve siyasi eğitimlerini sürdürecek ve beklemede kalacak. Ne zamana kadar bekleyecek? Anayasa’da yapılacak değişiklikleri, kendilerine göre yapılacak anayasa tanımını görecekler. Vatandaşlık tanımı, ana dilde eğitim, özerklik, Abdullah Öcalan ve KCK tutuklularının serbest bırakılması gibi isteklerinin karşılığına bakacaklar. Bunları beklemeyecekse, sınır ötesinde silahlarıyla neyi bekleyecek?
‘Nasıl güveniyorlar?’
İstekleri karşılanmadığı zaman bu silahlı unsurlar ne yapacak? Kamplarından yola çıkıp Türkiye topraklarına girecekler. İstediklerini yapmadığın sürece, bu onlar için sadece bir gecelik iş. Bir gece içinde teröristler ülkemize girebilir. Şimdi Başbakan ve bazı hükümet yetkilileri açıklama yapıyor, ‘Hiçbir tavizde bulunmadık, hiçbir konuda söz vermedik’ diyorlar. İşte bunları anlamakta zorluk çekiyorum. Peki, bunların silahlarıyla bir gece gelmeyeceklerine nasıl güveneceksiniz? Bu saatten sonra bir adım bile geri adım atmazlar.”
Engin Alan, sigara tiryakisi. Görüşme sırasında, sigaradan söz ediyor. İki ziyaretçi salonunun arasındaki havalandırmaya geçip bir sigara içmeyi çok istiyor. Ancak, bunun yasak olduğunu biliyor. Geçenlerde başka bir tutukluyu ziyaret eden milletvekili burada sigara içmiş. Ancak kendisine ceza da kesilmiş.
‘Ateşkes hep bozuldu’
Engin Paşa, “Teröristlerle tam 30 sene savaştık. Bu kadar kan döküldü. Bu dönem içinde teröristlerin de bazı kazanımları oldu. Şimdi, silahları bırakıp mücadeleyi siyaseten yürüteceklerini söylüyorlar. Ama bunların samimiyeti yok. Geçmiş dönemde tam 7 kez sözde ateşkes ilan ettiler. Her seferinde ateşkesi kanlı eylemlerle bozdular” diyor.
Ölürüm de beni çıkarın demem
Engin Alan, 28 Şubat Soruşturması kapsamında 70’in üzerinde emekli ve muvazzaf askerin tutuklu olduğunu hatırlatıyor. Bunların bazılarının yaşları ve sağlık durumlarının cezaevinde tutulmaya uygun olmadığını belirtiyor: “Bu yaşta hapis olan insanların yaşları gereği büyük sağlık sorunları da var. Bazıları 80 yaşında. Bu insanlar nereye kaçacak? Tutuksuz yargılansa ne olur? Her biri bu ülkeye hizmet etmiş insanlara bu zulüm niçin? Şunu belirteyim, ben kendim için kimseye ‘Beni çıkartın’ demem. Ölürüm de, bunu söylemem. Burada bol spor yapıyorum. Her branştan doktorumuz da var. Cezaevinde yatmayı da bir vatan görevi olarak kabul ediyorum.”
Adalete olan inancımı kaybettim
Engin Alan “Balyoz Davası”nda 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sahte CD’lerden söz ediyor, olayın inanılmaz bir biçimde çarptırıldığını, farklı yönlere çekildiğini anlatıyor. Nasıl bir haksızlıkla karşı karşıya bulunduklarından söz ederken sinirleniyor ve şunları söylüyor: “Balyoz Davası’nı tarih mutlaka yazacak. Davadaki tutum yüzünden hukuka olan inancımı kaybettim. Adalet duygum yok oldu. Artık memlekette adalet olduğuna inanmıyorum. Bu kadar büyük haksızlık olamaz.
‘BDP’li kadar olamadım’
28 Şubat Soruşturması kapsamında ifade için çağrıldım. ‘Delil yok’ denilerek tutuklanmadım. Savcı itiraz etti bu kez tutuklandım. Bir hakim tutuklamıyor, bir hakim aynı dosyadan tutukluyor. Bu nasıl adalet?”
“Balyoz Davası”nın gerekçeli kararı için neler diyeceğini sorduğumuzda, Engin Paşa, “Gerekçeli kararı okumadım. Hakimlere de söyledim; bu ülkede ben, BDP’li Sebahat Tuncel kadar olamadım. Bundan sonrası hikayedir. 2007 yılında Sebahat Tuncel’i, milletvekili olduktan sonra serbest bırakan aynı mahkeme, beni bırakmıyor.”
Kaynak:Sozcu