Ülkedeki kargaşa gibi MHP içinde de kargaşayla birlikte bir birçok faktörün belirleyici olduğu bir mücadele veriliyor.

Parti içinde görünürde statükocular ile değişimden yana görünenlerin mücadelesi şeklinde geçtiği var sayılsa da işin içine girildiğinde bu kategorik ayırımların bile net olmadığı anlaşılmaktadır.

 

Mevcut yönetim; dava kaygısı, Türk milletinin menfaatleri ve Turan idealini zihninden, vicdanından ve fikir hayatından silmiş görünmektedir. Dolayısıyla “Balgat yönetimi” mevcudiyetini koruma adına MHP’nin varlığına bile tahammülü olmayan İktidar ve çevresine verilen bazı tavizler sonucunda işbirliği yaptığı anlaşılmaktadır.

 

Mevcut yönetimi eleştiren gruplar arasında da problemin analizi ve çözümü noktasında fikir birliği görülmemektedir.  Samimiyet ve dava kaygısı yerine yönetimi ele geçirme ve ikbal kaygısı 19 Haziran da yapılan tüzük kongresinde bir daha ortaya çıkmıştır.

 

Adayların değişim ve yeniden yapılanma gibi köklü reformlar yerine birbirlerini ekarte etme çabaları “Balgat yönetiminden” çokta farklı olmadığını gösteriyor.

 

Camianın yılardır istediği antidemokratik tüzük maddelerinden sadece bazılarının değiştirilmesini bile tartışma konusu yapmaları problemi anlamadıklarını ve MHP’yi iktidara taşıyacak ufka sahip olmadıklarını bize göstermektedir.

 

Sayın Bahçeli’nin donanımsız kişileri yönetim kadrosuna alması,  ,delegeden teşkilat yönetimine kadar ikbal peşinde koşanlara,biat edenlere büyük oranda yer vermesi problemin çözümünü daha zorlaştırmaktadır. ( Burada bütün delegelerimizi, teşkilatlarda görev yapan arkadaşlarımızı değil Bahçeli tercihinin ölçüsünden bahsediyorum.)

 

Diğer yandan MHP dışında MHP’yi tasarlamakla meşgul olanların görevlerini her zaman olduğu gibi masa başında yapmaya devam ettiklerini de unutmayalım.

 

MHP’ yi ülkücülerin değil birilerinin hizmetinde olan ve kontrol altında tutacakları bir yönetime devretme, derin yapıların öncelikli meselesi olduğu geçmişten günümüze MHP üzerinde oynanan oyunları iyi analiz edenler anlayacaktır.

 

Bu yapılar; özellikle düşünen, sorgulayan ve çözümler üzerinde fikir beyan eden ülkücüleri MHP’den uzaklaştırarak camia ve toplum nezdinde değersizleştirilmesi için bir çabaya gireceklerdir. Sayın Bahçeli’nin yazan- çizen, entelektüel ülkücüleri “sosyal medyanın fitnecileri” olarak tanımlaması boşuna değildir.

 

Bütün bu olup bitenlere karşı ülkücü camia oynanan oyunu boşa çıkarabilir mi? Asıl üzerinde durulması gereken can alıcı soru bu olsa gerek.

Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk

 

Meral Akşener  hanım üzerinde yapılan suçlamalarda, iftiralarda  birleşmeleri manidar değil mi?  İktidarından Balgat yönetimine ve muhalif olarak ortaya çıkan gruplara kadar aralarında organik bir bağ olmamasına rağmen büyük oyunun farkında olmadan bir parçası haline geldikleri bu olayda da görülmektedir.

 

Ülkücü camia kendisi dışında kendisi hakkında karar veren bu yapıları yıkarak kendi külleri üzerinde sivil, demokratik, şeffaf, hesap verebilen, görev yetki ve sorumluluğu kurallarla belirlenmiş bir yönetim tarzını kurmak zorundadır.

 

Yıkılsın düzen yaşasın devlet diyen bir zihniyet  düzenin bir parçası olmamalıydı ve şimdide olmamalıdır.

 

Seçimli kongreye doğru gidiyoruz. Orada birçok faktörle mücadele etmek zorundayız. Görünürde adayların kendi aralarındaki yarış ve Balgat yönetiminin yapabileceği antidemokratik çıkışları bertaraf etme olarak görülse de işin özü o kadar basit değildir.

 

Yıllardır Türk milliyetçiliğini düzenin stepnesi olarak gören derin yapılarla, onların içimize sızmış uzantılarıyla ve en üzücü olanda ikbal kaygısını davanın üstünde tutan mankurtlarla mücadele etmek zorundayız. 

 

Genel başkanlığa kim gelirse gelsin ölçümüz; sivil milliyetçilik, demokrasiyi bütün kurullarında içselleştirmiş,  ülkücü iradenin tek etkili güç olduğu ve başka mahfillerin kontrolünde olmayan bir MHP’yi vücuda getirmek olmalıdır.

 

Bu süreçte ülkücü entelektüellerin davayı omuzlaması, sorumluluğu üstlenmesi ve MHP’yi iktidara taşıyacak program ve söylemlerle hazır hale getirmesi tarihi bir sorumluluktur.

 

Eğer bu süreci basit hesaplara, çıkarlara alet etmeden atlatabilirsek önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak MHP iktidarlarına şahit olacağız.

 

Eğer bu süreci Türk milletinin menfaatleri doğrultusunda kullanabilirsek işte o zaman turan türkülerini adriyatikten Çin seddine kadar mırıldanma şans ve imkanımız doğacaktır.

 

Eğer davayı sevdamız yaparsak ve sevgimizi bütün camiamızı, milletimizi kucaklayacak şekilde şümulü hale getirebilirsek milliyetçi Türkiye’yi de kurmuş olacağız. Bu uğurda mücadele verenlerin Allah yar ve yardımcısı olsun.

Editör: TE Bilisim