Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir! Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir!
BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ

"Bozkurtların Ölümü" Atsız hoca'nın efsanevi romanının adıdır. Çuluk Kağan ölmüş yerine Kara Kağan geçmiştir. Kara Kağan'ın kötü yönetimi Göktürk Devleti'ni büyük bir yıkıma sürükler. Yıkım ani değildir, aksine yavaş yavaş gelir. Göktürkler Çinli karısının elinde oyuncak olan kağanlarına saygılarını yitirirler. Herkes felaketin gelmekte olduğunu görür ancak felaket sanki kaçınılmaz ve durdurulmazdır. Türk tarihinin en büyük kahramanlarından olan efsane Göktürk prensi Kürşad'ın çabaları da Göktürk imparatorluğu'nun çöküşünü durduramaz. Sonra, Çin hakimiyetinde esaret altında geçen yıllar başlar. 

Nihayet on sene sonra Kürşad'ın önderliğinde Türk tarihinin en büyük kahramanları arasında yer alan 40 Göktürk, Çin imparatorunu kaçırmayı planlarlar. İmparator geceleri kılık değiştirerek başkent Pekin'in sokaklarında dolaşmaktadır. Plan, imparatoru bu gemilerinin birinde kaçırmaktır. Ancak sözleşilen gece müthiş bir yağmur yağar ve içlerinden birisi buluşma yerine gecikir. Kürşad ve Göktürk soylularının yüreğine bir şüphe düşer. Acaba gelmeyen yoldaşları kendilerine ihanet mi etmiştir? Bu şüphe ile derhal o gece Çin sarayına baskın yapıp imparatoru sarayından kaçırmaya karar verirler. Sarayı basarlar.

Başaramazlar ve Çin sarayından fırtınalı bir havada vuruşa vuruşa kaçarlar. Çin ordusu onları Vey ırmağı'nın kıyısında yakalar ve hepsi öldürülür. En sona kalan Kürşad'dır. O da atının üzerinde ölür.

BOZKURTLARIN ÖLÜMÜDÜR BU. 

Bozkurtların Ölümü'nü okuyup da Kürşad'ın yanında Vey ırmağı kıyısında kılıç sallamak için her şeye razı olmayacak Türk genci yok gibidir. Bozkurtların Ölümü birkaç neslin yüreğini ve düşüncelerini derinden etkilemiştir. Ancak, Bozkurtların Ölümü sadece Çin sarayı içinde başlayan ve Vey Irmağı kıyısında devam eden müthiş çatışmada gerçekleşmemiştir. Bozkurtların Ölümü bir sürecin sonucudur. VEY Irmağı kıyısında verilen büyük mücadele ancak bu ölümün son, büyük ve kutlu noktasıdır. 
Bugünlerde Bozkurtlar Anadolu topraklarında tekrar ölmektedirler. Üstelik bu ölüler saray basacak ve Vey ırmağı kıyısında son ve büyük bir direnişi verecek yiğit Türk soyluları da ortada görünmem.ektedir. 

Kenarında savaşılacak bir Vey ırmağı bulamayan bulsada orda savaşacak bir avuç yiğit çıkaramayan Tür Milliyetçileri, Türk milletinin bağımsız ve güçlü yaşama ülkücünün savaşçıları manevi bir ölümü yaşıyorlar. Büyük bir kırgınlık, umutsuzluk, dağınıklık ve gelecekle ilgili umutsuzluk bütün bir Anadolu 'yu, her yaştan bozkurtun yüreğini kaplamış görünüyor. 1965'ten 1980'e ve 1980 sonrasında sabırla ve inatla 1999'a kadar mücadele etmiş olan herkesin tükendiği noktada içindeki büyük Türkiye ve bağımsız Türk Dünyası ülküsünden tekrar güç üreten Türk milliyetçileri bu kez manevi bir ölümü yaşıyorlar. Kıbrıs pazarlanırken kılları kıpırdamıyor, Kerkük'te Türkmenler katledildiğinde protesto için ancak 100 kişi bir araya gelebiliyor.
Bütün Türk milliyetçileri geleceğin Türkiye için hiç iyi gelişmeler vadetmediğinin bilincindeler. Büyük bir acı çektikleri muhakkak, ama hiç kimse bu gidişi durdurmak için ruhunun derinliklerinde istek ve heyecan duymuyor. Duyarsızlık, vurdumduymazlık, çok yaygın. Eskiden Türk milliyetçilerini heyecanlandıran, ayağa kaldıran, direnişe geçmekerine neden olan hususlar artık büyük bir kayıtsızlık ile karşılanıyor. 

Oysa, Türk milliyetçilerinin Türk milletinin en duyarlı politik tavrına sahip olan, en mücadeleci parçası olduğu bilinen bir gerçektir. Neden Türklüğün. Bu zinde gücü geçmişinde büyük bir yıkım süreci içindedir? Neden Türk milliyetçileri ruhlarını yitirmişlerdir? Neden mücadele istek ve azimlerini kaybetmişkerdir? Bütün bunların ötesinde, heyecanlarını, ruhlarını, mücadele istek ve azimlerini kaybetmekte haklı mıdırlar? 

Prof Dr Ümit Özdağ

GELECEK 1000 YILDA DA BURADAYIZ

Nevzat Kavun hocamızın sayfasından alıntı..

Editör: TE Bilisim