Nişanyan’a sormak lazım Ermeniler ne zaman devlet kurdular. Bugünkü Ermenistan toprakları bir zamanlar Türklerin çoğunlukla yaşadığı ve Türk hanlıklarının yönettiği bir bölge değil miydi. Rusya'nın 19. yüzyılda Türk hanlıklarını işgali ve bölgenin nüfusunu değiştirmesiyle Ermenistan kuruldu.
Bugün hala Ermenistan’da Türk isimleri mevcuttur. Çünkü değiştirecek kelime bulamıyorlar. Kaldı ki Sürmeli ve Kulp isimlerinin Ermenice olduğu saçmalığı.
Sürmeli kelime olarak anlamı: 1. (göz için) sürmeyle (II) boyanmış, sürme çekilmiş olan. 2 (kapı, dolap) sürgüyle sürmeyle kapatılmış olan. Kulp Kelimesinin anlamı: kazan, testi, ibrik, fincan gibi kapların, genellikle halka biçiminde olan, kaldırırken, taşırken tutulacak yeri. 2. gerçek olmayan neden, bahane.
Dede Korkut kitabında Hazar Denizi’nden Kızıl ırmak başlarına, Kafkas Dağlarından Kerkük ile Mardin’e kadar ki yerlere uzayan Oğuz-eli ülkesinin hükümdar hanedanı olan “Salvan Kalan Han” sülalesinin çifte başkentinden birisi olan “Sürmeli” (öteki: Ağca Kale)
Türklerin Anadolu’ya ilk girişi Hıristiyan tarihçilerin ve Tanzimat’ın frenkleşmeci tarihçilerinin iddia ettiği gibi 1071 Malazgirt Zaferi ile olmamıştır. 1071 Türklerin Anadolu’ya ilk değil son girişiydi. Dünya tarihinde Türk adıyla bilinen ilk devlet de Göktürkler değil, milattan önce 4000-2000 yılları arasında Mezopotamya bölgesinde kurulan Turukku Krallığı ile Anadolu’da kurulan Turki Krallığı’ydı.
Türkiye’de, çoğu son yıllarda ünlü Ön-Türkçe araştırmacısı Kazım Mirşan tarafından okunan çok sayıda yazılı kaya bulundu. Bulunan Ön-Türk damgası ve kaya resimleri, Orta Asya’daki ve Avrupa’da bulunanlarla aynı. Ancak bu bilgiler hala resmi olarak kitaplara geçmiyor. Anadolu’da bulunan Ön-Türkçe yazılar okunamayan eski bir Grekçe olarak geçiştiriliyor. Ünlü Fransız Türkolog Jean Paul Roux da Anadolu’daki Türk varlığını milattan önceki yüzyıllara kadar götürmenin mümkün olduğu görüşünü savunur.
Avrupa'da milattan önce Türk izleri var. Roma’nın atası sayılan ve küllerinden kurulduğu medeniyet olan Etrüskler de Türk’tür. Etrüsk yazıtları ilk olarak 70’lerde Kazım Mirşan tarafından okunmuştu. İskandinavya dahil tüm Avrupa’da 5 binden fazla Ön-Türkçe yazıt bulundu şimdiye kadar. Ön-Türklerin, Orta Avrupa’ya göç güzergahlarında bırakmış oldukları izlerin en önemlisi de tamga (damga) yazıtlarıdır. Ön-Türkler tarafından runik alfabeye geçiş öncesinde kullanılan tamga yazısı bugün Avrupa’nın birçok bölgesinde tespit edilmiş durumda.
Avrupa kendi tarihini antik Grek tarihine, onu da Sümer tarihine dayandırır. Ancak köklerini dayandırdıkları Sümerlerin Orta Asya’dan Mezopotamya’ya göçtüğünü ispat eden deliller, Avrupa’nın kendi kendini hadım etmesidir. Bu sebeple Türklerin gerçek tarihini gizliyorlar.
Rus arkeolojisinin atası Nikolsky de “Sümerlerin ana vatanı Aşkabat kenti yakınıdır. Sümer dili Hint Avrupa dili olmayan ve fakat bitişken bir dildir. Avrupa dil grupları ile alakası yoktur” der. Sümerce ’de 300’den fazla bugünkü Türkçe ile aynı anlama gelen söz var. Alman Sümerolog Fritz Hommel da 1900’lerin başında iki dili anlam, fonetik ve gramer açısından incelemiş ve “Sümerce Türkçedir” demiştir.
Erzurum, Mutki ve Hakkari Yüksekova’daki yazıtlar Türklerin binlerce yıldır bu coğrafyada olduğunun kanıtı. Örneğin Afyon yakınlarındaki Frigya vadisi denen bölgedeki Yazılıkaya anıtının üzerindeki binlerce yıldır orada duran Ön-Türk alfabesi ile yazılmış yazıları bilim adamlarımız hala okunamayan bir Ön-Grekçe diye geçiştiriyor. Rahmetli Servet Somuncuoğlu da 2012’de Türk Dünyası tarih dergisinde yayınlanan bir makalede Hakkâri Yüksekova Gevaruk yaylasında kayalardaki binlerce yıllık Ön-Türkçe yazıtları fotoğraflayan, Anadolu’daki binlerce yıllık Türk varlığını belgeleyen önemli araştırmacılardan biriydi.
Prof. Veli Sevin Hakkâri taşlarını Orta Asya’daki dikili taşlarla karşılaştırmış ve milattan önce 2000’lere ait olan bu taşların Ön-Türk mezar taşları olduğunu iddia etmiştir. Taşlar gerek ikonografik gerekse felsefi açıdan Avrasya bozkır inanışlarına yakın özellikler taşıyor. Kırgızistan, Kazakistan, Altay, Sibirya, Tuva yöresi ve Moğolistan’da geniş alanlara yayılan dikilitaşların en çarpıcı özelliği de tıpkı Hakkari’dekiler gibi iki ellerinde kap tutan savaşçı figürü kullanılması. Bu taşlar, Türklerin milattan önceki yıllardan itibaren Anadolu’da medeniyet kurmuş olduklarının açık kanıtıdır.
Iğdır'ın adı; 24 Oğuz boyundan 21’ncisi sayılan İç-Oğuzlar-Üç-Ok kolunun ve Oğuz Han'ın altı oğlundan biri olan Deniz Han'ın en büyük oğlu olan "Iğdır Beğ" den gelmektedir. Bu boyun ilk başbuğu Iğdır Beğ'dir. Iğdır'ın kelime olarak manası "iyi, büyük, yiğit başkan, ünlü ve sahip" gibi anlamlara, Yazıcıoğlu ve Resid-Üd-Din'e göre ise "iyi, ulu, bahadır" manalarına gelmektedir
(Deniz Han’ın diğer oğulları Böğdüz, Yıva, Kınık’dır.)