Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli
İŞTE SEMİH YALÇIN'IN AÇIKLAMASI!

Orgeneral Necip Torumtay, Turgut Özal ile Birinci Körfez Savaşı sırasında Kuzey Irak’la ilgili askerî kararlarda fikir ayrılığına düştüğü için görevinden istifa etmiştir. Bu istifa, onurlu bir askerin demokratik çıkışı ve tepkisi olarak değerlendirilmelidir. 

MHP olarak bizim de genelkurmay başkanından beklediğimiz siyasilere laf yetiştirmek yerine, içine düştüğü çaresizlikten kendini kurtarmak için gerekirse istifa etmesidir. Hâl böyle iken Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkındaki açıklamamızdan Davutoğlu’nun darbe çağrısı çıkarma çabası, en hafif tabirle yalancılık, palavracılıktır. Horoza yumurta yumurtlatmaktan farksız bu gülünç açıklamalar, Davutoğlu’nu ve iktidardan gitme zamanı gelen AKP’yi sadece alay konusu yapacaktır.

Öyle anlaşılmaktadır ki son kamuoyu yoklamalarında MHP’nin önlenemez yükselişini ve kendi oylarının da giderek düştüğünü gören AKP, bizi iktidar yolumuzdan alıkoymak için her yola başvuracaktır.
AKP’nin partimiz aleyhinde her türlü iftirayı atması, her türlü kara propagandaya başvurması beklediğimiz bir şeydir. Nitekim Ahmet Davutoğlu’nun dünkü açıklaması da aynı amaca yöneliktir.
MHP dinamik bir partidir ve siyasi mücadelesini daima demokrasinin kurum ve kuralları çerçevesinde vermiştir. AKP iktidarında sürekli tahrik ve provokasyonlara alet edilmek istendiği, karalama kampanyalarına maruz kaldığı hâlde bilinçli ve kararlı bir surette demokrasi ve hukukun üstünlüğüne riayetten sapmamıştır. 

Bizi darbe çağrısı yapmakla suçlayan Ahmet Davutoğlu’nun bu saçma ve rezil iddiasının ne partimiz ne de kamuoyu nezdinde zerrece değeri ve karşılığı vardır. 

Kaçak Saray mukimi Erdoğan ve tilmizi Davutoğlu; uluslararası antlaşmalarla vatan toprağı olarak tescillenmiş bir mevkii terk etmeyi başarılı bir operasyon gibi yansıtma, ricatı zafer diye halka yutturma derdindedirler. Ancak MHP’nin yaptığı siyasi cürmümeşhut karşısında bu ikili; Süleyman Şah ricatı yüzünden açıkta yakalanmanın verdiği telaş içinde, etekleri tutuşmuş vaziyettedir. Bu yüzden de bulabildikleri ne kadar yalan dolan varsa iftira silahına mermi yapmaya çalışmakta, olanca güçleri ve yandaş medyalarıyla hem partimize hem de liderimize saldırmaktadırlar. Böyle giderse bu ikili, siyasi literatürde “yavruyla kâtip” diye anılacaktır. 
Dün Ahmet Davutoğlu, düştükleri perişanlıktan merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in ruhaniyetinden istimdatla sıyrılma derdine düşmüş, vatan toprağını düşmana terk etmeyi onun vasıtasıyla tevile cüret etmiştir. Onun ağababası da başkanlık sistemini getirmek için Alparslan Türkeş’in fikirlerinden medet ummamış mıdır? Süleyman Şah rezaleti ortaya çıkınca Başbuğ’umuzu da suçlarına ortak etme girişiminde bulunmaları, zavallılık ve aczin işaretidir. 

Türkiye toprağı olan bir mevkide eğer düşman tehdidi söz konusu ise o zaman yapılması gereken, orayı düşmana terk etmek değil; Türk devletinin onurunu ve egemenlik haklarını korumaktır. Türkiye’nin caydırıcılığını ve gücünü düşman unsurlara göstermektir. 

Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk kez AKP iktidarında toprak kaybetmiş ve düşman tehdidi karşısında gerilemiştir. Korkakça bir kararla askerimizin Süleyman Şah Türbesi’ni havaya uçurarak terk etmesi emri verilmiş, bu da başarılı bir operasyon diye kamuoyuna lanse edilmiştir. Ayrıca Süleyman Şah’ın ruhaniyeti incitilmiş, muazzep edilmiştir.

Erdoğan’ın yasaları hiçe sayarak yaptırdığı Kaçak saray gibi Eşme köyünde de ortaya hem kaçak hem de seyyar bir türbe inşaatı başlatılmıştır. İnşaatın hiçbir meşruiyeti yoktur. Çünkü hiçbir uluslararası anlaşmaya dayanmamaktadır. Bunun sorumlusu Kaçak Saray mukimi ile onun naibi durumundaki Ahmet Davutoğlu’dur. Üçüncü sorumlu da elbette Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’dir.
Vatan toprağının terk edilmesini organize eden Tayyip Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun artık vatana ihanet suçları sübut bulmuştur. 

Üstelik Başbakan Davutoğlu, vatan toprağının eşkıyaya terk edilmesini utanıp sıkılmadan “Destan yazdılar.” diye överek bir devlet adamında bulunması gereken vakar ve ciddiyetten, devlet terbiyesinden ne kadar mahrum olduğunu ortaya koymuştur. 

Kaçak saray mukimi olan akıl hocasının kötü bir kopyası olan Başbakan Davutoğlu, siyasi edep ve ahlaktan ne kadar nasipsiz bulunduğunu her söz ve davranışında ispatlamaktadır. Bu gerçeğin son delili Davutoğlu’nun dünkü konuşmasıdır. O bakımdan edep ve haya konusunda Davutoğlu ile hayalperest patronunun MHP’ye ve onun liderine verecekleri bir ders yoktur. Bilakis Devlet Bahçeli’den biraz devlet terbiyesi, biraz da ilm-i siyaset öğrenmelidirler. 

12 yıllı aşkın sürede her türlü ahlaki değeri ayaklar altına almış; yalanı, dolanı iftirayı, kin ve nefreti şiar edinmiş bir iktidarın mülevves elleriyle ağzını siyasi mugalatalar ve safsatalarla yıkayacağını sananlar aldandıklarını Haziran ayında göreceklerdir. 

MHP’nin darbe çağrısı yaptığına dair Ahmet Davutoğlu’nun iddiası külliyen yalandır; bununla beraber Haziran ayında bu iktidara darbeyi sandıkta millet yapacaktır. 

Editör: TE Bilisim