Biliyorum!..
Milletvekili aday listeleri üzerinde yoğunlaştınız. Gözünüz başka bir şey görmüyor. Analiz ediyorsunuz listeleri. Tanımaya çalışıyorsunuz Meclis'e göndereceğiniz mebus "adaylarınızı."
Haklısınız. Çok zamanınızı almayacağım. Parçalı olacak bugünkü havadisler. İlki, tüm Türkiye'yi karanlığa gömen elektrik kesintisi ve ardından yaşananlarla ilgili.
Suçlu her zamanki gibi makinist çıktı!.. Siz de semeri dövmeye devam edeceğinizden, ben iddiamı açık net ortaya koyuyorum;
Yurt genelindeki elektrik kesintisi ve sosyal medya yasakları sayesinde PKK ile mücadele konuları, devletin fiziki ve sanal arşivlerinden temizlenmeye başlandı. Bunun ilk provası elektrik kesintisinin yaşandığı 31 Mart'ta ve internet yasağının uygulandığı 6 Nisan tarihlerinde gerçekleşti. Devletin PKK'ya yönelik resmi söyleminin arşivlerden ve sanal ortamdan resetlenmesi için bu tarihlerde düğmeye basıldı. Çünkü Oslo'da iktidar, bölücü terör örgütüne "söylem değişikliği" sözü vermişti.
YENİÇAĞ'ın devamlı okurları, bu iddiamın bir temele ve kaynağa dayandığını tabii ki tahmin etmekte zorlanmazlar. Temizleme harekâtının daha da kapsamlı olduğunu düşünüyorum. Mesela, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarındaki belgeler gibi.
Demedi demeyin!.. Bir yere de not edin.
Görmez'in Fidan kâbusu...
AKP'nin milletvekili aday listelerine kim damgasını vurmuş? Karar verebildiniz mi?..
Zorlandığınızı sanmıyorum.
Bugün o listede göremediğiniz çok önemli bir isim var; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez. Çok istedi AKP'den mebus olmayı. AKP kulislerinden ulaştığım bilgiye göre, "Başbakan" ve yakın çevresi ile istişare etti. Hakan Fidan krizi daha kamuoyu önünde patlak vermemişti. Sıkıntı derinlerde gizliydi. Görmez'e daha o zamanlar kimsenin haberdar olmadığı bunalım anlatıldı; "Aman ha!.. Otur oturduğun yerde. Biz senin çalışmalarından çok memnunuz" dendi. Görmez, biraz buruldu ama Hakan Fidan krizi patlayınca kendisini uyaranlara çok çok teşekkür etti.
Katırların altına saklanan gerçekler -2-
"Katırların altına saklanan gerçekler. Şok Uludere raporu" başlıklı yazımın ardından çok sayıda tehdit ve hakaret içeren mesaj aldım. Ve hâlâ da devam ediyor.
"İt ürür kervan yürür" dememiş mi atalar?
Aynen öyle!..
İt itliğini yapacak. Ortaklık yapan çakallara bir çift sözüm olacak. Genelkurmay Başkanlığı'nın dün resmi internet sitesine koyduğu şu habere bir bakın;
 "06 Nisan 2015
Şemdinli/HAKKÂRİ
Hudut Birlikleri tarafından, 11.30-14.30 saatleri arasında, 40-50 şahıs tarafından 93 katırlık kaçak malzemenin, Irak'tan Hakkâri/Şemdinli Anadağ Köyü bölgesine getirildiği ve anılan köy yakınında kayalık bir arazi kesimine bırakıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu kaçakçılık faaliyetine müdahale etmek maksadıyla olay bölgesine gönderilen unsurlara, saat 14.45 ve saat 16.00'da, Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristler tarafından, bölgedeki iki ayrı tepeden, iki defa uzun namlulu silahlar ile taciz ateşi açılmıştır. Yapılan taciz ateşlerine, unsurlarımız tarafından anında karşılık verilmesi üzerine taciz ateşleri kesilmiştir. Bilahare, olay bölgesinde yapılan aramada, 211.000 paket kaçak sigara ele geçirilmiştir."
Sefil!.. Çözüm süreççiler; haydi bakalım cevap verin!..
Kaçakçılığı suç olmaktan çıkardınız. Masum hale getirdiniz. Son olayda da gerçekleşen, PKK'nın kaçakçıları korumak için askere açtığı ateşe ne diyeceksiniz?..
Bu kadar yakalanan kaçak sigaranın geliri nereye gidiyor?..
Artık PKK, kaçakçılıkta kullanılan katırların -eskiden olduğu gibi- altına silahları saklamıyor. Yükün içine gömüyor. Tamam silahları görmeyin!.. Son partide yakalanan kaçak sigaradan elde edilen geliri o küçük beyinlerinizle hesap edin. Öncesini sonrasını boş verin. 7 Haziran'dan sonra işinize pek gelmeyebilir ama elde edilen gelir ile Mehmetçiğe sıkılacak kurşunları düşünün.
Hâlâ kafanız basmıyorsa, PKK'ya banka hesap numaranızı gönderin!..