Ankara’da sıcak gündem maddeleri birbiri ile yarışıyor. Rüzgâr gülünü andıran koalisyon formüllerinin yanı sıra adeta ateş topu olan “Suriye” ve “bölücü faaliyetler” başlıklarındaki gelişmelere gazeteci olarak yetişmekte, takip etmekte zorlandığımızı itiraf etmek durumundayım. Kafanızı ne tarafa çevirip ve oraya odaklansanız hemen arkanızda başka bir bomba patlıyor. Dün itibarıyla Ankara’nın sıcak gündem maddelerinde -ulaşabildiğimiz kadarıyla- gelinen son noktaları ana başlıklarıyla şöyle özetleyebiliriz;
“Suriye’ye müdahale”
Apar topar üst seviyede bir ABD heyeti geldi Ankara’ya... İki gün, uzun saatler süren görüşmeler yapıldı Dışişleri Bakanlığı’nda. Toplantılara TSK temsilcileri de katıldı. Obama’nın IŞİD’le küresel savaş özel temsilcisi John Allen, Savunma Bakanlığı Müsteşarı Christine Wormuth, Dışişleri Müsteşarı Brett McGurk,  sızdırılan haberlere baktığınızda -haklı olarak- “ İncirlik’ten 2 Predator, silahlı uçsun için mi geldi?”  diye soracaksınız. Bu soruya Ankara’nın bakışı ve yaptığı yorumla cevap vereyim. Ankara, Türkiye’nin güvenli bölge talebini reddeden ve uzaklardan sözcüleri vasıtasıyla kıyıdan açıklamalar yapan ABD’nin son tavrını şöyle yorumluyor;
“Suriye’deki son gelişmeler karşısında Ankara kararlı ve net bir duruş sergiledi. Kırmızı çizgilerini ve bunların ihlal edilmesi halinde tavrını ve kararlılığını tüm dünyaya net şekilde gösterdi. Ankara’nın ciddiyetini ve kararlılığını gören ABD, ’Türkler kararlı. Bizim programımızı bozacaklar. Suriye’ye müdahale  ederlerse en azından bizim koordinemizde olsun. Olup biteceklerden biz de haberdar olalım. Kırmızı çizgilerinin aşılması halinde bölgeye Türkiye benle de bensiz de girecek. Bari erkeklik bende kalsın’diye koşa koşa geldi. Bölgede, ABD hiçbir zaman bizimle ters düşmek istemez ve bunu göze alamaz.”
Peki, bu değerlendirmelerin yapıldığı Ankara’da, masadan ne sonuç çıktı?..
Öncelikle, İncirlik’in IŞİD ile mücadelede kullanılmasında yumuşama sağlandı. Zaten, silahlı 2 Predatorun uçmasına onayı Hükümet bundan 1 ay önce vermişti. İncirlik’in bu kapsamda kullanılmasında mutabakat tamam. Ön anlaşmaya varılan en hayati konu ise kırmızı çizgileri ihlali halinde güvenlik şemsiyesi de dahil olmak üzere Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı müdahaleler. Bu çerçevede; Ankara’da ABD ile ortak koordinasyon harekât merkezi kurulması konusunda uzlaşmaya varıldı. Biraz daha açarsak; Türkiye olası bir harekâtta ABD’yi haberdar edecek. ABD ile karşılıklı bilgi alış verişi  tesis edilecek. Bazı hedefleri görme, belli hedefleri verme, hangi hedeflerin ateş altına alınıp alınmayacağı koordinasyon çerçevesinde yürütülecek. Dışişleri Bakanlığı kaynakları, koordinasyonun ABD’nin ateş desteğine kadar gidebileceğine işaret ediyor. Bunların hepsi masada sağlanan ön mutabakat. Son kararı yönetimler verecek. Bölgede tavşana kaç, tazıya tut politikası uygulayan ABD’nin, belirlenen prensiplere ne kadar sadık kalacağı da Ankara’nın kafasında kalan soru işareti olarak yerini koruyor. Fakat, şu anda Ankara, uluslararası dengelerin hassasiyeti ve ciddiliği kapsamında önemli bir merhale katetmiş gözüküyor.
“Koalisyon kavgaları”
Bol resmi açıklamalı rutin gelişmeleri bir tarafa bırakalım. İktidar kazanı fokur fokur kaynamaya devam ediyor. 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bayram sonrası kazanın altına biraz daha odun atacağı, siyasi kulislere farklı bir renk kazandırdı. Sık sık, sessiz sedasız yurt dışına çıkan, Almanya’da kapalı kapılar ardında gizemli toplantılara katılan Gül’ün, bayram sonrasında Ankara’ya geleceği konuşuluyor. AKP, CHP ve MHP’nin içindeki bazı muhaliflerin de şimdiden, Gül’ün Ankara ziyaretleri veya İstanbul istişareleri için yer tutma gayreti içine girdikleri gözleniyor.
Buna karşılık Beştepe, hatta Davutoğlu cepheleri de boş durmuyor. 
Bayramdan sonra sahalara inmesi beklenen Abdullah Gül’ün önünün kesilmesi için arşivlerdeki dosyalar bir bir inceleniyor. Ahmet Sever’in “Gül” kitabına karşı bir misilleme yapılacak, redaksiyon devam ediyor. AKP’de  “gerekirse kurultayın biraz ötelenmesi” bile konuşuluyor.
Denizdeki  alaboradan bir türlü kurtulamayan CHP de ise üst yönetimde  “koalisyona girelim-girmeyelim”  farklılıkları hâlâ giderilemedi. Kapalı toplantılarda Kemal Kılıçdaroğlu, AKP ile Hükümet kurmada isteksizliğini ifade ediyor. CHP kulislerinden gelen bilgilere göre Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu’nu farklı süreli seçenek formülleriyle karşılayacak. Konuşulanlara göre; Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na 6, 12, 18, 24 ay gibi süreli ayrı ayrı koalisyon  formülleri sunacak. CHP kulislerinden edindiğim izlenime göre, AKP’li 4 Bakan ile ilgili süreç, 1 yıllık formül içinde yok. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresi ile yaptığı değerlendirmelerde AKP’li koalisyona güvensizliğini dile getirip, “protokol yapsak, her şeyi şartlara bağlasak bile süreçte uymazlarsa, yerine getirmezlerse ne yaparız?”  dediği belirtiliyor.
“Bölücü faaliyetler”
Yerim daraldı. Flaşları vereceğim sadece. Ayrıntılar ilk fırsatta İnşallah!..
* Hatay ile ilgili terör örgütleri özel bir çalışma yürütüyor. PKK, THKP-C, DHKP-C, IŞİD ve Hizbullah’ın çatışma alanında bulunan bu ilimizle ilgili vahim istihbaratlar Ankara’ya akıyor. Amanoslarda 100’ün üzerinde PKK’lının 50’ye yakın THPKC/DHKPC militanının konuşlandığı belirtiliyor.
* PKK’nın polis gücü YDGH isim değişikliğine gitti. Bölücü örgütün, Türkiye yapılanması için kurduğu PKK’nın sözde gençlik yapılanması ve polis gücü YDGH’nin ismi “DEM-GENÇ”  (Demokratik Gençlik) oldu. Buradan amaç, 7 Haziran seçimlerinde radikal solu da içine alan HDP’ye paralel olarak radikal sol örgütlerin gençlik yapılanmalarını PKK’ya entegre etmek. Kitabın ortasından söyleyelim, mezhepsel özellikleri olan gençlere (Alevi gençlerimize) açılım yapmayı planlıyor örgüt. PKK, YDGH’nin oluşturduğu pası/kiri silmek için de bunu yapıyor. YDGH’nin oluşturduğu kirli tortuyu unutturmak için  DEM-GENÇ’i kurdu. Aynı zamanda da  “Alevi açılımı”  yapmak için!.. Bu isim size neyi çağrıştırıyor?..