Zafer Partisi Ümraniye İlçe Teşkilatı şehit olan altı askerimiz için yürüyüş.. Zafer Partisi Ümraniye İlçe Teşkilatı şehit olan altı askerimiz için yürüyüş..
 "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözü, çok fazla teksir edilmiştir ama yeterince tefsir edilmemiştir. 
Pek çok liberal, sosyalist, hümanist veya ılımlı İslamcı "daha Türk olur olmaz neden mutlu olmamız gerektiğini" anlayabilmiş değildir.
Ayrıca vatansız, milliyetsiz olmak ve emperyalizme karşı kayıtsız kalmak "hümanizm" kavramıyla iç içe geçmiştir.
Biz, kendisine yakışanı yapan ve zulümle, emperyalizmle mücadele eden her insana saygılıyız. 
Dünyanın bize ve başkasına saldırmayan bütün Milletlerine saygı duyuyor, onları insan oldukları için seviyoruz. 
Vatanını edebiyle seven bir Yunan Milliyetçisi de Arap Milliyetçisi de bizim için muteber insanlardır. 
Bizim sevmediklerimiz öz be öz Türk olsalar da kendilerine yapılan maymun muamelesine itiraz etmeyenlerdir.
Maymunlar da sevimli canlılardır; ancak emperyalizmin yaptığı maymun muamelesine itiraz etmeyen adamların sevilecek bir tarafı yoktur.
Söz neden yine "maymuna" getirdik?
İngiliz doğa bilimci Charles Darwin'in 24 Kasım 1859'da yayınlanan kitabının orijinal adı, "Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine" idi. 
Kitabın adı, 1872'de "Türlerin Kökeni" olarak değiştirildi. Böylece kitabın ırklarla ilgili yönü, ırkçı tarafı gizlenmiş en azından "vitrinden" uzak tutulmuş oldu.
Darwin, evrim teorisini kurarken, Malthus'un ünlü "Nüfus Teorisi"nden etkilenmişti. 
İlk Liberal teorisyenlerden olan Malthus: 
"Savaşların nedeni nüfus artışıdır; çünkü beslenme kaynakları sınırlıdır ve bunlara sahip olmak için insanlar zorunlu olarak savaş yapmak zorunda kalmaktadırlar ve bu savaşta güçlüler zayıfları ezer geçer" diyordu. 
Malthus "Liberal" bir anlayışın hâkim olması gerektiğini savunurken, fakir halk kesimlerine yapılan yardım programlarına karşı çıkmış; her türlü toplumsal müdahaleye ve yardıma muhalif olmuştu.
Malthus'taki "alt sınıflar" kavramı, Darwin tarafından "zayıf evrimli ırklara" dönüştürüldü ve İngiliz hariciyesinin sömürü felsefesinin payandası haline getirildi. 
1880'lerde ise hedefe, Türkler de konmuştu. Şöyle diyordu Darwin:
"Daha medeni ırklar, varoluş mücadelesinde Türkleri hezimete uğrattılar. Kim bilir daha hangi aşağı ırklar dünyanın dört bir yanında daha yüksek uygar ırklar tarafından yok edileceklerdir." 
İngiltere'de 1864'ten 1894'e kadar 4 kez başbakanlık yapmış Darwinist siyasetçi William Ewart Gladstone, Osmanlı hükümetinin Bulgar isyanları karşısındaki tutumunu eleştirirken: 
"Türkler, insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz!" diyordu. 
Londra'dan çıkan bu görüşün, zamanla tüm Avrupa başkentlerine yayılması ve doğu siyasetinin temel diplomatik argümanı olma kabiliyeti kazanması uzun sürmedi:
"Türkler sarı ırktandır. Turan kökenlidir. Göçebe ve zalim bir güruhtur. Her çeşit değişikliğe ve ilerleme fikrine düşmandır."
Atı ehlileştiren ve milli karakteri, maymundan daha güçlü bir canlı türünün sırtında şekillenen Türklerin "evrilmiş maymunlar" kategorisinin dışında olduğunu kimse görmek istemiyordu.
Ateş altında bir yaralıyı omuzlayarak İngiliz siperlerine teslim eden ve koşarak kendi siperine geri dönen "dünyanın en insan askeri" fotoğrafının, tarihe kazınmasına daha elli yıl vardı.
Türkiye'de yıllarca Darwin teorisiyle mücadele etmiş Müslümanların, Darwinci İngiliz siyasetinin "Ilımlı İslam" tuzağına düşmesi Türk Tarihinin en korkunç sapmalarından biri olmuştur. 
Müslüman Türkler "kavmiyetçilik" edebiyatıyla milli savunma birliğinden yoksun bırakılmışlardır.
İşgale uğrayan diğer ülkelerde de Milliyetçilik, ne yazık ki, Müslümanların elinden alınmış ve emperyalistler, El Kaide, IŞİD gibi kolay bertaraf edebilecekleri gayri resmi karşıtlarını üreterek avantaj sağlamışlardır.
Bu durumda insanın şerefini koruyan ve onu, İngiliz-Amerikan ortak safarisinde av olmaktan kurtaracak yegâne güç Milliyetçiliktir.
Homo sapiens'in iki ayağının üzerinde dikilmesi sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal, sosyal ve siyasi bir zorunluluktur. 
Emperyalizmin önünde eğilerek, diz çökerek insan, kucağında oturarak adam olunamaz!
Türk İnkılabı, Türk Milleti'ni, sürekli saldırıya uğrayan ve soyu kurutulmaya çalışılan yaralı bir maymun muamelesi görmekten uzak tutma yönündeki kararlılığın bir sonucudur. 
Ciltlerle dini yayın okuduktan sonra Amerika'nın hizmetine girmiş "Ilımlı İslamcı"ların Atatürk düşmanlığı bundan kaynaklanmaktadır.
Atatürk'ün "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" sözü, siyasi tarihte: "Ne Mutlu İnsanım diyene" sözü ile aynı anlamı ifade etmektedir. 
Türkiye'de yaşayan bütün akıllı varlıkların, emperyalizme karşı insanlık onurunu korumasının tek yolu "Türk olmak"tan ve milletini sevmekten geçmektedir. 
Haymatloslar ve turistler hariç, Türkiye'de insanlara bunun için "Türk" denmektedir.
Şükrü Alnıaçık...


Editör: TE Bilisim