BİZ OLALIM; BİR OLALIM. "MODERN VE GELENEĞİN ARASINDAKİ GERİLİMDEN," ANCAK BU YOLLA KURTULURUZ... BİZ OLALIM; BİR OLALIM. "MODERN VE GELENEĞİN ARASINDAKİ GERİLİMDEN," ANCAK BU YOLLA KURTULURUZ...
 Tayland’da yakalanan 200 Uygur Türk’ü kimlik tespiti için kampta tutuluyordu. İçlerinden bir kısmının kimlik tespit işlemleri tamamlandı ve Çin’in Müslüman bölgesi Urumçi’den geldikleri kanıtlandı. Tüm bilgileri tamamlanan kişilerin Çin’e geri verileceği açıklandı.
Tayland başbakanı Prayut Chan-ocha’nın Pekin’e yaptığı ziyaretin ardından Çin Dışişleri Bakanlığı açıklamada bulundu. İki ülkenin koordineli bir şekilde “illegal göçmenler, uyuşturucu trafiği, terörizm ve uluslararası suçlar” konularında çalışma yürüteceklerini açıkladı.
Çin başkanı Li Keqiang geçen hafta Tayland’a yaptığı ziyarette 3 milyar dolarlık kredi ve komşu ülkeleri olan Kamboçya, Vietnam ve Laos’a da alt yapılarını ve üretimlerini geliştirmeleri için yardım etmeyi teklif etmişti.





Uygur Türkleri'nin Çin'e geri yollanması demek maalesef kurşuna dizilmeleriyle aynı anlamı taşıyor. Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı soykırımdan kaçarak Tayland'a gelen Uygurlar sağlıksız ve kötü mülteci kamplarında kaderlerine terk edilmeleri akıllara tarihimizin bir yüz karası olarak yerleşen 'Boraltan Köprüsü' faciasını getiriyor.

Boraltan Köprüsü Olayı neydi?
Türk tarihinde Türk’ün Türk’e yaptığı büyük ihanetlerden biri, Azerbaycanlı soydaşlarımızın Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türkiye’ye sığınma isteklerini, Türk hükümetinin geri çevirip Ruslara teslim edilmesi olayıdır. Bu olay, tarihin ve Türklüğün bir yüz karası olarak hatıralarda kalmıştır. Çanakkale’de düşman askerinin bile yarasını sarmayı şeref bilen, destanlar yazan, çağ açıp çağ kapatan Türk ulusunun vicdanı, şerefi ve soydaşlık bağı, diplomasiye ve bürokrasiye yenik düşmüştür!

1944 yılında Orta Asya, Sovyet Rusya’sı tarafından işgal edilmiş ve komünist sisteme karşı koymak için atılan en ufak adımın bile önüne geçilmek istenmiştir. Bu baskıdan kaçarak kendileri için “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 tane Azerbaycan Türkü soydaşımız, Iğdır’daki sınır kapısına yakın yerdeki Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü‘nü geçmiş ve hürriyete kavuşmanın sevinciyle Türk sınır karakoluna sığınmışlardır.

Bu yıllar Türkiye’de “Milli Şef” * döneminin yaşandığı, “Türk yurdunda TÜRK’üm demenin suç olduğu” bir dönemdir. 146 tutsak Azerbaycanlı soydaşımızın Türkiye’ye sığındığını duyan Sovyetler hükümeti, bu kişilerin derhal SSCB’ye iadesini istemişlerdir. Türkiye’ye sığınan soydaşlarımız, kuşkusuz kendilerinin azılı Rus askerlerine geri verileceğine olasılık bile vermemektedirler. Çünkü kardeşlerinin, anayurttaki soydaşlarının yanına gelmişler ve kendilerini hiç olmadığı kadar güvende hissetmişlerdir. Fakat Milli Şef‘in Türklüğe ve Türk’e olan düşmanlığı, burada da devreye girerek akıllarda olmayan olasılığın Türk’ü adeta bir soykırıma sürüklemeye yetmiştir.

Sovyetler’den gelen istek üzerine karakoldaki askerler panik içinde Ankara ile temasa geçiyor ve Türkiye’ye sığınan soydaşlarımızın geri verilip verilmeyeceği ile ilgili bilgi almak istiyor. Hem Türk askerleri hem de sığınan kandaşlarımız öz yurtlarının böyle vatan sevdalısı kardeşlerimize kucak açacağından emin bir şekilde Ankara’dan gelecek yanıtı bekliyorlar. Ankara’dan gelen yanıt, herkesin tüylerini ürpertiyor:

- “Esirleri derhal iade edin!“

Bu korkunç yanıt, herkeste bir korku ve şaşkınlık uyandırıyor ve Ankara’nın cevabı tekrar isteniyor. Fakat sonuç aynı: “Ülkelerine iade edin!“

Azerbaycanlı kandaşlarımız bu yanıt karşısında “Lütfen bizi o azılı düşmanlara teslim etmeyin, bizi siz öldürün. Kendi vatanımızda, kendi bayrağımızın altında ölmüş oluruz.” deseler de, karakol komutanı içini kan ağlaya ağlaya 146 esir TÜRK’ü yeniden Sovyet Rusya’sına, Türk’ün bağımsızlığa hasret kaldığı soysuz yere, teslim etmek zorunda kalıyor. Ruslara zorlukla teslim olan 146 Türk evladı, hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülüyor!

Bugün sayıları 1 milyonu geçen Suriyeli mültücilere kapıları açan, devletin her imkanından faydalanmalarını sağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece siyasi rant için Boraltan Köprüsü olayını gündeme taşırken, kendi döneminde yaşanan katliam için neden ses çıkarmıyor? 

Editör: TE Bilisim