Bu mahfilden bu tür cümleler bugüne kadar kaleme alınmadı. Çünkü bu kadar tecrübeli değildik. Değerler mezarlığı henüz duvar diplerine kadar dolmamış, değerleri öğüten başkanlar duvarı henüz yıkılmamıştı.
Kimse sadakatin önemini ve değerini tartışmasın kabul;
MHP'de meşru siyaset yapması, anasının ak sütü gibi helal olan Ülküdaşlarımızın yürüttüğü dikkatli ve özenli siyaseti, diğer bazı adamlar için hazırladığımız sözlerle karşıladığımız zaman doğru bir iş yapmış olmuyoruz.
Onlara inanan, usulünce gönül veren arkadaşlarımız için de aynı durum, MHP'nin mevcut genel başkanına saygı hususunda geçerlidir. Kimse Ülkü Ocakları dâhil, Milliyetçi Hareketin genel başkanına hakaret eden bir adamı eline asa yapamaz, yapmamalıdır. Ozan da olsa yapmamalıdır; babam da olsa yapmamalıdır.
Akıl ve Ülküdaşlık hukuku,
Kimse unutmasın ki; "bizde bayrak açılmaz, bayrak göndere asılır" sözleriyle özetlenen parti disiplini, Başbuğ mirasıdır ve bizi biz yapan değerler arasındadır.
Ülkücülük, bir ekipçilik, adam kazanma veya yorulunca küsüp gitme yarışı değildir. Bir yolunu bulup, dizini kırıp, nefsini aşıp, davasına hizmet edebilme becerisidir.
Liderin herkesin gönlüne göre "brifing" vererek insanları tek tek aydınlatmaya ne zamanı ne de imkanı vardır. Ama bilgi eksikliği yüzünden bilseniz ne çamlar devrilmekte, ne canlar yanmaktadır.
Liderin kimseyi bizzat keşfetme imkânı olmadığı gibi, kimsenin de kimseyi davaya hizmet becerisini göstermekten mahrum bırakmaya hakkı yoktur.
Son günlerde yükselen seçim tansiyonuyla ilgili görüşüm, 2013, 2014, 2015 seçim maratonunun tüm muhalif güçlerin de dâhil olduğu bir seferberlikle mevcut yönetim tarafından yürütülmesidir.
Çünkü "başkanlık sistemi"yle tuzaklanmış bu üç seçim, birbirine entegredir ve süreç, perspektif kaybına tahammülü olmayan bir bütünlük içinde yürütülmek zorundadır.
Üçüncü partiyi bitirmek ve iki partili başkanlık sistemine ulaşmak için kurgulanan süreç, eldeki imkânlar ölçüsünde bugüne kadar iyi yönetilmiş; MHP, 59 ilde ana muhalefet partisi konumuna yükselmiştir. MHP'nin bu 59 ilde 2011 seçimlerinde CHP'nin 5 puan gerisindeyken, 2014'te 3,3 puan önüne geçmesi, kolay lokma olmadığını göstermesi ve AKP'nin iki partili başkanlık sistemi projesini sekteye uğratması bakımından önemlidir.
Yani biz, tulum % 25'e yaslanmanın rahatlığıyla siyaset yapan tuzu kuru bir CHP değiliz.
Allah indinde ve kamuoyu nezdinde bir başarısızlık görüntüsü, parti içinde bir mağlubiyet psikolojisi yoktur. Zaman liderlik tartışması zamanı değil, el birliğiyle çalışma ve temiz nefeslerimizle partimizin yelkenine rüzgâr basma zamanıdır.
MHP, kongreye, kutlu direniş ve zaferlerden sonra bir sancak devir teslim töreni gibi gitmelidir. Yakışanı budur. Bu hedef, hepimizi daha ileri kamçılayacak, başarısızlık beklentisiyle kambura yatan dar siyaset erbabının hevesini kursağında bırakacaktır.
Bu süreçte MHP'nin, adı muhalife veya küsküne çıkmış olan partililer tarafından Ülkücü bir özveriyle can-ı gönülden desteklenmesine de ancak şapka çıkartılır. Çünkü bu akılcı hamle, yeni görevlere talip olanların sahadaki güçlerini göstermeleri açısından da bir fırsat olacaktır.
Komşu kavimlere esir düşen Mete'nin rüzgârdan hızlı giden atına binip ülkesine dönmesi ve muhafız alayının başına geçmesi gibi fırsattır bu…
Her Ülkücü bir Oğuz'dur, bir Mete'dir; prenstir, şehzadedir.
Her görev bir prenslik, her faaliyet bir muharebedir.
Türk töresine göre, her şehzade "kut sahibi" olduğunu fiilen kanıtlar ve kendisini iline, obasına sevdirir. Sonra da "sonucuna katlanmak kaydıyla" yeni bir kutlu yola çıkar…
Sonuç bazen "baht ve devlet" bazen de yay kirişidir.
Bize Bilge Kağan'ı, Alparslan'ı, Fatih'i, Kanuni'yi kazandıran "demokrasi" işte böyle bir şeydir!