Sıbyancıya bak sen!



Eskiden belli kesimlerin “yobaz” demelerine çok kızardım...  

“Dindar insanları neden aşağılıyorlar; ayıptır, günahtır.” derdim.

Şimdi yine kızıyorum ama camiye gidenlerle cemaate hükmetmek isteyenleri ayırt ediyorum. Camide kürsüye çıkıp sıbyancılık edenleri, rüşvete cevaz verenleri, cevaz vermeseler bile  “dilsiz şeytanlık” edenleri, AKP’yi korumak için hadisleri yok sayanları, rüşvet sorusuna aynen şairin söylediği gibi  “Ki bir yerde sinüp oldılar ebsem / Tutılup dilleri kaldılar ebkem” (Eyyûbî) olanları, cevap vermeyenleri aslâ affedemiyorum.

Onlar şeddeli yobaz!
Hangi tarikattan veya hangi cemaatten bilmiyorum, (AKP yandaşlarının savunduğuna, Diyanet İşleri Başkanı’nın ortalığı velveleye vermediğine bakılırsa, bu parti yönetimine yakın) bir vakfın başkanı bayağı “yıldızlı/yaldızlı” cümleler kurmuş,

Müslümanlıkta evlenme yaşını 6 yaşa kadar indirmiş.  

Adamı açtım dinledim... Önünde arkasında başka bir söz var mı? Yanlış mı anlıyoruz. Hayır, yanlış anlamıyoruz. Önünde arkasında, te’vil edeceği bir söz yok. Döne döne söylüyor, 9 diyor, 8 diyor, 7 diyor, sonra 6 yaşa iniyor ve kızları bu yaşta evlendiriyor! Erkekleri de! Aklı sıra delil getiriyor: Talâk Suresi’nin 4. âyeti.

Ağzı bozuk bir insan değilim. İnanın küfrü bilmem ama kendimi tutamıyorum. Din adına konuşanlar yok mu!... Dilimin ucuna ne gelirse söylemek istiyorum!

Ulan vicdansız, ulan Allah’sız! Bu âyet-i kerîmede bana “6” yaşı imâ yoluyla da olsa gösteren bir kelime bul!

Arapçasını da bir bir inceledim, Türkçe açıklamalarını da... Yetmedi Ahsen’e (Batur) sordum (Arapçayı kendi dili gibi bilir, El-Ezher mezunudur.), yetmedi “İslâmcı” kesimin çok iyi tanıdığı Mehmet Can’a sordum.

Ahsen Batur,  “Kur’ân’da evlenme yaşıyla ilgili hiçbir âyet yoktur.”  dedi.  

Sapıklar “Veliyyü’l-mücbir” (Velinin zorla evlendirme hakkı) kavramına sığınabilirler. Hiç heveslenmesinler! Bu da halk dilindeki  “beşik kertmesi”  gibi bir şey. (Şafiîlerde bir açık kapı var ama bu tartışılacak bir husus.)

İslâm adına konuşanın sözleri o kadar tehlikeli ki, sapıklar kendilerini muhakkak bu adamın sözleriyle savunacaklardır.

Diyanet İşleri Başkanlığı suskun kalamaz; kesin bir dille bu adama tavrını koymalıdır. Sapkınların cemiyetten tecridi için ne gerekiyorsa yapılmalı, öncelikle halkımız aydınlatılmalıdır.

İslâmı mülevves emellerine âlet edenlerin kalpleri hakikaten mühürlenmiştir. Âyet-i Kerîmede buyruluyor:

“Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim Ve alâ ebsârihim gışâvetun ve lehum azâbun azîm.”  ( “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. ve. Ve onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.” ) (Bakara, 2/7).

Yunus Emre’nin şu mısralarına belki “bâtınî”  bir mana yüklemiştir ama zâhirî manasının konumuza uygun düştüğünü düşünüyorum:

 “Gözsüze fısıldadum, sagır sözüm işitmiş / Dilsüz çagırup söyler dilümdeki sözüm”.

***
Afet Ilgaz, gazetemizin yazarıydı. Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.