TEK ADAM MI, DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİ Mİ..?

 Daha altı ay önce yapılan seçimde % 49,5 oy oranı ve 317 milletvekili sayısıyla mecliste nitelikli bir çoğunluk elde etmiş iktidar partisinden çıkmış Başbakanın tek bir kişinin iradesiyle görevden el çektirilmesi, daha da ilginç olan tarafı ise; kamuoyunda kimsenin bu müdahale ve duruma şaşırmadığı siyasi gelişmeler sürecini yaşıyoruz. Hatta bu dönemde; öylesine algılarımızla oynanmış ve en tuhaf hali bile normal kabul edecek hale getirilmişiz ki, kamuoyunda konuşulduğu üzere milli damat Berat ALBAYRAK'ın Başbakanlığa tayin edilmesine bile şaşırmayacağımız anlaşılıyor.

Mevcut anayasayamıza göre "tarafsız" olması gereken Cumhurbaşkanı'nın; Başbakanın görevini sona erdirme biçimi olarak da, iktidar partisi AKP'nin büyük kurultayının toplanmasına karar vererek bu yöntemle değişikliği gerçekleştiriyor olmasıdır.

Muvazaalı 28 Nisan bildirisi, AYM 367 kararı ve o dönemin siyasi aktörlerinden olan Erkan MUMCU'nun Türk Demokrasisine büyük bir kazığı olarak Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin yolu açılmış ve zaten parlamenter sistemin bozuk olan dengeleri bu şekilde daha da bozulmuş oldu. Bu bozulmayla birlikte, normal olanla anormal olan arasındaki farkı ayırt edebilecek sağlam ölçülerimizi, muhakeme kabiliyetimizi bile hep birlikte kaybettik.

Başbakan Davutoğlu'nun sessiz sedasız kaderine razı olacağına 5 nisan tarihli yazımda işaret etmiş, Sayın Cumhurbaşkanının ise münhasıran 2016 yılı içinde olmak üzere Türk siyasetini ve diğer partileri dizayn ederek "Başkanlık" sistemine geçmek isteyeceğine önemle vurgu yapmıştım.

Sayın Cumhurbaşkanı sistemin ve hatta devletin tek sahibi konumunu güçlendirecek şekilde MHP ve HDP'nin baskın bir erken seçimde baraj altında tutulması ile dikensiz gül bahçesi misali, tek başına ve denetimsiz şekilde devleti idare edeceği Başkanlık sistemine kavuşmak istediği, artık tahminlerin ötesinde açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Önceki yazılarımızda, Sayın Cumhurbaşkanının bu senaryosunu siyaset alanında bozabilecek tek gelişmenin ise; MHP'de meydana gelebilecek bir değişim olacağını ifade etmiştim. Anılan yazıların Ocak ayında yazıldığı dikkate alındığında, o tarihte bugünün tersine kamuoyu yoklamalarında MHP'nin % 25-30 bandında bir seçmen desteğine ulaşabileceğini ben de tahmin etmemiştim.

Sayın Cumhurbaşkanının 2016 yılında işi bitirmek gibi sıkışık bir takvimi olması, Başbakanın, anayasa değişikliği çalışmalarında ayak sürümesi ve toplumdaki değişim arzusunun odağı haline gelmiş bulunan MHP'de meydana gelen gelişmelerin kontrolünün dışına çıkıyor olması, Tayyip Erdoğan'ın siyaseti dizayn sürecini de hızlandırmasına sebep oldu.

Bilhassa MHP'nin 15 Mayıs tarihli kurultay vesilesiyle millette doğmuş olan umudun, Türk siyasetindeki sıkışmışlığını aşacak ve alternatif oluşturacak olmasının işaretleri Sayın Başbakanın devri iktidarlarının süresini kısaltmış oldu. Sayın Cumhurbaşkanının bu adımını takip edecek ikinci aşama ise, sağcısı solcusu, dindarı, liberaliyle umut haline gelmiş bulunan MHP'deki gelişmelere müdahil olma veya toparlanmasına fırsat vermeden, baskın bir seçimin planlanmasıdır.

Böylesi sıkışık ve kasvetli bir dönemin Türk Demokrasisi ve siyaset hayatımızda olumlu veya olumsuz çok derin etkiler bırakacak ve büyük değişiklerinin yaşanmasına yol açacağı anlaşılmaktadır.

Aynı 2016 yılı içinde bu olumsuz süreçlerin tersine, Türk Milliyetçilerinin siyasi organizasyonu durumunda bulunan MHP'nin ise; bu gelişmeler sonucu ayağına yüz yıllık bir fırsatın gelmiş olduğunu da umutla ifade etmek zorundayız.

Milli kültürümüzün zengin kaynaklarından beslenen, aynı zamanda insanlığın ortak birikimini temsil eden sivil, demokrat, temel hukuk ilkelerini esas alan, insanımızın refahını gözeten, kalkınmacı, yarışmacı bir milliyetçilik telakkisi ile geniş kitleler nezdinde temsil kabiliyeti kazanma potansiyeli bulunan MHP'nin bu fırsatı kişisel sebepler ve günlük politik kaygılarla kaçırmayacağına inanmak istiyoruz. MHP tabanı ve ülkücü camia bu fırsatın ve milletin ümidi olunduğunun farkındadır.

MHP kadroları ve kurmayları; tarihi gelenek ve tecrübemize uygun bir şekilde parlamenter sistemi güçlendirecek, demokratik mekanizmaları ve hukuku yeniden ayağa kaldıracak, uzlaşmacı bir siyaset kültürünü inşa edecek ve 78 milyonun her türlü talebini sağlayacak veya kaygısını giderecek şekilde, güçlü bir iktidar olma şansını kaçırmamak sorumluluğu altındadırlar.

Kamuoyu yoklamalarına göre başkanlık sistemine karşı olan büyük çoğunluğun arzuları doğrultusunda, MHP kendi iç meselelerini barışçıl ve demokratik usullerle aşmak suretiyle, milletin bu umutlarını boşa çıkarmayacak ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın hesaplarını rafa kaldırabilecek imkan ve temsil kabiliyetine sahiptir.

Türk milliyetçileri olarak serinkanlı bir biçimde yapacağımız değerlendirmelerle, vereceğimiz kararlarla diğer partilere de örnek olacak,Türk Demokrasi tarihine geçecek şekilde yeni bir dönemi başlatma fırsatını heba etmeyeceğimiz inanç ve ümidini muhafaza ederek, kişisel hesapların ötesinde milli bir vazifemizin olduğunu unutmayalım.

Bu vazife doğrultusunda, çocuklarımız veya torunlarımıza onurla anlatacağımız bir başarı hikayemizin olması istiyorsak, "o dönemin müşterek aktörleri arasında ben de vardım" demek istiyorsak, insani hırslarımızı, günlük kaygılarımızı bir kenara koyarak demokrasi şölenine gönüllü olarak katılmak zorundayız.