YAKIŞTI MI?



Ancak ahlak kuralları öyle değildir. Ahlak kurallarının genel geçerliliği yoktur, ahlak kuralları toplumdan topluma değişir. Değişik toplumlar yaşadıkları tecrübelerle bir değerler manzumesi üretmişlerdir. Bu değerler ahlak kuralları olarak karşımıza çıkarlar.

Toplumların ürettikleri ahlaki değerlerden bazıları örtüşürler. Örneğin, hırsızlık hemen hemen her toplum tarafından ahlaki anlamda “kötü” değeri ile karşılık bulmuştur.

Toplumlar arasında ahlaki yaptırım açısından fark bulunsa bile dünyanın neresine gitseniz, hırsızlık kabul edilemez bir davranıştır.

Ancak iki toplum istisna olarak karşımıza çıkar.

Kendilerine “İnuit” yani “İnsan” diyen Eskimolar Kuzey kutbunda Danimarka’ya bağlı Grönland (Yeşilyer) adası  ile Kanada’nın Kuzeybatı arazisinde arazisin de yaşarlar. Son zamanlarda kısmi bir özerklik elde etmişler ve ülkelerine kendi dillerinde “Nunavut” ismini vermişlerdir.

Eskimoların ahlaki değerleri dünyanın geri kalanı ile oldukça farklıdır.
Örneğin, hırsızlık bütün dünya tarafından bilinmesine ve kötü olarak bilinmesine rağmen Eskimoların dilinde “hırsız” kelimesinin karşılığı yoktur.
Nasıl olsun ki, kutuplarda buzun üstünde yaşıyorlar. Buz parçalarını kesip üst üste koyup Eskimo kulübesi yani “iglo” yaparak içine giriyorlar. Fizik kuralları gereği iglonun içerisi 25 C° sıcaklığa ulaşıyor ve Eskimolar üşümüyorlar. Üzerinde yaşadıkları buzu kesip balık avlıyorlar, suyun sıcaklığı dışarıdan daha fazla olduğu için avladıkları balık anında donuyor, ayrıca dondurucuya koymalarına gerek kalmadan saklıyorlar. Fok balıklarını avlayıp, derisinden kıyafet, kemiklerinden yine fok balığı ve balık avlamak için mızrak yapıyorlar.

Bütün ihtiyaçları uçsuz bucaksız buzun altında ve üstünde onların kullanımına açık olduğu için kimsenin bir şey çalmasına ihtiyaçları kalmıyor. Kimsenin bir şey çalmadığı Eskimo toplumunda hırsızlıkta olmamış. O kadar olmamış ki, hırsızlığın ne olduğunu da bilmiyorlar. O kadar olmamış ki, hırsızlığı anlamlandıramamışlar. O kadar olmamış ki, dillerine hırsız deyimi girmemiş.

Pigmeler ise Orta Afrika’da Ekvador kuşağına paralel olarak dağılmış öbekler halinde yaşayan bir kabiledir. Bu oldukça ayrıcalıklı olan kabilenin kültürel ve ahlaki değerleri de dünyanın geri kalanına göre farklıdır.
Örneğin, Hırsızlık bütün dünya da ahlaken ayıp, dinen günah ve hukuken suç sayıldığı halde Pigmelerde kutsaldır. Genç bir Pigme ilk hırsızlığı ile topluma katılır, sosyalleşir. Artık bir birey haline gelmiş olur. O artık genç bir kız veya bir delikanlı olmuştur. Adına törenler düzenlenir.

Pigmeler balta girmemiş ormanlarda yaşarlar, Eskimolara göre daha çok nimetle karşı karşıyadırlar. Çalınacak çok şeyleri vardır. Ancak tropikal orman onlara vahşi ve acımasız bir yaşam sunmaktadır. Her türlü nimet önlerinde olmasına rağmen elde edilmesi için büyük bir uğraş gerekir. Rakipler çoktur, doğa zorludur ve emek kıymetlidir. O halde kolayına kaçanlar olacaktır. O kadar ki, bu kolayına kaçmak Pigme tarafından kutsanacak noktaya ulaşmıştır.

***
Şimdi önümüzde hırsızlık kavramına farklı konumlanan iki toplum tipi var. Hani biz de adı olan kendi olmayan hırsızlar var ya işte onlar acaba hangi toplum tipini örnek alıyorlar?
Eğer, Eskimoları örnek alıyorlarsa o zaman çok masum olduklarını düşünmek gerekiyor. Zira Eskimolar hırsızlığın hırsızlık olduğunu bilmiyorlar. Oysa Türkçede “hırsız” kelimesinin karşılığı var ve biliniyor. Doğal olarak bu ihtimal hemen devre dışı kalıyor.

Eğer Pigmeleri örnek alıyorlarsa o zaman hırsızlığı kutsal belledikleri anlaşılıyor. İşte buna ihtimal verilebilir. Bir dilde anlam kayması olabileceğine göre bu zevatın lügatında hırsızlık anlam değiştirmiş olmalıdır.

Bu durumda olanlar “hırsız” kavramına olumlu bir anlam yüklüyorlar ki, hala üzerlerine bir şey alınmış değiller. Yani Pigmeleşiyorlar.

***

Hepsini geçtik, hırsızlığın karşısında susmayıp gazımızı alıp, şimdilerde saati yeniden kuranlar için ne demeli?

Bu tomaları hırsızlığını haykırdıklarımız karşımıza dikti.

Biz yine de edebimizi bozmayalım, sadece soralım.

Yakıştı mı?