Abdullah Öcalan, önceleri “Demokratik Cumhuriyet” diyordu... Tayyip Erdoğan da aynı kavramı kullanmıştı. Öcalan, sonradan kavramı “demokratik özerklik” şekline dönüştürdü ve nihayet “demokratik konfederalizm” demeye başladı. Öcalan, bu kavramı sosyalist Murray Bookchin’den aldığını belirtmektedir.
Öcalan, “Kürdistan demokratik konfederalizmi bir devlet sistemi değil, halkın devlet olmayan demokratik sistemidir” diye konuşmaktadır.
Öcalan’a göre “Kürdistan’da üç hukuk geçerli olacaktır: AB hukuku, üniter devlet hukuku, demokratik konfederal hukuk. Üniter devletler olan İran, Irak, Türkiye ve Suriye Kürt halkının konfederal hukukunu tanıdıkça Kürt halkı da onlarınkini tanıyacak ve bu temelde uzlaşıya gidebilecektir.”
***
PKK’yı destekleyen yazarlar da “Kürt halkının demokratik ulusal sorunlarını çözerek devletçi eğilimi bir yana bırakması bölge ülkelerinin en temel kaygısını ortadan kaldıracağından, bu durumda kendi aralarındaki ilişkileri daha da sıkılaştıracaklardır. Böylece bölge ülkeleri arasında Orta Doğu Konfederalizminin oluşmasının önü açılacaktı” diye yazmaktadır.  
Konuyu inceleyen Mesut Onatlı ise  “Öcalan, Büyük Çatı Konfederasyonu içinde özel bir Kürt Konfederasyonu’nu da hedeflemektedir. Bunu da Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) olarak tanımlamaktadır. Peki, Türkiye masaya niye oturuyor? Türkiye’nin masaya oturması da hep arzuladığı Orta Doğu’ya Osmanlı gibi hükmetme hedefiyle doğrudan bağlantılı. Yaşadığımız ‘barış süreci’ özetle Öcalan/KCK’nın ’konfederalizm’fikri ile Türkiye/Erdoğan/AKP’nin ‘yeni Osmanlıcılık’ fikrinin kesişmesidir. Aslında ufukta barış gözükmemektedir veya en azından uzaktır. Her iki taraf için de barışmaktan ziyade nihai hedefine ulaşmak için şimdilik kârlı görülen uzlaşma/ittifak vardır. Mücadele farklılaşıyor ve deyim yerindeyse oyun yeni başlıyor. Ne olacağını bekleyip göreceğiz ama kanımca kısa vadede Türkiye, uzun vadede ise Kürdistan/Kürtler kazanacaktır” diye gerçek durumu açıklamıştır.  
PKK adına Murat Karayılan, 2003’ün Nisan ayında, Kandil’de Türkiye’den giden gazetecilere “Şematik açıdan Demokratik Konfederalizm ile Yeni Osmanlıcılık arasında benzerlik olabilir. Sınırların hafifletilmesi, Arap, Kürt, Türk’ün birlikte yaşaması falan, bu açılardan benzerlik vardır. Ama biz Orta Doğu’da halkların demokratik bir biçimde bir arada yaşamasından yanayız” diyerek neyi hedeflediklerinin altını çizmiştir.
***
Öcalan, Karayılan veya PKK’lı yazarların ortaya koyduğu bu anlayış, 22 İslâm ülkesinin haritasının değiştirilmesi demek olan ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi ile birebir örtüşmektedir. ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanı da Tayyip Erdoğan’dır...
Diğer taraftan, ABD bu projeyi İngiltere’den devralmıştır.
Projenin esası, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’nda planladığı, Mustafa Kemal’in dehasına çarparak rafa kaldırmak zorunda kaldığı “4’lü Konfederasyon Modeli”ne dayanıyor.
Bu modele göre Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya diye 4 federasyon oluşturulacak, bunları da “Ilımlı bir halife” şemsiyesinde, 4’lü konfederasyon yönetimi çekip çevirecekti. Model, 1. Dünya Savaşı öncesinde, İngiltere tarafından Asya’yı yönetmek için hazırlanmıştı.
Bu planın alt yapısı, Türk ve İslam dünyasında İngilizce öğretim yapan sözde Türk okullarıyla atılmak istendi. Ancak Orta Doğu Birleşik Devletleri denilecek bölge, Tevrat’ta vaat edilmiş topraklar olarak geçen ülkeleri kapsıyor!
Orta Doğu Birleşik Devletleri Senaryosunu 6 Ocak 2001 günü Bernard Lewis, İstanbul’da kısmen açıklamış, Talabani de  “Hayalim, İstanbul’un başkent olduğu Orta Doğu Birleşik Devletleri”  demişti...