Tayyip Erdoğan, Beştepe Sarayı’nda düzenlediği üçüncü muhtarlar toplantısında yine AKP’yi destekledi yine muhalefeti yerden yere vurdu. Öyle ki Erdoğan,  “Partili Cumhurbaşkanı modeli” ni bile aştı!
Fakat Erdoğan, Süleyman Şah ve iki askerinin kabirlerinin taşınması, Ankara ve Lozan’a göre Türk toprağı olan toprağın terk edilmesi ağırlıklı olan konuşmasının sonuna doğru,  “Anadolu’nun ilelebet vatanımız olmasını sağlayan muazzam mücadelenin büyük kahramanlarından biri olarak milletimizin gönlünde taht kuran Süleyman Şah’ı rahmetle yâd ediyorum. Bu vesileyle Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu yere o türbeyi yaptıran Abdülhamit Han’ı da rahmetle anıyorum” dedi!
***
Peki Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu yerin, yani Caber Kalesi’nin Türk toprağı olarak kabul edilmesini sağlayan Mustafa Kemal Paşa başkanlığındaki Meclis’e kim teşekkür edecek?
Aslında teşekkür eden bir kişi var. Kim mi?
Son halife 2. Abdülmecid...
Murat Bardakçı, Ankara Hükûmeti ile Fransa’nın 20 Ekim 1921’de imzaladıkları ve Caber Kalesi ile türbenin Türk toprağı olmasını öngören Ankara Anlaşması’nın görüşmeleri sürerken, o sırada görevde olan son Halife 2. Abdülmecid’in TBMM’ye gönderdiği bir mektubu açıklamıştı.  2. Abdülmecid, kendisinin ve Osmanlı Hanedanı’nın atası olan Süleyman Şah’ın mezarıyla ilgili olarak Meclis’in gösterdiği alâkaya teşekkür ettiğini belirtmişti.
Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti’nin yani Türk vatanının temellerinde Süleyman Şah’a saygı vardır. Tayyip Erdoğan ise Türkiye’yi Türk vatanı olmaktan çıkarmaya çalışan bir hareketin mensubudur. Erdoğan ve AKP’nin beyin takımının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan Türklüğü çıkarmak istemesinin başka bir siyasi anlamı yoktur!
Dolayısıyla Süleyman Şah’tan 700 yıl sonra, Ankara ve çevresi dışında tamamen işgal edilmiş durumda olan Anadolu ve Trakya’yı yeniden Türk vatanı yapan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına teşekkür etmek, “Türksüz Türkiye”  kurmak iddiasındaki bir siyasi hareketin liderinin aklına gelmezdi elbette.
Gerçi, Süleyman Şah’ı anarken  “Anadolu’nun ilelebet vatanımız olmasını sağlayan muazzam mücadelenin büyük kahramanlarından biri” diyor ama bunu, tarihi geri çekilmeyi halka başarı olarak gösterebilmek adına söylüyor!
***
Diğer taraftan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  “Sayın Erdoğan eğer sen delikanlıysan, AKP’yi sana kim kurdurdu, seni kim görevlendirdi bahset de merakımızı giderelim”  dedi. Bahçeli,  “Villada oğlunun eritemediği servetin kaynağını açıkla da görelim”  gibi başka çağrılarda da bulundu.
Bahçeli, Erdoğan’a hitaben  “Biz seni biliyor ve tanıyoruz. Velâkin milletimiz de gerçek yüzünü görmelidir” dedi.
Mesele de bu zaten...
***
Erdoğan,  “AKP’yi sana kim kurdurdu?” sorusuna, daha önceleri, benzer suçlamaları zikretmeden  “millet”  diye cevap veriyordu. Fakat AKP’nin programının bile ABD’den bir lobi şirketi üzerinden gönderildiğini belgesiyle ispat ettiğim halde 14 yıldır buna bir cevap veremedi. CHP ve MHP sözcüleri, bu bilgi ve belgeye vakıf olduğu halde seçimlerde bu konuyu bir istisna dışında dile getirmedi!
Bahçeli, madem AKP’yi Tayyip Erdoğan’a kimin kurdurduğunu biliyor; bunu dört kelimeyle değil, bütün açıklığıyla bir kampanya halinde ortaya sermelidir ki seçmen de gerçeği görsün ve ona göre bir karar versin. Böyle bir mücadele sonunda CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 51’i neden geçmesin? Veya her iki parti ayrı ayrı neden tek başına iktidar hedefine göre kendisine çeki düzen vermiyor?  
Türk Milleti, Anadolu ve Trakya’yı, göstere göstere Türk vatanı olmaktan çıkarmak isteyen, toprak kaybına yol açmış bir siyasi harekete mahkûm mudur?