Bir var bir yok düzeninde de olsa Pazartesileri köşeyi sizden gelenlere tahsise devam...

Haftanın ilk mektubu Zeki Özen’den:
“Muazzez Kurdoğlu, 40 sene kadar önce bir filmde ölen sevgilisinin üstüne kapanan ve ‘Uyan! Uyan!’ diyerek sarsarak bağıran adama;
“Bırak bağırıp çağırmayı.. O artık seni duyamaz. Daha önce neredeydin” demişti.
Yazını “Ey Halkım Uyanmalı.. Artık Uyanmalı” şeklinde sonlandırmışsın.
Nafile...
O artık seni duyamaz.

***

Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir olay yaşanıyor.
Bir millet canlı naklen yayında kendi yok edilişini seyrediyor.
Seyirlik olduğundan sen ve senin gibiler bağırıyorsunuz, dürtüyorsunuz. Ancak nafile.
Duymuyorlar... Görmüyorlar... Anlamıyorlar.
Dışarıdan atanan yöneticilerimiz görevlerini üstün bir başarı ile yaptılar. Bitirmek üzereler. SEVRES masasına bir sigara içimlik mesafe kaldı.
1970 yılında Orgeneral Hüseyin Doğan Özgöçmen bir tatbikat kritiğinde;
“Anadolu coğrafyasındaki bir devleti idare edecek, yönetecek siyaset ve devlet adamlarını henüz yetiştiremedik. Ve daha uzun yıllar da yetiştiremeyebiliriz. TSK olarak uyanık olmalıyız.” demişti. 
Rahmetli ne kadar haklıymış...


Darbe istismarcısı kara cahillere 
Coşkun Telciler, AYM’nin kararı sonrası  “paniğe kapılan”  yandaş medya küçük bir hatırlatma yapmış:
 “...Darbe varmış da, darbeciler (her kimse) yeniden yargılanacakmış da, onlar darbe olduğunu biliyorlarmış (vahiy mi ne geldiyse), yalanın sonu yok.
Bu insan ve gazeteci müsveddelerine geçmişten bir örnek vereceğim.
1960 27 Mayıs Devriminden sonra, 62 ve 63 yıllarında iki darbe girişimi oldu. Bunların kahramanı Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan idi... Aydemir ve Gürcan, sadece bir albay ve bir binbaşı, nerdeyse darbeyi başaracaklardı. O zaman tek iletişim kanalı olan radyo binasını ele geçirmişlerdi. Dönemin başbakanı İsmet İnönü ve tüm kabineyi tutuklayacakken Aydemir’in hatasıyla bundan vazgeçtiler. Aydemir bu hatasını yaşamıyla ödedi.
Sonuçta büyük olaylar çıktı, şehitler verildi, uçaklar harekata katıldı, birlikler çatışmaya kadar geldi. Ki bunu yapan sadece bir albay ve bir binbaşı idi.
Gelelim sözde BALYOZ darbesine ve bu darbenin nasıl önlendiğine.
Koskoca 1. Ordu darbe yapacakta, bunu kimse fark etmeyecek ve kahraman bir komutan(!) Yalman, bunu sessizce, çıt çıkarmadan önleyecek. Buna kargalar bile güler.
Birinci Ordu darbe yapmak istese, tüm İstanbul’u ele geçirir tüm Türkiye’yi felç ederdi. Bilindiği gibi tüm finans, tüm medya, tüm bankalar İstanbul’da bulunuyor. İsteseler çok rahatlıkla ülkeyi felç edebilirlerdi.
Aydemir örneğine bakın, Çetin Doğan’ın yapacağı(!) BALYOZ darbesine.
Olayın yalanla dolu olduğu, mantıksız olduğu o kadar açık ki.
Yandaş medyaya yalancılara verilen madalyadan vermek gerekir...” 


Oradaydım...
Kadir B. Kunt, “Milletin duyarsızlığından dem vuruyorsunuz AMA” diyor;
“Sessiz Çığlıklar, Adalet Nöbetleri TBMM önüne dayanan yürüyüşler, Gezi... Biz hep oradaydık... Belki üç, beş, belki bin kişiydik ama oradaydık. Benim ailemde tek bir asker yok ama Engin Paşa babamdı, Albay Murat kardeşim. Ben oradaydım... 


Kardeşim sattı beni
Kerkük manileri okurduk eskiden; Rubaileri... Bakın onların yerini neler aldı şimdi; Ahmet Veyisoğlu’ndan:
“Türk’ün öz vatanıdır Musul Kerkük orası
Yuğsan Fırat suyuyla çıkmaz yüzün karası
IŞİD bekler karşıda önüne kattı beni
Hain BOP pazarında kardaşım sattı beni” 


Allah rızası için!..
Ayşen Güdül, Nizamettin Canik, Derya Kanar, Can B., Dilek Sönmez... Aynı minvalde çok sayıda mektup var bu hafta. Okurlarımız Tayyip Erdoğan’ın mal varlığı dökümünü görünce çok üzülmüşler, içleri parçalanmış, kendi hallerine şükretmişler ve  “Acaba, şu mübarek ayda, Allah rızası için Başbakanımız için bir yardım kampanyası mı başlatsak?” demişler!