Doğru bir cümle ile başlamalıyım önce; zira doğruyu anlatmaksa maksadım, önce kelamımı doğrulayacak kadar doğru olmalıyım. Peki doğruyu kime göre bulmalıyım ? Kime göre doğru olmalıyım ?  Elbette size göre, değil mi ? Yok hayır, böyle doğru mu olurmuş!... Gayet tabi hisse göre, iç'e göre doğru olmalıyım.
O halde iç nedir, his nedir bunları içselleştirip sonra "doğru" edinmek yerinde olur zannımca. İnsan kendini bilmeli ya hani önce, işte iç'i, hissi bilinmeyen bir "ben'in"  kime ne faydası olabilir ki ? Öyleyse bilmeliyim içerdeki "ben'i", amma ki ben ben'i bilirken unutmak olmaz - sen'deki-o'ndaki- ben'i... Doğruya giden yığınlarca yol olabilir hayatta, sen birinden giderken diğeri öbür yoldan gider fikrince... Bu muammaya hasıl olmuşlara değil sözüm, yalnızca kendi doğrusunun doğruluğuna iman etmiş olmanın uluhiyetini yaşayacakken, bir başkasının doğrusuna sataşabilme cüretiyle yerin yedi kat dibine düşenler var belki de... Gönle ziyan, akla ziyan, doğruya ziyan değil midir bu ise...
Aslolan, doğru denen kavramın dayanağıdır sanıyorum. Neye göre doğru olduğu sorusunun cevabı, doğru sayılanın neden doğru olduğunu ortaya koyuyor olacaktır. Yani ki bu işte ayrım doğruya oluşturulmuş yahut doğruyu oluşturmuş temeldir. Bu ise hislerin aynılaşmaması adına elzemdir. Başkalaşmış yahut başka başka kısımlara ayrılmış bakışlarda bulunabilir ancak birlik, beraberlik diye düşünüyorum. Şimdi bütün bunları söyledikten sonra, herşey mi doğrudur demiş oluyorum ? Elbette hayır. Salt "Gerçek" birdir denmeli. Her fikrin doğrusu kendine doğrudur. Doğru, bir değildir bu açıyla bakınca... Maksat; doğruları savunurken yanlış yapmamak olmalı. Gerçeği savunuyorsak da doğruları paldır küldür dökmeyi denemek yerine doğru bir yol izlemeli...
Bir de doğruyu bulmak denen,yanlışı bilmekle olur; bunu da unutmamalı...
YAKUP PASLI