Kendime göre yanlış bir algıdan bahsedeceğim size. "Sabır" etmenin yanlış kullanışından dert yanacağım. Yine kendimce misallendirerek açıklamaya çalışacağım. Bunu yaparken de "sabır" sanılan "suskunluğu" elimin tersiyle itip yalnızlığa! haykıra haykıra, bağırıp çığıran bir tavır takınacağım! Artık sabrımın takati kalmadı zira, "susmanın" sabır olmadığını anlatmayıp susmaya...

Ne suskunluk sabır ne de sabır suskunluktur bana kalırsa. Hatta söylemektir dilin sabrı birazda. Elbette hırsın getirdiği söylemleri fütursuzca dile dizmek değildir işin doğrusu ki bu kısım konuşmalarda susmaktır insanlığın esası. Ancak, hani mübalağa edeyim! " Şerefsize" "Şerefsizsin" diyebilmek gerek susmaktansa... Eminim anlıyorsunuz beni. İçimin söyleyişini...

Sonra, söylemek kadar insanî bir yetiyi heran susmaya kapattığınızda bir düşünsenize başınıza gelecekleri... Hele bir de keşke adam akıllı söyleseydim diye hayıflanmalarınızı... Aman Allahım! bir dünya yükü vehim ve buğulu anlar hayaller içinde gözlerinizde... Düşün düşün sus sonra...  Gel de sabret kendi içinde şimdi, yahu eziyet değil mi bu insanlığınıza ? Böylesine sabır değil, mazoşistlik denir bana kalırsa...

Hayat "orta"da güzeldir efendim. Amma ki müptezelce değil herhalde... Sövmeyecek kadar sabırlı olalım elbette ama acizce susacak kadar da sabrın cılkını çıkarmayalım diyorum tam olarak. Kararında olalım ve söyleyelim doğru bildiklerimizi, hem sonucunda "sabırsız" yakıştırması şeklini değiştirip "ahlaksız" kisvesine bürünse bile! Doğruları söylemek ne kadar zor değil mi ? Bakın konu nereden nereye gelebiliyor... Bir "sabır"dan açtığım konuyu "ahlaka" bağlayabiliyorum, işte "onlar" denen, sizden diğerleri de böyle yapıyor! ama olsun kendinizi bildiğiniz için hiç ödün vermeyin efendim, ölçüyü şaşmadan haykırın doğru bildiklerinizi...

Aşk olsun...

 

YAKUP PASLI