Biyoloji ilmine göre insan vücudunun büyük bir  kısmı  sudan oluşmuştur. Hücrelerimiz ağırlıkça "%65-%90" oranında "Su"dur. Organik moleküllerin temel yapı taşı olan "Karbon" ise ikinci sırada gelmektedir. İnsan vücudunun %99'u sadece şu altı elementten müteşekkildir: 

     1- Oksijen (65%) 2- Karbon (18%) 3- Hidrojen (10%) 4- Nitrojen (3%) 5- Kalsiyum (1,5%)

6- Fosfor (1,0%)Hepsini saymaya gerek yok; ama toplamda"28element"le yaşarız.

Ramazan'ın Son CumasıMünasebetiyle Ateist  Gençlere

En zeki arkadaşların o muhteşem beyinleri bile, bize elementlerin sağladığı dalga boyları arasında çalışır.Beynimizin maddeten "dünyalı" olması nedeniyle, biz en fazla "dünya elementlerinin izin verdiği kadar" düşünebilirken, tanımadığımız elementlerle dolu diğer galaksiler ve onların yaratılışı le ilgili şüphelerimizde biraz daha mütevazı ve adaletli olmamız gerekmez mi?

     Zeki ateistler, Kur'an'la mücadele ettikleri zaman, aklın ve zekânın zan altına girmesine hizmet etmiş oluyorlar. Bu da AKP gibi din istismarcılarının uzayıp giden iktidarları demektir.

     Yani, reaksiyona yol açarak, Atatürk'ün diyanete önerdiği akılcı Türk mezhebiMaturidilik yerine aklın etkisini reddeden kaderci, tembel ve nakilci,Eşari mezhebinin daha da güçlenmesinisağlıyorlar.

 Eğer gerçekten "aklınız varsa" akılcılığın ölümüne değil, Maturidi çizgisinin güçlenmesine hizmet edersiniz. Çünkü orada sizin istediğiniz kadar ezber bozma, put kırma ve "ateizm" vardır…

     İslam'a göre de küçük harfle yazıldığında "tanrı" yoktur!

"Lailahe" tanrı yoktur demektir. Bakın daha kelime-i tevhidin yarısında hepimiz en az sizin kadar ateist oluyoruz. O güne kadar anlaşıldığı şekliyle Tanrı tabii ki yoktur. Ancak biz "evren boşluk kabul etmez" diyerek devam ediyoruz... "İllallah…" Yani… "Allah vardır."

     Bu manada, Müslüman olmanın en kısa yolu olan "kelime-i tevhid" lafzının İngilizcesi, Türkçe meallerinden daha akla yatkındır. İfade, bizdeki gibi "Allah'tan başka ilah yoktur" iddiasıylaAllah'ı da bir ilahmış gibi gösteren "fazlalıklardan" arınmıştır.

Bize, "Allah'tan başka tanrı yoktur" diye öğretilen "kelime-i tevhid"in hem orijinalinde hem de İngilizcesinde "başka" kelimesi ve "…-den, …-dan" takısı yoktur.

İşte… "Lailahe;ill'allah…"Yani "There is nogod; but Allah…" 

     Tercümesi "Tanrı yoktur. Fakat Allah vardır."

     "İlah olmayan" bu Allah algısının, kültür ve gelenekten beslenen "akıl"la tasviri mümkün değildir. Yemez içmez, doğmaz doğurulmaz, et değildir, taş değildir, hava su toprak değildir. Ateş değildir. daha ne kadar "akılca bilinmez" olsun? 

     "Tanrı"nın akla göre yok olduğunu; yani olmadığını iddia eden bir "ateist" için bundan güzle bir teolojik yaklaşım olabilir mi? 

     Evet, İslam'a göre de "tanrı=ilah" yoktur. Aklın fonksiyonları ise "Allah'ı" imgeleyemez. Yani maksimum 28 elementli beynin ve beş duyunun fonksiyonlarına uygun çalışan bir beyinle, sadece dünyada bile90 tane daha element yaratmış bir yaratıcıyı kavrayamayız. Ateistler, işte burada takılıp kalmıştır.

     İslam dini, en çok İlkçağ çok tanrıcılığından etkilenmiş "cahiliye"yi geleneksel tanrı kavramının çürüklüğü konusunda uyarmak için mücadele etmiştir. Çünkü dünya yüksek manyetik çekim alanına sahip bir karadeliğe doğru giderken ruhumuz, bu dünyanınelement tutkularından kopmuş olmalıdır. (Mevlana gibi, Yunus gibi…) Sırat köprüsünden geçmek demek, kıyametten sonra, bu dünyanın çekim alanından kurtulmak demektir.

     Kur'an özellikle bu yönde bir uyarıcıdır. Dünyanın faniliği, sık sık bu yüzden vurgulanır. Depremli, "bıngıldayan" bir dünyada bulunmamızı da bununla açıklayabiliriz.

Önce Eş'ari hocalardan öğrendiklerinizi unutalım. Sonra yine tartışalım.Ancak dinle, Allah'la ilgili konuşurken elimizdeki"elementleri"asla unutmayalım. 

Quantum fiziğine göre dünyanın "BigBang" ile başlayan "bir başı" ve güneşin sönmesine paralel "bir sonu" vardır. Biz, vücudumuzdaki 28 "sonlu" elementikullanarak"sonsuzluğu" ve onunyaratıcısınıkavrayamayız! Bu, Cennetten kovulmuş, dünya elementleriyle bedenlenmiş olmaktan kaynaklananbir cezadır.

Zatendaima farkında olmadan bunu yapıyoruz ama…Biz, yine de tevazuu elden bırakmayalım.

Aklımız varsa "haddimizi" bilelim ve bu konuları,"elementimiz kadar" konuşalım!