Dün yazdım; halk İslâmında irade, kendisinden keramet umulan kişiye bağlanmıştır. Kur’an’da var mı böyle bir şey?!
Hadisleri inceleyin ama iyi ayıklayıp inceleyin. İradenin asla bir başkasına ipotek edildiğini göremezsiniz.
“Hadisleri iyi ayıklayıp inceleyin” dedim. Geçmişte önüne gelen menfaati için hadis uydurmuştur. 
Hadis ilminin neden ortaya çıktığını sanıyorsunuz! Uyduruk hadisleri ayıklamak için. Yoksa hadis, başlı başına bir ilim dalı değil, tefsir ilminin alt dallarından biri olurdu. Peygamber Efendimiz sözleriyle ve tavırlarıyla Kur’ân-ı Kerîm’i daha anlaşılır kılmıyor mu? 
Hurmaları para etmeyen Arabistan tüccarı, Hz. Peygamber’in ağzından hadis uydurup hurmalarını kıymetlendirmiştir. Hıyar yetişseydi belki, onun için de bir hadis uydururlardı. Meselâ şöyle bir söz: 
 “Mekke’nin taşlıklarında hıyar yetiştirebilenler din kardeşlerine hizmet etmiş olurlar ve cennetin kapısını aralarlar.”  
Ülkemde hıyar mebzûldür ve “hıyar”ın para etmesi için din kullanılmıştır.
Müslümanların nasıl kandırıldığına Bîrûnî (973-1048?) gibi büyük Türk âliminden örnek vereceğim:
“Bir tarih kitabında okuduğuma göre Halife Mansur zamanında Kûfe valisi olan Ebû Cafer b. Süleyman, Maniheistlerden Ma’n b. Zâide’nin dayısı Abdülkerim b. Ebu’l Avca’yı hapsettirmiş. Adamın Bağdat’ta pek çok hâmisi varmış. Bunlar Mansur’dan Muhammed’e onu öldürmemesi için bir mektup yazmasını rica etmişler. Abdülkerim kendisiyle ilgili bir mektup geleceğini ümit ediyormuş. Güvendiği adamı Ebu’l Cabbar’a gizlice şöyle demiş: ’Eğer emîr infazımı üç gün ertelerse, kendisine yüz bin dirhem vereceğim. ‘Ebu’l Cabbar bu sözü Muhammed’e iletmiş. O da ’Ben onu unutmuştum, iyi ki hatırlattın. Cuma namazından döndüğümde tekrar hatırlat’demiş. Ebu’l Cabbar namazdan sonra konuyu hatırlatmış. Bunun üzerine emîr onu zindandan çıkartıp boynunun vurulmasını emretmiş. Adam öldürülmesinin kesin olduğunu anla\-yınca şöyle demiş: “Valla, siz şimdi beni öldüreceksiniz ama, size şunu söyleyeyim ki (kitaplarıma) helali haram, haramı helal yapan dört bin hadis koydum. Oruçlu olmanız gereken günde orucunuzu yedirdim, bayram yapmamız gereken günde oruç tutturdum.” Sonra boynu vurulmuş. O öldükten sonra da kendisiyle ilgili mektup gelmiş. Allah bilir onların sarıldıkları bu ince cin fikirli yorum da bu mülhit herifin eseridir!”  (Ebû Reyhan el-Bîrûnî, Maziden Kalanlar, Arapçadan çev. D. Ahsen Batur, 2011, s. 118-119).
Mansûr (714-775), Abbasî halifesidir. Abdülkerîm b. Ebü’l-Avcâ (öl. 772), tanınmış bir “zındık”tır. Zındık Müslümanların kafasını bulandırmayı bilmiştir. 
Zamanımızda soyguna, nüfuz ticaretine, rüşvete fetva verenlerin hadis uyduran Abdülkerîm b. Ebu’l-Avcâ’dan ne farkı var?
Halk İslâmının ana kaynağı merdiven altı Kur’ân kursları ve pıtrak gibi biten imam hatiplerdir. Bunların bütün derdi “arka bahçe” dir. “Arka bahçe”yi ne kadar genişletirlerse o oranda saltanatları uzayacak ve fetva mucibince o oranda cebimize el uzatacaklardır.
Yarım hoca ya insanı imandan eder ya da Allah ile insan arasına perde koyar ve insanı insana kul eder. 
Problemin kaynağı “hıyar”ı bile kıymetlendiren din bezirgânlarıdır.