İsrailli haham Nir Ben Artzi, İnternet’teki blog sayfasından ülke dışındaki Yahudilere çağrı yaparak,

“ABD ve Avrupa ekonomik krizlerle boğuşacak. Dünyada pek çok doğal felaket ve büyük depremler olacak. Tanrı, İsrail’in çevresindeki bütün ulusları ortadan kaldıracak. İranlılar birbirini yemekle meşgul.

Mısır yanıyor ve onlar Suriye gibi olacak. Hamas, Mısır’ın başına bela olacak. Türkiye, kendi iç meseleleri ile uğraşacağından İsrail’e dokunamaz. Suriye haritadan silinecek. Bulunduğunuz ülkelerde size iyi davranmıyorlar. Sizin için en güvenli ülke İsrail’dir” dedi.

İran yayınlarında ise Haham’ın; “Tanrı bize IŞİD’i, aşırıcı İslam’ı, El Kaide’yi, Hamas’ı ve daha birçok kardeşi gönderdi. Tanrı bunları göndererek bütün dünyaya Yahudilerin kutsal toprağı olan İsrail’e dokunmamaları için uyarı verdi” dediği bildirildi.

***
Bir hahamın sözleri, elbette İsrail’in resmi açıklaması gibi değerlendirilemez ama fikir verir.

IŞİD’in bugüne kadar İsrail aleyhine tek bir eylem yapmadığını biliyoruz. IŞİD tamamen Müslümanlara yönelik ve Boko Haram gibi örgütlerle birlikte, bütün dünyaya “İslâm işte budur” dedirtecek vahşi eylemler yapıyor. Yani İslam aleyhine çalışıyor.

Nitekim IŞİD sözcüsü, hahamın da bildirdiği gibi örgütün Avrupa ve diğer Batı ülkelerindeki yandaşlarına, Fransa’daki son saldırının ardından, yeni saldırılar düzenleme çağrısı yaptı.

Kahire’deki El Ezher Üniversitesi’nin Rektör Vekili Abbas Şuman, IŞİD terör örgütünün Allah’a düşman hükmünde olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’in açık hükmünün bu terör örgütü üyelerinin ağır surette cezalandırılmaları gerektiği yönünde olduğunu bildirdi.

İranlı Ayetullah Hüseyin Nuri Hemedani ise Batı’nın IŞİD gibi terörist gruplar aracılığıyla İslamofobi oluşturarak, insanları İslam’dan uzaklaştırmaya çalıştığını söyledi.

***
Peki IŞİD nasıl örgütlendi ve kısa zamanda nasıl bir devlet gibi hareket etmeye başladı?

Konuyla ilgili açık kaynaklardan derlenmiş, çok önemli bir çalışma var.  Doç. Dr. Sait Yılmaz, “Küresel terörün geldiği aşamayı nasıl okumalıyız?” başlıklı incelemesinde durumu genişçe inceliyor. Yılmaz özetle şu bilgileri veriyor:  

“2012’de IŞİD’e Ebu Garip hapishanesinden 500 kişi katıldı. Guantanamo’dan 2012 yılında bırakılan ve beş tanesi Taliban’ın üst düzey komutanı olan 55 kişi de IŞİD’in lider kadrosuna katıldı.

IŞİD teröristleri de 2012’de Ürdün’de CIA tarafından eğitildi ve Suriye’de özellikle Türkiye sınırına yakın bölgeleri ve petrol bölgelerini ele geçirmek üzere görevlendirildi.

Mart 2013’te Amerikalılar özel askeri şirket üniforması içinde Ürdün’ün kuzey ve güneyindeki iki kampta Özgür Suriye Ordusu’nun eğitimine devam ediyordu.

Bunlara ilave olarak Ürdün içlerinde CIA’nın eğitim kampları vardı.

Batılılar bu eğitimi IŞİD elemanlarına vermeye başladı.

Bu eğitimlerin hepsinin ortak adı ’terörle savaş’idi.

Halen Suriye’nin kuzeyinde 30 bin, Irak’ın kuzeyinde 10 bin isyancı var ve bin kişi de Katar’da CIA tarafından eğitilmiş durumdadır.

3 bin savaşçı da Avrupa’dan IŞİD’e katılmıştı.

Ankara, Özgür Suriye Ordusu’nun lider kadrosunu oluşturdu, yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden geçişine izin verdi, direnişçilere eğitim ve lojistik desteği sağladı, Suriyeli göçmenleri sahiplendi.

IŞİD, bu ülkeleri keyfince bombalamak için meşruiyet aracıdır.

ABD, IŞİD’e karşı Suriye cephesinde bir şeyler yapıyor gözükürken asıl odak noktası Irak’tır.

Irak’taki taraflar kukla IŞİD’ten kurtulma illüzyonu ile bölünmeye razı olacaktır.”  
Ahmet Davutoğlu, “Biz sıratel müstakimde yürümeye devam edeceğiz” diyor ama Suriye politikası ile Türkiye’yi yoldan sapmışların yoluna sevk ediyor.