Tamer Abuşoğlu artık sıradanlaşan, sıradanlaştırılan  “Mehmetçiğe linç” girişimlerinden birine dikkat çekmiş. Yer: Van. Sonrası sorular, sorular:
 “Van’da linç edilmek istenen iki uzman çavuş son anda polisler tarafından kurtarılıyor.
Linçin gerekçesi uzmanların kullandığı arabanın aşırı hızlı oluşu.
Şehrin içinde seyreden bir araba ne kadar hız yapabilir? İddia edildiği gibisiyse, bu kadar hız yapan araba nasıl durdurulabilir  Kaldı ki, hız linç sebebi midir? Linç aklınız estikçe uygulayabileceğiniz bir hak mıdır?
Bu soruları sonsuza kadar çoğaltmak mümkün. Ancak konu ne o ne de bir başkası. Doğu ve Güneydoğu’da giderek alışkanlık haline gelen ve provokatörler vasıtasıyla yayılan toplu saldırılar, linç girişimleri, kundaklamalar ve yağmalar artık bir bölge gerçeği. Nedeni ise, polisin, askerin, sivil memurun, öğretmenin, doktorun, sağlık emekçisinin şahsında Türk devletini gören vandalist sürülerin giderek ırkileşen zihinsel birikimi.
(...) Van’da yaşanan olaylar ne ilk, ne de son. Görünüş o ki, bu ağzı salyalı şizofren hal rehabilite edilmezse, giderek kronikleşecek.
(...) Doğuda görev yaparken saldırıya uğrayan ve hayatına kast edilenler, kuluçkadan türemediler, onlarında aile efratları, çevreleri, soy sop ve mensubiyetleri var.
Onlara reva görülen nefret, karşı nefreti körüklemekte, bu yolla toplum birbirinden tamamen uzaklaşmakta ve biraraya gelmenin koşulları kendiliğinden yıkılmaktadır.” 
Benim cumhurum
Günün sorusu Tolga Unutmaz’dan:
 “Soru: Başbakan, Cumhurbaşkanı seçilebilecek mi?
Asıl soru: Eğer seçilirse, seçildikten sonra kimleri ” Benim Cumhurum “ diye nitelendireceğidir.” 
Sıra Türkiye’de
Ali Kerküklü, Irak’taki senaryonun aynısının Türkiye’de sahneye konulduğundan hareketle uyarıyor:
 “Irak’ta gelişecek ayrılıkçı bir Kürt hareketinin, hele bir Kürt devletinin bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü (Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan’ı) etkilemeyeceğini düşünmek mümkün müdür? Zaten düşünmemek saflık olur!
(...)
Kürt grupları, elden ele ve internet sitelerinde dolaşan sözde Kürdistan haritasını dünyaya açıkça ilan ediyorlar. Sözde Kürdistan’ın resmi sınırları olarak gösteriliyor. Türkiye (Türkiye’nin 27 ili ), Suriye, İran, Azerbaycan (Nahçivan), Ermenistan ve Irak’ın toprakları da bu haritanın içinde yer alıyor. Bu haritada Türkiye topraklarını da içine alan 27 il şunlardır; Muş, Van, Adıyaman, Bitlis, Bingöl, Malatya, Hakkari, Mardin, Erzincan, Kars, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Ağrı, Elazığ, Şırnak, Batman, Iğdır, Osmaniye, Kilis, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep ve Sivas.
Irak gibi tarihi olan bir ülke etnik ve dini esaslara göre bölünürse Türkiye neden bundan muaf olsun. Aynısı İran, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen ve Ürdün’de de bölünme olur. Pandora’nın kutusu sadece Irak’ta değil, Türkiye dahil bütün bölgede açılacak. Vatansever Türkler durumu doğru analiz etmelidir! Aksi takdirde Türkiye’de bölünür ve parçalanır. Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulanıyor, Türkiye’ye bir şey olmaz demeyin!” 
Gelin başı(!)
Bu haftanın manşeti -malum- Gazze’de katledilen çocukların kanıyla yazıldı. Velakin  “Türk” ün hali de pek iç açıcı değildi. Muzaffer Gündoğdu mektubunda “bize”  tutmuş merceğini:
 “...Ne vardı sanki gidip Suriye’yi karıştırmak, Irak’ta ve Suriye’de mezhepçilik, ardından tetikçilik yapmak için? Oraları başkaları adına karıştırıp insanları yerinden yurdundan edip daha sonra sanki ülkemizde huzur varmış gibi bir buçuk milyon insanı alıp ülkemizi daha da huzursuz edecek ne vardı? Gün gelecek Irak’ta ve Suriye’de sular durulduğunda oradaki katil sürüsü ülkemize geri döndüğünde ne yapacağız? Bu caniler ülkemizde yasalara uyup iyi vatandaşlar mı olacaklar yoksa nur topu gibi canilerimiz mi olacak? Yöneticilerimiz yurtsever olsaydı Orta Doğu bataklığından uzak dururlardı. 
(...)
Öncelikle dönüp kendimize bakmalı ona göre davranmalıyız. Bizimkisi şuna benziyor: Kendi başını bağlayamayan gelin başı bağlamaya gidermiş.”