Önceki gece CNN Türk’te denk geldim; Koray Çalışkan’ın Oktay Vural’a sorusu:
- 256 sayfa seçim beyannamesinde sadece 13 kere  “kadın”  sözcüğü geçiyor; kadın neden yok MHP’de!
Televizyonun karşısında gayri ihtiyari ekranla konuşmaya başlamışım;
-“Erkek”  sözcüğü kaç kere geçiyor ki!
MHP, CHP yahut bir başkası hiç önemli değil, bir siyasi partinin ülkeyi nasıl yöneteceğinin göstergesi  “cinsiyet”  telaffuz sayısından mı geçiyor yani!  “Adı”  mı kadının  “varlığının”  tek göstergesi? Böyle bir ölçü olabilir mi? Dahası, Boğaziçi gibi  “otorite”  varsayılan bir üniversitenin öğretim görevlisi böyle bir ölçüyü temel alabilir mi?
MHP Beyannamesi için konuşmak gerekirse tek başına  “kadın” dan çok daha kıymetli bir vurgu var sayfalarında:
- Hür birey!
Politikalarını, ırk, din, cinsiyet, sınıf ayrımı yapmaksızın -kadınlar dahil- bu ülkenin her bir vatandaşının  “insan olmaktan kaynaklanan”temel hak ve özgürlüklerini gözeterek inşa eden bir rejimde zannediyorum kadına ayrı paragraflar açmayı gerektiren haksızlıklar/mağduriyetler de yaşanmayacaktır zaten. (Kaldı ki başta ezilen, istismara uğrayan, sömürülen ve bütün bunları ifadeye dahi çekinen kadınların özellikle hukuken  “arkasında duran”  bir beyanname hazırlamış MHP.)
Oktay Vural’a her şeyden önce bir kadın olarak teşekkür ederim. Cevap olarak yıllardır duymak istediğim şeyi söyledi:
- Ben bir kadının, hak etmeden,  “sadece kadın olduğu için”  liste başı yapılması veya listeye konulmasına karşıyım. Kadın bizim için bir vitrin süsü değildir!
 “Fırsat eşitliği”  için sonuna kadar mücadeleye varım. Ama yıllardır kadınların, kadın kotası, pozitif ayrımcılık diye süslü adlarla bildiğin kayırmacılık talep etmesini anlayamamış biri olarak imza atıyorum Vural’ın bu sözlerine.
 
Erkeğin de çapsızı vardır kadının da, erkeğin de cahili vardır kadının da, erkeğin de hırsızı vardır kadının da, erkeğin de ahlaksızı vardır kadının da, erkeğin de haini vardır kadının da, tek başına  “kadın”  olmak bir meşruiyet kazandırmaz kimseye, kazandırmamalı;
Hele hele mevzubahis devleti yönetmekse!
Ben de TBMM’de  “daha çok”  kadın görmeyi isterim elbet ama; nicelik sevdasına nitelikten taviz verilmemesi koşuluyla.
 
Mücadele gücü ve kapasitesine sahip olmadıktan sonra 550 milletvekilin 500’ü kadın olsa ne olacak sanki!
Bol bol  “reklam arası”  izleriz; ki zannediyorum bu değil hiçbirimizin beklentisi!
13 yıldır memleketi kadının giyimi-kuşamı, saçı-başı, göbeği-bebeği, kolu-bacağı gibi parametrelerle idare etmiş sapkın kafadan bunca sıkılmışken lütfen  “kadın” diye girmeyin artık söze; çıkarın gündemden...
 
*
Yer beğenmeyenlere....
 
Bir seçim irtibat bürosu açılışı...
İlinde ikinci sıradan aday gösterilen  “müstakbel milletvekili” , kampanyada en az kendisi kadar çalışan, partisinin  “9. sıra adayı” na teşekkür ediyor:
- Gerçi  “...”  kardeşim seçilemeyecek bir sırada ama yine de küsmeden çalışıyor sağ olsun....
Bir milletvekili adayının, üstelik de partisinin en iddialı olduğu illerden birinde, seçmene karşı  “seçilemeyecek yer” bahsi açmasının takdirini size bırakıyorum. Asıl nakletmek istediğim 9. sıradaki genç adayın, bu garabet tutuma cevabı:
- Ben bir önceki seçimde aday olsaydım ve sıramı beğenmeyip küsseydim, çalışmasaydım partime ve liderime ihanet etmiş olurdum. Ama bu seçimde yerimi bahane ederek küser de çalışmazsam sadece partime ve liderime değil vatana da ihanet etmiş olurum!
7 Haziran böyle bir seçim işte;
Anlayanlar anlamayanlara anlatsın mümkünse her fırsatta!
dinbaz”ları iyi tanımlayıp herkese de anlatın diye!..