İlk bakışta anlamak biraz güç tabii...
***
-Alo Fatih, görmüyor musun 20 dakikadır Türkiye’nin battığını, bittiğini anlatıyor bu adam...
-Anlaşılmıştır efendim...
-Hemen kestiriyorum efendim...
-Alo Fatih, bütün konuşmaları altyazı olarak da geçiyor...
-Tamamdır efendim...
-Emriniz olur efendim...
-Hemen, hemen kaldırtıyorum efendim...
-Özür dilerim efendim...
Durum zaten buydu.
***
Durum zaten buyken;
Değil es kaza herhangi bir “muhalefet” -muhalefet görünümlü çözüm ortağı değil ama-  partisinin propagandasına yardım ve yataklık etmek, adını anmak dahi “mümkün” değilken, tutup da “ikinci bir emre kadar” bütün tartışma programlarını yayından kaldırmak ne ola ki!
O programlarda sahiden tartışılabiliyormuş gibi...
Yahu bir garip muhalifin, onu dört koldan kıstırıp pıstıracak sırtlan gücündeki AKP’ci, AKP’li, AKP’msi, AKP’mtrak liberal, dinci, 2. Cumhuriyetçi, Kürtçü, sentezcilere “yem edilmesi” şeklinde gelişmiyor muydu zaten o programların çoğunun “olağan” seyri?
 “Tartışma” diye, beş benzemezmiş gibi görünen kimi bebeto, kimi sakallı, kimi jöleli, kimi başörtülü bacım, kimi genç siviceli velhasıl beslendikleri yere bakınca her biri de aynı bağın gülü olan sallabaşların “dayatma”sına maruz kalmıyor muyduk zaten?
Demedi demeyin;
Bana kalırsa, mevzu zaten konuşturulmayan muhalefeti susturmaktan ibaret değil, işin içinde başka işler de var bu defa.
Bana kalırsa, asıl, lafı gediğine koyma kabiliyeti olsa bile hali hazırda “ekran yasağı” olan “öteki”lerin değil yandaşlarının söyleyebileceklerinden çekiniyorlar.
AKP’yle bir ve bütün olmuş bir kalemşorun “AKP’nin büyüsü bozuluyor” sözünün, yahut “AKP’nin tek başına iktidarı garanti değil” itirafının aynı anda kimbilir kaç milyon evin salonunda yankılanmasının toplumsal karşılığının;
 “Okumayan” bir kesime “bedava” yakacak, kese kağıdı, sofra bezi, cam sileceği niyetine kullanılmak üzere dağıtılan “bülten” lerinde yazdıklarındaki gibi olmayacağını biliyorlar.
Yüzyıllık bir kin, nefret, intikam duygusuyla kurup kurup da, pimleri çekili halde sahaya sürdüklerine -öyle görünüyor ki- hiç akıllarına gelmemişti bu ihtimal;
Şimdi “bomba”larının ellerinde patlamasından ürküyorlar!
Bizim savımız değil, “köpeklik” diye bir mekanizmalarının olduğu bizzat Hükümet Sözcüsü tarafından, devletimizin zirvesinde Çankaya Köşkü’nde ilan edildi. Anlaşılan o ki ufukta Bülent Abi’nin yetiştirmeleriyle, “Başgan”ın beslemelerinin, yüksek irtifa bağımlısı uçak ekibindekilerle, Hoca’nın öğrencilerinin efendilerine sadakatlerini ispata çalışırken “kirli çamaşırları ortalığa dökme ihtimali” ni görüyor ve buna karşı önlem alıyorlar.
Daha kaç “52 saniyede Kabataş’ta devr-i alem” yalanı yutturabilir sınır tanımayan fanteziler örgütü üyeleri;
Yutmayız, biliyorlar!
Bayağı kendilerinden korkuyorlar, gölgelerinden korkuyorlar;
Kendi ağızlarından çıkanı duyacak kadar dahi cesaretleri kalmadı, pamuk tıkıyorlar!
***
Bütün tartışma programlarını kaldırıp da “Tarihin Arka Odası” na dokunmamalarından hesap edin paniklerini;
Sağlıklı düşünemiyorlar belli!
Asıl foyaları “Tarihin Arka Odası” nda saklı halbuki;
Maazallah bir açmaya başlarsa Murat Bardakçı; “Pandora’nın Kutusu” gibi Ferda’nın, Alemdar’ın, Peyam-ı Sabah’ın sayfaları...
Çok değil, bugün “neo” cilasıyla izlediğimiz filmin orijinalinden çok değil birkaç kare izletseler..
Birkaç replik okusalar Damat Ferit’ten, Ali Kemal’den, Nemrut Mustafa’dan, Vahdettin’den ve Kemal Bey’in, Mustafa Kemal’in, Namık Kemal’in (ne çekmişler hakikaten şu Kemallerden!) “haysiyet ayaklanmaları” ndan...
Bugün hâlâ “safların” neye göre, kime göre belirlendiğinin farkında olmayan ve “istikrar sürsün diye” ezberiyle ampülleri yakan bu necip millet yüzde 50’nin ne tarafında olmayı tercih eder sizce;
Yan yatmaz mı, su almaya başlamaz mı “Malaya” kılıklı gemicikleri?
500 yıl sonra, bir dizide tanıştığı “Şehzade Mustafa” aşkına “Muhteşem Kanuni” yi bile gönül defterinden silmekte zerre tereddüt etmeyen bir toplum profilinden bahsediyoruz;
 “Tarihin Arka Odası” na azıcık kulak kesilse hâlâ “Ata” sının kellesini isteyenlere “yıldızlı oy” vermez herhalde sandığa gittiğinde!
Destekliyorum;
 “Tartışma” diye sunulan yağ şişesi ile bardakları formatlı ne kadar yayın varsa bitirilsin; yerine millete -fikri hür, vicdanı hür bilim adamlarının katılımı şartı ile-  7/24  “tarihin arka odası” izlettirilsin!
Ben varım.