ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Philedelphia’da toplanan Amerikan Ortodoks Kilisesi Ruhban Meclisi’nde yaptığı konuşmada “Kıbrıs sorununu Erdoğan’la çözeceğiz” dedi. Türkiye’nin Rusya, Suriye ve IŞİD yüzünden tehdit altında olduğunu söyleyen Biden “Hükümet, Ada’daki fiili durumun ekonomik, askeri veya siyasi açıdan çıkarına olmadığını anladı” dedi. Biden Kıbrıs’ta iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünün Türkiye’nin menfaatine olduğunu söyledi. 
Simerini gazetesi, haberi, “ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, kendi açıklamasına göre, Tayyip Erdoğan ile İstanbul’da yapacağı görüşmede Kıbrıs sorununu çözecek. Çözüm, Biden veya Başkan Obama veya ABD veya başka biri tarafından dayatılmayacak. Çözüm içeriden olacak” diye yazdı.. 
***
Kısacası, Tayyip Erdoğan’a açıkça “Ver Kıbrıs’ı al Çankaya’yı” deniliyor.
Benzer bir süreç, Barzani ile de yaşanıyor... “Ver Musul-Kerkük’ü Al Çankaya’yı” hayata geçmedi mi? Şimdi PKK ile yapılan çözüm pazarlığının özü nedir? “Al özerkliği ver Çankaya’yı” değil mi? Selahattin Demirtaş, “Ben ikinci turda hiçbir adayı ima dahi etmeyeceğim” diyor ama Abdullah Öcalan’ın kararı şimdiden bellidir, ikinci turda PKK, Tayyip Erdoğan’ı destekleyecektir. Plan başarıya ulaşırsa, Türkiye, Kıbrıs, Musul-Kerkük ve Güneydoğu Anadolu’yu vermek pahasına Tayyip Erdoğan’ı Çankaya’ya taşımış olacak? Türkiye Cumhuriyeti’nin başına gelecek olan adam, daha gelmeden toprak kaybettirmeye başladıysa, geldikten sonra neler kaybettireceği belli değil mi? 
***
Çankaya’ya çıkmak için, Tayyip Erdoğan’ın deliğe süpürülmemesi gerekiyor. Dileğe süpürülmemesi için de Kerkük-Musul’un işgaline, Türkmenlerin akrep kıskacına alınmasına, Gazze’de çocukların öldürülmesine seyirci kalması gerekiyor. Aksi halde, ABD, Tayyip Erdoğan’ın kendileriyle, mesela CIA ajanlarıyla yaptığı görüşmelerden birini basına sızdırır. Ne olur o zaman? 
Gerçi, Hulki Cevizoğlu’nun programına, “Cebimden cüzdanımı çalsa, oyum yine ona” diye mesaj gönderenler var ama, mesela CFR’nin beyni Morton Abramowitz ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grossman ile yaptıkları görüşmelerden birinin kaseti yayınlansa ne olur?
Yine Graham Fuller ile Elizabeth Shelton ile Caroline Hagins ile ABD Büyükelçilik Müsteşarı Silwer Lawrens ve CIA görevlisi Kenny Bob ile yaptığı görüşmelerin kasetleri yayınlansa ne olur? 
Amerikalılar, daha Beyoğlu İlçe Başkanı iken Tayyip Erdoğan’ı koruma altına almıştı. 312-2’den aldığı cezanın onanmasından bir gün sonra 28 Eylül 1998’de, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Caroline Hagins, Tayyip Erdoğan’ı makamında ziyaret ederek, “Bu tür gelişmeler, Türkiye demokrasisine olan güveni azaltır” demiş ve Erdoğan’a destek vermişti! 
Erdoğan’ın AKP’yi kurmadan önce 18 Temmuz 2001’de İsrail büyükelçisi David Sultan ile görüştüğü de basına yansımıştı. Erdoğan’ın “Yeni oluşacak partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği” yolunda garanti verdiği yazılmıştı. 
Abdullah Gül de bir taraftan İngiltere Büyükelçisi Sir David Logan’ı makamında ziyaret ederek parti çalışmaları hakkında bilgi veriyordu! 
Londra Üniversitesi Öğretim üyelerinden Türkiye Uzmanı Dr. Andrew Mango, Abdullah Gül’ün sık sık ABD ve İngiltere’ye giderek görüşmeler yaptığını açıklıyordu! 
***
CIA şefi Graham Fuller de tam o sıralarda Türkiye’de artık Kemalizm’in modasının geçtiğini ve “ılımlı İslam”a öncülük etmesi gerektiğini ileri sürüyordu! Fuller, “Fazilet Partisi’ndeki gençlerin baskın çıkacağı ve Yenilikçi Hareketin ılımlı İslam’a liderlik yapacağı”nı söylüyordu! 
İyte o Yenilikçiler, ABD desteği sayesinde, Ankara’nın şerri dedikleri; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milli duruşunu kırdı... Ergenekon, Balyoz ve Casusluk diye Türk askerini yıldırdı; şimdi sıra vatan pazarlamasında!