Bafra Ülkü Ocakları’nın dergisi “İlteriş” gelince çok sevindim. Kısaca Ülkü Ocakları diyorum ama Ülkü Ocakları’nın şimdiki tam adı  “Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı”dır.
Yenilgiye uğramış kesimler Ülkü Ocaklılarla uğraşmışlar başka türlü göstermek istemişlerdir. Ta 1992’de  “Ülkü Ocaklılara madalya verilmelidir.” , diye yazdım ve sebeplerini de sıraladım. Yazı, kitabın birinde vardır.
Ocaklarla uğraşılmasına Ocak çatısı altında, kendilerine farklı bir yol çizenlerin bazılarının sebep olduğunu da unutmayalım. Bu farklı yol çizenler her zaman bilgiden korkmuşlardır. Bilgi ne kadar Ocaklıların benliğine sinerse, Ocağı kullanmak isteyenler o kadar uzaklaşacaklardır.
“İlteriş”, üç ayda bir çıkıyor. 6. sayı Ekim 2014 tarihini taşıyor. Lüks bir kâğıda basılmış. Derginin ismi tarihimizden geliyor. İlteriş Kutluk Kağan, biliyorsunuz İkinci Göktürk Kağanlığı’nın kurucusudur ve Bilge Kağan ve Kül Tigin Kağan’ın da babasıdır.
12 Eylül öncesinde, Ülkü Ocakları başkanının yaşı sanırım en fazla 25 idi. Şimdi, olgun yaşlarda başkanları görüyoruz. Başta yadırgansa bile olgun yaşın, Ocakları daha olgunlaştırdığını fark ediyoruz.
Bafra Ülkü Ocakları Başkanı Hakan Eroğlu’nun  “İlteriş”teki takdim yazısından öğreniyoruz ki, Çorum Ülkü Ocakları Başkanı bir  “profesör” : Prof. Dr. Hilmi Demir. Prof. Dr. Demir, bir ilâhiyatçı.
Bir profesörün gençlerin yol-yordam bulmasında, millî mesuliyetlerin hatırlatılmasında, kültür hayatımızın zenginleştirilmesinde sorumluluk alması gerçekten sevindirici.
Prof. Dr. Hilmi Demir,  “İlteriş”teki  “İslam’ı Bekleyen Tehdit: Selefiliğin Yayılışı”  başlıklı makalesinde önemli bir yaraya parmak basıyor. Selefîliğin dününü ve bugünü çok açık ortaya koyuyor.  “İslâm”la, İslâmın keyfî yorumunu karşılaştırıyor ve IŞİD’in asıl ne olduğunu bize izah ediyor;  “Eğer İslam dünyasının yeniden canlanması ve ayağa kalkması isteniyorsa, acilen Selefilik denilen bu şiddet kültürü ve ideolojisinden uzaklaşarak Ehl-i Sünnetin hikmet ve irfanî dindarlığına sığınmak gerekir.”  diyerek makalesini bağlıyor.
“İlteriş”, öyle heveskârların çıkardığı bir taşra dergisi değil; öğretici, düşündürücü...  Kürşad Atsız’ın  “Türkiye’de Adalet Yönetim Sistemi ve Üniter Devlet Üzerine Endişeler”  makalesi, Sinan Oğan’ın Türk dış politikası ile ilgili değerlendirmesi, Erol Kağıt’ın  “Eğitimde Fırsat Eşitsizliği” ni yorumlaması, Dr. Hüseyin Yeniçeri’nin  “Sanat ve Ortam” denemesi ufuk açıcı. Emine Işınsu’nun  “Roman ve Yazmak” üzerine uzun sohbeti, bizi bir romancının dünyasına götürüyor.
Yer darlığından diğer başlıklara giremiyorum; ancak, örnek teşkil etmesi için derginin arka sayfalarda yer alan Ocak faaliyetlerine dair bilgileri aktarmak istiyorum.
Ocak, köylerde ağız ve diş sağlığı taraması yapıyor, gençler arasında bilgi yarışması düzenliyor, eğitim kursları açıyor, madde bağımlılığına karşı mücadele ediyor, şehit aileleriyle bir araya geliyor...
Çok önceden de yazdığım bir hususu tekrar edeceğim: Bafra Ülkü Ocakları, Ülkücü şehitlerin kabirlerini bakımlı tutuyor ve kabir başında bayrak asılı. Bütün yörede aynı şekilde mezarlar bakımlı tutulmalı, mutlaka başında bayrak olmalıdır.
Var olmak için “bilmek” gerekir; dergiler bilginin ilk basamağıdır.