Sırf “demokrasi”  denen o her memlekete lazım yönetim biçimi -tabii öncesinde zihni/iradi gelişmişlik düzeyi-nden nasiplendirebilmek uğruna okyanuslar aşıp da Irak’ta taş taş üstünde koymayanlar,  “mevzu bahis demokrasiyse, nedir yani, feda olsun 2 milyon sivil” diyerek kimyasal dahil her türlü silahın tetiğine basmakta bir an tereddüt yaşamayanlar, Afganistan’ı zapt edenler, Kafkaslar ve Balkanları bölüp parçalayanlar, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da linç dahil, suikast dahil, iç savaş dahil, darbe dahil her nevi antidemokratik yola başvuranlar; demokrasi şereflendirebilsin diye bu  “geriiii”,  “yobaaaaz”, “bağnaaaaaz”, “barbaaaar”, “kabaaaa”,  “vahşiiii”  coğrafyaları...

Yastalar!

 “Kral” öldü çünkü!

***
 “Kral” -krallık yapabildiğine göre haliyle tabii- mutlak monarşiyle yönetiyordu ülkesini; tam yönetmek değil de “hükmediyordu” demek daha doğru bir durum tespiti olur belki.

Seçim yoktu;

Saltanat var!

Ama ben hiç  “Suudi Arabistan’a demokrasi götürelim” derken duymadım  “demokrasi havarileri”ni!

 “Şeriat”tı  “Kral”ın yasası;

Çalmayacaksın!

Yanlış anlaşılmasın, bir mani de yok yani; elinin-ayağının kesilmesini göze alıyorsan (kibarca ampütasyon diyorlar) çalabilirsin pekala!

İçki mi içtin;

Kaçış yok kırbacı yersin!

 “İdam” hâlâ uygulanıyor mesela Suudi Arabistan’da. Türkiye’nin, medeni dünya (!) bizi kabul etsin diye kaldırdığı şekliyle terör ve savaş suçlarıyla filan sınırlı da değil ha;

Cinayet, tecavüz, zina, büyücülük, uyuşturucu kullanmak; recmden, çarmıha gerilmeye kadar infazlardan infaz beğen!

Değil sayfa sayfa  “ilerleme”  raporlarıyla ayar vermeye kalkışmak, hele bir sorgulamaya kalk  “ne oluyor burada gardaş” ;

“İslami yasal geleneklerimiz... Suç var ki cezalandırıyoruz...” deyip çıkıveriyorlar işin içinden;

Ve ben bugüne kadar bir tek  “demokrasi havarisi”  duymadım, Suudi Arabistan yönetimine “diktatör” diyen, “zalim”  diyen, “cellat” diyen!

***
Kadının yeri; -bakmayın siz sultanların modern(!) yaşamına- evi! Araba kullanmaya kalkışmaları bile nasıl infial yarattı hatırlasanıza.

İslam dışındaki dinlere mensup olanlara ibadet yasak, sembollerini taşımak yasak, din polisi çöker tepene maazallah...

Bir Müslüman’ın din değiştirmek istemesi aynı zamanda  “öbür dünyaya” doğru biletinin kesilmesi demek;  “ölüm” bu talebin bedeli!

Yok öyle  “benimle Allah arasında”  demek, dinini açıklamak  “zorundasın” .

Gazeteyi, televizyonu, radyoyu, interneti her türlü sansürleyebilir  “Kral” ; Arap Kültürü ve İslam ahlakına zarar vermelerine seyirci mi kalsın yani!

 “Muhalefet”  yasak olduğundan;

Siyasi parti kurmak yasak!

Sendika kurmak yasak!

Yürüyüş, gösteri vs. yasak!

Ve ben bugüne kadar hiç duymadım  “Kral” a  “köktendinci”  muamelesi yapan,  “insan hak ve özgürlüklerini” hatırlatan, “beyzbol sopası” sallayan  “demokrasi havarisi” !

***
Mekke, Medine; hep  “Kral”ın mülkü...

Ama hiç görmedim-duymadım Balat’ta haç çıkaranların, Trabzon’da çan çaldıranların  “Haçlı”  saldırısına hedef olduğunu!

İslam’ın kutsallarına saygılarından mı!

***
 “Kral”  öldü!

Ve “yas”ta demokrasi diye dünyalar savaşına dahi kalkışan “dünya liderleri” (!)

Arap yarımadasından başlıyor Asya, Avrupa, Amerika kıtadan kıtaya yol oluyor dokunaklı  “taziye”leri!

Zor değil anlamak bu yaman çelişkiyi;

Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrol rezervi!

Diyeceksiniz ki Irak, Kuveyt değil miydi; İran’da Musaddık’ı devirmedi mi bu hazineleri?

Evet de “millileştireceğim” demedi ki Suudi ailesi; tersine “petrol üretim politikalarını ABD lehine koordine ve kontrol etmeyi kabul etti” !

İnsansız hava araçları dahil; ABD’nin ihtiyaç duyduğu bütün  “üs” leri topraklarında -müttefiklerinden bile- özenle  “gizledi” (!)

İşte bu  “dostum Obama”nın “model ortak” derken kastettiği!

***
 “Kral” öldü?

Ne demokrasisi;

Yaşasın yeni “Kral” !

Böyle “küresel dünya” düzeni!