Gelenek olduğu üzere, sizden gelen değerlendirmelere, mesaj ve yorumlara yer verdiğimiz pazartesi köşesinde, ilk konuğumuz Hakan Paksoy bu hafta.
Medyada “barış çığlıkları”yla karşılanan  “Öcalan’ın emir ve görüşleri”ni madde madde inceleyen Paksoy  “farkında mısınız”  diyor soruyor:
“1. madde: “Demokratik siyaset; tanımı ve içeriği”dir ki, bu (...) yeni vatandaşlık tarifi ile de ortaya çıkacak olan “farklı ve yeni unsurların/milliyetler”in tesis edilecek olan “yeni devlet”le nasıl ve ne şekilde ilişki kuracağını, “yeni çatı meclis”te nasıl temsil edileceğini içermektedir. Tartışmanın ucunda “kurulacak her bir bölgeyi o bölgede yaşayan yeni millet, bütünü hep birlikte yöneteceğiz(!)” de vardır. 
2. madde: “Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması”, (...) “iç sınırların” belirlenmesi anlamına da gelmektedir. 
3. madde: “Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri” ise Anayasa’nın 66. maddesinin, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” tanımından, “Türk” adının kaldırılması ile ilgilidir.  Kimliksiz, renksiz, isimsiz bir millet tanımı yapılarak (...) önce ismi olmayan ve kimliksiz bir millet oluşturulacak, sonra bu milletle birlikte, ŞİMDİLİK İKİ ORTAKLI ama daha sonra çok ortaklığa açık yapıda YENİ BİR DEVLET kurulacaktır...
4. madde: “Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar” (...)  oluşturulacak “unsurlara/milliyetlere ait”; yasama, yargı ve yürütmenin nasıl olacağı ve nerelerde hüküm süreceği ile ve daha da önemlisi BİRBİRLERİYLE İLİŞKİLERİNİN NASIL OLACAĞININ belirlenmesini içermektedir. 
5. Madde: “Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları” (...) ekonomik varlıkları nasıl paylaşacaklarını; ya da varlıkların üzerindeki mülkiyet ve faydalanma şartlarını içermektedir. 
6. Madde: “Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması” (...) Türkiye Cumhuriyetinin yeni oluşacak bölgeden çekilmesi ile “yeni egemen” tarafından oluşturulacak “öz savunma gücü(!)”nün nasıl yapılandırılacağı hususudur. 
7. madde: “Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri” ile  oluşturulacak her bir milliyete(!) mensup bireyin, diğer milliyet(ler)in bölgelerinde yaşarken kültürel haklarının yasal güvence altına alınmasıdır. (...) “Ekolojik sorun”la kast edilen, terör örgütünün şiddetle karşı çıktığı baraj yapımlarıdır. Teröristlerin geçiş yollarını ortadan kaldıran ve stratejik önemi haiz olduğu iddia edilen bu yatırımlardan “baraj gölleri ekolojik dengeye zarar veriyor” bahanesi ile vazgeçilecektir. 
8. madde: “Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi” ile (...) kimliksiz bir anayasa hazırlanmakla birlikte, yasalarda ve diğer mevzuatta düzenlemelerle “farklı kimliklerin tanımlanarak” resmiyet kazanması amaçlanmaktadır. 
9. madde: “Demokratik  Cumhuriyet, ortak vatan ve milliyetin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması,” iki ortaklı yapının yasa ve anayasaya yerleştirilmesini ifade etmektedir... 
10. madde: “Bütün bu demokratik  hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa”; yeni, çok ortaklı/milliyetli, merkezdeki devlet ile bölgedeki bir etnisiteye ait devlete dayalı bir anayasasının hazırlanması amaçlanmaktadır. 
(...)  Dünya tarihinde de, nerede bir millete ait egemenlik paylaşılmışsa, orada sonu gelmeyen iç savaş yaşanmıştır. Sovyet Birliği ve Yugoslavya modeli de böyledir...” 
Anlamak güç anlatmak daha da güç
H. Kaan Kürşat Gönül, iktidarın  “İç Güvenlik”  için diye yutturmaya çalıştığı  “paket”i değerlendirmiş; 
“Nereden tutsan elinde kalıyor” diyor TBMM’de “Tokmakların havada uçuşmasına sebep olan, meclis kürsüsündeki gongun muhalefet partili milletvekillerin kafası vasıtasıyla çalınmasına sebep olabilecek kadar sinirleri geren” paket için:
“Terör belasıyla mücadele kapsamında getirildiği ifade edilen birçok maddenin ilgisinin olmadığı ortada (...) barışçıl amaçlı olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri dahi yapılamaz hale getirilmekte. Acaba “maksat terörü susturmak değil de; teröre isyan edenlerin, yolsuzluğa, hukuksuzluğa artık “dur” diyecek olanların susturulması mı?” diye düşünmeden edemiyor insan...
(...) Emniyet malum zihniyetin bırakın arka bahçesi tam anlamıyla merkezi haline gelecek gibi. Tasarı, Emniyet Teşkilatını iktidarın istediği gibi şekillendirmekte ve istemediği kamu görevlilerini memuriyetten uzaklaştırma ve hatta çıkarma yetkisini içinde barındırmakta. Polis koleji kapatılmakta, Polis Akademisi ise kapatılıp yeniden açılmakta! Okulunu bitirmesine iki buçuk ay kalan gençler ve aileleri mi? Düşünen kim! 
(...) Kolluğa hakim ve savcı kararı olmaksızın doğrudan arama yetkisi verilmesi, “koruma altına alma” gibi yargısal bir nitelik taşıyan yetkinin kolluk görevlilerine verilmesi, ifadenin evde alınması gibi muğlak bir ifadeyle “yandaş” olmayan kişilerin “itibarsızlaştırılmasına” sebep olabilecek düzenlemeleri görmemek çok makul bir tabirle “aptallık” olur.
Ayrıca paket ile birlikte hükümetin hukuksuz iş ve eylemlerine karşı çıkan polislerin emekliye sevk edilebileceği de düzenleniyor. Biraz önce Jandarma’dan bahsettik ama bir husus daha var: İl ve İlçe Jandarma komutanlarının İçişleri Bakanı tarafından atanması ile siyasilerin artık Jandarmaya da musallat olacağı... Ne diyelim? AKP’li olmayan komutanlar; bavullarınızı hazırlayın da daha fazla mağdur olmayın...”