GÜNCEL

ABD Ankara Büyükelçisine Kim Dur Diyecektir?

Sabri Şenel'den Türk milletinin birlik, vatan bütünlüğü ve millî devlet anlayışı üzerinden emperyalizm, terör, etnik bölücülük ve dış müdahalelere yönelik eleştirilerin yer aldığı; tarihsel örnekler, Atatürk vurgusu ve güncel siyasi değerlendirmeler içeren kapsamlı bir yazı.

✍️ | Sabri ŞENEL yazdı – 27.12.2025

Türk milletini öldürerek bitireceğini zannedenler, günün sonunda mutlaka yanılacak; ya avuçlarını yalayacak ya da pabuçlarını yağlayıp kaçacak delik arayacaklardır. Bizden toprak, bölünmüş vatan isteyenlere toprak altında misafir ederiz. Öldürdükleri Türk evlatları ölümsüz ruh olacak, kalanlar ise insanlığın henüz icat edemediği zalimlere karşı emsalsiz bir “inanmış adam silahı” olacaktır. Bu silahlar mazlumlar adına zalimleri infaz edecek; zafer mutlaka mazlumun hamisi Türk milletinin olacaktır. İşte tarih bunun ispat örnekleriyle doludur. En son Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı, terörle emsalsiz mücadele vb. Türk milletinin potansiyel savaşma kabiliyetidir.

Atatürk, 1905’te Ali Fuat Cebesoy’a diyor ki:
“Dava, çöken bir imparatorluğun küllerinden bir Türk devleti çıkarabilmektir.”

İşte bugün dava ve Kızıl Elma; iç ve dış kuşatmayla Türksüzleştirilmek istenen Türkiye’yi, Türklüğü, Türkçeyi ve üniter millî devleti korumak, 21. asrı Türk asrı yapmaktır.

KERKÜK VE MUSUL’U KAYBETTİREN ŞEYH SAİT VE SEYİT RIZA’DIR!

Bugün aynı rolü Öcalan’la hayata geçirmek isteyen emperyalist çeteler ve her türlü işbirlikçileri kaybedecektir.

Fransa, İspanya, İtalya, Amerika vb. ülkeler aynı etnik kökenden gelmemelerine rağmen ne millî kimlikleri ne de dilleri asla tartışma konusu olamaz. Bu tartışma operasyon yapılan ülkelerde yapılır. Türk giderse, Türkçe giderse Türkiye gider.

Sahi, Türkiye terörle mücadelede on binlerce şehit verdi. Şehitleri niçin verdik? Türk milletinin vatan ve devlet bütünlüğünün güvencesi olan ortak değerler korunamazsa, bölücü örgütlerin ve arkalarındaki emperyalistlerin talepleri karşılanırsa Türkiye kalır mı? Etnikçiliğin önü açılırsa taleplerin sonu gelmez.

Türkiye Cumhuriyeti’nin vatan, devlet ve millet birliğini korumak; şehitlere, ceddimize ve gelecek nesillere karşı namus ve şeref borcumuzdur.

IRAK TÜRKLERİ BARZANİ’YE PEŞKEŞ ÇEKİLDİ, SURİYE TÜRKLERİ DE SAHİPSİZ!

Suriye’de hâlâ Türkmen lafı geçmiyor. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi… Geldiler, işgal ettiler, böldüler. Sünni, Şii ve Kürtler arasında paylaştılar. Türklerin adı geçmedi.

Şimdi benzer durum Suriye’de… Sünniler, Kürtler, Nusayriler ve Dürziler konuşuluyor. Türkmenler hayır.

“Bir cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü!”

Meclisinde 327 Kürt milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı, general, her türlü kamu görevlisi ve müteşebbis olan bir ülkede hangi Kürt sorunundan bahsediyorsunuz?


Türk milletinin efsane Başbuğu Atatürk, hasta yatağında Hatay’ı Türk topraklarına katmıştır. Misak-ı Millî sınırları içindeki Kerkük ve Musul, Rus ve İngiliz işbirlikçisi, kukla asker katilleri Şeyh Sait ve Seyit Rıza yüzünden elimizden çıkmıştır.

Sevr ve Mondros ile işgale uğrayan ülke, dünyanın şapka çıkardığı Atatürk ve Kurtuluş Savaşı sayesinde vatan topraklarında tutunabilmiştir. Bugün etnik ve dinci, emperyalist, bölücü, yeni mandacı fitnelerle tarih tekerrür ettirilmek isteniyor.

Türk milletine ağır bedeller ödetseler de Türkiye Cumhuriyeti’ni ölüm pahasına korumak; şehitlere şeref ve namus sözümüzdür.


Öcalan’ın Kürdistan ve hapisten kurtulma umudu değil; Türk milletinin, millet-devlet-vatan birlik ve bütünlüğünün ebedî var olma umudu sürmektedir. Tarihin tekerrüründeki hayal kırıklığını küresel çeteler ve uzantıları yaşayacaktır.

Türk milleti, Cumhuriyet kazanımlarıyla sonsuza kadar var olma yürüyüşünü sürdürecektir. Milletçe, her sosyal ve siyasal kesim partiler üstü bir anlayışla teyakkuz hâlindeyiz. Zira surda bir gedik açtırmamalıyız; kararlılığımız ve umudumuz yara almamalıdır.


Barack, Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarına, Türk milletine, Kurtuluş Savaşı’na ve 1919 ruhuna meydan okumaya devam ediyor. Ne iktidarın ne de muktedir muhalefetin ağzını bıçak açmıyor. Yunan Katimerini gazetesine verdiği mülakatta Kıbrıs için ihanet dolu niyetlerini kustu. Adeta müstemleke valisi gibi konuşuyor, Lozan’a saldırıyor, Sevr’e alkış tutuyor.

İngiliz’in ihanet nöbetini İsrail’le birlikte devralmış durumda. Millî devlete saldırıyor, monarşi tavsiye ediyor. Monarşist yönetici adayları dili yutmuş durumda.

AKP konuş, MHP konuş, CHP niçin suskunsunuz? Bu günleri de gördük.


Esad, Saddam, Kaddafi ve Butto İsrail’e ve emperyalist işgale direndi. O zalimler döneminde on binler ölüyordu; onlar gidince milyonlar öldü, mazlum yurtlar adeta yağmalandı.

Bu kahredici çaresizlik ruh hâlimizi, kimyamızı bozuyor. İşte bu zulme direnen yöneticilerin zaafı olmamalı, bagajı çürüklerle dolu olmamalıdır. Tavizler devam ederse çok şey kaybederiz.

Türkiye ve Türk milleti sadece bölgenin değil, dünyanın millî direnç modelidir; zulme karşı direniş referansıdır.


Türkiye, büyük İsrail projesi olan BOP’a artık acilen tavrını koymalı, tarihin çöp sepetine atmalıdır. Bu projeye istekli olanları uyarmalı; ısrar hâlinde tasfiye etmelidir. Gecikme, acılar ve çok ağır bedeller getirir.

Irak ve Suriye’de taşeron Kürtçü yapılara imtiyaz verilerek insan kıyımı yapılıyor. Buna alet olan, yol veren ve destekleyen herkes sorunludur. Bu iki ülkede 5 milyon Kürt varken, ABD ve İsrail himayesinde Kürdistan kurulurken 12 milyon Türkmen’in esamesi okunmuyor.

Türkiye’nin Türkmeneli Devleti ısrarı emperyalizmi dize getirir. Aksi hâlde Türk hafızasını görmezden gelmek büyük bir tarihî hata olur. Zira Türk, barışın, adaletin ve insanca yaşamanın güvencesidir.

Türk milleti feraset ve basiretiyle olanları izliyor ve son sözü söylemeye hazırlanıyor. Umarız yöneticiler bu uyarıyı fark eder, tavır alır. Aksi hâlde bu siyasi kadrolar siyasi mevta olur.

İzlemeye ve yazmaya devam edeceğiz.