İstanbul'da okullar depreme hazır İstanbul'da okullar depreme hazır
Allah'ın kitabına baktığımızda ölüler adına hiçbir hayrın yapılmayacağını görürüz.
 
 Dolayısıyla ölüler adına hacca gidilmeyeceği gibi, onlar adına kurban kesilmez, Kur'an okunmaz, sadaka verilmez hatta dua bile edilmez. 

Bir kişi yapmış olduğu bütün hayırları sadece kendisi için yapmış olur.
 
Cünkü Kur'an'ı Mübin'de yüce Allah  şöyle buyuruyor.

"Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka birşey yoktur ve çalışması (emeği- çabası) da ileride görülecektir"
 
Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir"
 (Necm- 39, 40, 41)

 "Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir"
(Müddessir-38) 
 
 "...Her kişi sadece  kazandığına karşılık bir rehindir"
(Tur- 21) 

"O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlara asla zulmedilmez"
(Nahl-111)

 Bu konuda onlarca ayet vardır.

 Ölülere dua edileceğine delil olarak gösterilen âyet şudur.

"Bunların arkasından gelenler şöyle derler. Rabbimiz!
Bizi ve bizden önce geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma!
Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli çok merhametlisin"
 (Haşr- 10)

 Yanlış meal verilen bu âyetin doğrusu şöyle olacaktır.
"Bunların arkasından gelenler (muhacirlerden sonra iman eden ensar) şöyle derler.

"Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla..." yani iman etmede bizi geçmiş, bizden önce kendilerine iman nasip olmuş kardeşlerimizi bağışla" anlamına gelmektedir.
 " Âyet, bizden önce ölmüş kardeşlerimizi" değildir.

 Zaten âyetin içindeki cümle buna açık bir delildir.
"kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma"
 
Peki neden ölüler adına hayır yapılmaz, hatta dua bile edilmez.
 Aslında kabir hayatı ve ölüm  diye bir şey olmadığı içindir.

Onun için yüce Allah "Her nefis ölümü tadacaktır"
(Ankebut- 57) buyuruyor.

Yani nefis "ölümü sadece tadıyor" sonra kıyamet gününe kadar uyku moduna geçiyor.
 
Vefat eden bir kimse kabirde(aslında kabir diye bir şeyde yoktur) uyku halindedir.

Adem (a.s) döneminde ölenler ile  kıyametin son anında ölenler arasında zaman açısından hiç bir fark yoktur.

Kur'an'ın "kabir" kelimesini kullanması bizim anlama  kabiliyetimize uygun olduğundan dolayıdır.
 
Bir insan kabirde yüz bin sene  kalsa kendisine sanki bir saat (an) kalmış gibi geçecektir. 

Ashabı Kehf kıssası buna güzel bir örnektir.
 
Bizim bir gecelik uykumuz kabir hayatından çok uzundur.

 Ölümün hemen ardından kıyamet kopacaktır. 

"Nihayet sur'a üfürülecek.
Bir de bakarsın ki onlar cesetlerden  kalkıp koşarak Rablerine giderler.( İşte o zaman) Eyvah, eyvah!
Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?
Bu, Rahman'ın vadettiği gündür.
 Elçiler gerçekten doğru söylemişler! derler.  
Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurunuzda hazır bulunurlar.
O gün hiçbir kimseye en ufak bir haksızlığa uğramaz.
 Siz orada sadece yaptıklarınızın  karşılığını alırsınız"
( Yasin- 51, 52, 53, 54 )

"Sonra, muhakkak ki siz bunun ardından elbet öleceksiniz. Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet tekrar diriltileceksiniz"
 (Mü'minün-15, 16)

Yukarıdaki iki âyete dikkatli bir şekilde baktığımızda"ölümün hemen ardından kıyametin  kopacağını" görebiliriz. 

İbrahim (a.s) ın anne ve babası için, 
"Ey Rabbimiz!  Hesaba kalkılacağı  gün beni, ana babamı ve müminleri bağışla"
( İbrahim- 41)
diye dua etmesi Nübüvvetinin başlangıç safhasında idi. 

Daha sonra babasına dua ve istiğfar etmekten vazgeçiyor. 

Konu ile ilgili âyet şudur. 

"İbrahim'in babası için istiğfar dilemesi,  sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah'ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim ahu vahı çok olan ve  yumuşak huylu biri idi"
(Tevbe-114)

Kur'an'ın hiçbir âyetinde "ölülere dua ve istiğfar edileceğine dair" bir delil   bulunmaz. 
 
Zaman bu dünya hayatında yaşayanlar için söz konusudur.
 
Vefat edenler açısından zaman mefhumu diye bir şeyden söz edilemez.
 
 Dolayısıyla Kur'an'ın dilinde ve ilminde kabir hayatı ve ölülere dua diye bir şey yoktur.
 
Birçok Allah Elçisinin oğlu Elçi olduğu halde ana babasına dua ederken "ölmüş anne babama" dememiştir.

Gerçekten çok ilginç,
Neden Kur'an'ın hiçbir âyetinde ölüler adına hayır yapılacağına ve dua edileceğine dair bir tane ayet geçmez?
 
BU KONUDA ÖRNEK DUALAR 
"...Ey Rabbim! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi ateş azabından koru"
(Bakara-201)

"...Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim velimsin. Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat!"
(Yusuf-101)

"Ey Rabb'imiz! Gerçek şu ki biz, "Rabb'inize iman edin" diye imana çağıran bir davetçiyi (Resul'ü Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik.  Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört. 

Ey Rabb'imiz! Bizi iyilerle beraber vefat ettir. 
 
Ey Rabb'imiz! Bize, elçilerin Resüllerin vasıtasıyla vadettiklerini  de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil rüsvay etme; şüphesiz sen vaadinden dönmezsin"
(Âli İmran-193,194)

"Rabbim bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat. Bana, benden sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle. Beni Naim cennetinin vârislerinden kıl. İnsanların yeniden dirilecekleri gün beni mahcup etme. O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah'a kalbi selim (her türlü şirk'ten arınmış temiz kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)"
(Şuara-83,84,85,86,87 88,89)
 
  Meleklerin Duası 
"... Ey Rabb'imiz! Senin rahmet ve ilmin herşeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru.

Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin adn  cennetlerine koy. 
 Şüphesiz aziz ve hakim olan sensin!

 Bir de onları, her türlü kötülükten  koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu  rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kuruluştur"
(Mümin-7,8)

"... Ey Rabb'imiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla;  ayaklarımızı yolunda sabit kıl;  kafirler topluluğuna karşı bizi muzaffer et. 

Allah da onlara dünya nimetini ve daha da önemlisi ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah güzel ahlak sahiplerini sever" 
(Âli İmran-147,148)

Ali  Aydın

Editör: TE Bilisim