GÜNDEM

GÜMÜŞHANE ARZULAR KABAKÖY'DE TARIMSAL ÜRETİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER!

Tarihi çeşme tartışması ile kamuoyununun gündemine gelen ve tartışmalarla bir kaşık suda koparılan fırtınanın sebebi olan Kabaköy-Arzular yaylası meselesi, beldedeki tarımsal üretim ve hayvancılığın önündeki en büyük engel olmuştur. Bu tartışma sırasında ortaya atılan yalan, iftira, dedikodu, kin ve nefret kusmaları mideleri alt üst etti. Öncelikle Müslümanız, Türküz ve insanız. İnsan haklarının zirve yaptığı, ceberut baskı ve totaliter davranışların tarihin çöp sepetine atıldığı bir dünyada hak aramasını bilmeyen bunu eşkıyalık olarak gören hatta ucuz kolpacılık numarasıyla kalabalığa karşı bağıran ama yüze gelince kuzu gibi olan her tonda renge evrilmeye müsait tiplerle ne komşuluk yapılır ne de hemşehri olunur. Tartışıp kucaklaşmasını bilmeyen gitsin şahsi işine baksın mikserlik yapmasın.


Bu tartışma yıllardır devam eden kanayan yayla gerçeğimizdir zaman zaman alevlenen tartışmalar hak adalet yerini bulmadıkça daha çok sürecektir. Talebimiz haksızlığı düzeltmek için insani demokratik yasal haktır. Sonucu yine söz konusu yasal zeminde aramak; Bu süreç hem insani, İslami ve hem de hukuki mecburiyettir. Yaşımız, insanlarla iletişim sonucunda teyit ettiğimiz sağlam bilgiler, bölgede yönetici olarak ortaya çıkan şahsiyetlerin ihmal, kusur, bilgisizlik ve ilgisizlik sonucu bölge sakini insanların haklarının kaybına sebep olduğudur. “Yanlış hesap Bağdat’tan döner”, “Avrupa’da hakimler var” ve “Şeriatın kestiği parmak acımaz” ifadeleri milli evrensel hukuki insani tartışmaların örneği ve parçasıdır. Birileri artık tren geçti dese de gelecek yeni tren kalkışları, tren İstasyonları oldukça daha niceleri umuda yolculuğa çıkar. Sonuç yetkili karar mekanizmalarının takdiridir. En önemli gerçek hak arayan şahsiyetli insan olmaktır.


UCUZ DON KİŞOTLUK YAPMANIN BİR ANLAMI YOK

Özetle Kabaköy-Arzular  beldesinin güzide insanlarının yine parçamız olan Yetirmez Dölek köyünün komşuluk ve akrabalık derinliklerimizin sınır tanımayan nüfuzu ile hem Kurani hem Turani milletin evlatları olmanın müşterek zeminin farkında olarak sonsuza kadar sürecektir. Yitirmez, Kabaköy ve Arzular, bir arada yaşayan, cenazesinin tabutuna omuz veren, yeni evliliklerle tazelenen, gelinin çeyizini ördüğü dantel gibi sosyal ve beşeri ilişkileri örecek sanat güzelliğinde olmalıdır. Ucuz Don Kişot’luk, sahte kahramanlık yaparak, bir aidiyete ve zırha girip sallamanın, insanlara tepeden bakmanın hiç bir anlamı ve faydası yoktur. Oralarda yaşayanların mezarları bile kayıp. Mezarlıklar kendini ölümsüz zanneden, servet, şöhret ve taht sahiplerinin kabirleri ile doludur. Herkes bu dünyanın fani; komşuluk, akrabalık ve bir milletin evladı olmanın, insan olmanın farkında olarak davranmalıdır. Mikser, karıştırıcı rolüne soyunmanın hiç kimseye faydası yoktur. Bu tartışmalardan hiç kimsenin burnu kanamamalı, gönüller kırılmamalı ama hak aramak ise doğuştan gelen, geçmiş ve geleceğin en büyük yaratılış tekamül demokrasi ve hukuk gerçeğidir.


VİCDAN SAHİBİ NAMUSLU İNSAN BAŞ TACIMIZDIR

Bizim için Kabaköy yaylası, tapusuyla hakları tescillenen 183 hissenin dışında; yıllarca çobanlık yaparak kullandığımız, potansiyel tarımla uğraştığımız yayla mera otlak alanıdır. Ülkenin bu alanda çok zaruri tarımsal üretime ihtiyacı vardır. Bu konudaki yasal engeller süratle bertaraf edilip üretimin önündeki engeller kaldırılmalı üretim yapanlar teşvik edilmeli, özendirilmelidir. Devletimizde yıllardır karınca kararınca ülkenin birçok yerinde bunu yapıyor ama bu teşvik ve desteği istismar eden denemeler kulağımıza geliyor. Gümüşhane ve Anadolu taşrası yıllarca şehirlere göç eden milyonlarca kent sakinlerini besledi. Güzün kamyonlar tonlarca çeşit çeşit erzak dolu büyük şehirlere giderdi şimdi ise köy bakkalında hazır şişe suları var. Sosyal devlet şefkati, gücü yerinde olana bile abartılı yardımlarla kaynaklar çarçur edildi. Deniz suyu bitti hazıra dağlar dayanmaz artık üreteceğiz. Organik beslenme insan sağlığı İçin artık olmazsa olmazımız olmuştur. Bu düşünce kapsamında; sadece emsal örnek olması amacıyla ilerde üzerinde tarım ve hayvancılık yapma düşüncesiyle hazineye ait yerini bile bilmediğimiz bir gayrimenkulün satışını devletimizden talep ettim. Bu yerler gerek kadastro bilirkişilerinin hata veya ihmali sonucu veya normal hazineye ait olan yerlerdir talep ettiğimiz İhaleye herkes katılabilir, gerekirse bizde vaz geçer girmeyiz. Şimdi bu yeri 183 kişiden kaçırıp hazineye kalmasının sorumluları suçlu değil de hazineye kalan yeri yasal prosedür ile almak isteyen biz günah keçisi olduk öylemi?

O yer niçin hak sahiplerine değil de hazineye kaldı? İşte biz ya 183 kişi adına ihaleye girip satın alınabilir alır hak sahiplerine devrederiz. Biz memleket komşu akraba insanlık sevdalısıyız. Komşuluk hemşehrilik ülke sevdası uğruna ne bedeller ödediğimizi bizi tanıyan dost düşman herkes bilir. “çamur at izi kalsın” bizde bu leke çeşmeye kadar iz bırakır. Altına pas yakışmaz Elhamdulillah! İhale ilanı yapılınca bende paylaşacağım İşte 183 kişi adına alma talebinde bulunacağım bu yeri 183 kişiye yazmayanlar utansın. Bize atılan çamuru temizleme adresi insanların vicdanıdır. Küçük bir empati teyit eder bunu sağır sultan bile bilir. Kıskançlık, kibir, ve haset sosyal marazına yakalananlar utansın. Bal yapmaz yabani arılar gibi vızıltı ile insanları rahatsız eden kafa karıştıranların derdi niçin hak arıyoruz ve ihaleye niçin giriyoruz? Onların aslında dertleri ihaleye girip yasal yer alana engel olmaktır. Yasa ardına sığınıp insanları yaylasından otlağından sürmek isteyenler bizim hayvancılığa ilgi duymamızdan çok rahatsız oldu. Bu siz gelmeyin meydan bize kalsın demek değil midir? Beraber ihaleye gireceğimiz komşular olabilir. Bu konuda bizler hep model ve öncü olduk. Mesleğimiz, işimiz komşumuzun cazibesi oldu.

Orada ahır kurarız, komşumuza emsal olur. İnşallah yaylalar eski üretim günlerine kavuşur dağları ayılar domuzlardan çok koyunlar keçiler ve beraberinde Bozkurt’lar sarar. Bu meşru yasal talebimizi sanki başkasının hakkını gasp eden şekilde takdim etmek ne insana ne Müslüman’a ne komşuluğa yakışmaz. Bu tamamen yasal bir taleptir. Gümüşhane’nin ve ülkenin her yerinde benim gibi bu talepte bulunan çok insan vardır. İki namuslu komşu bu yanlıştır derse yasal talebimizden vazgeçeriz. Bu yeri zaten hazinenin satması bile belli değildir. Bu meşru yasal talebi sanki ‘Başkasının yerini üzerimize alıyoruz’ şeklinde takdim etmek; haysiyet cellatlığı, kişilik fukaralığı, ahlak yoksunluğu, yasal hakları engelleme ve modern eşkıyalıktır.

Yasalara, ahlaka, adaba, akraba ve komşuluk geleneklerine uyacağız. Hata, kusur ve yanlışları; şahısları incitmeden ortadan kaldıracağız. Hak aramayı, yasal zeminlerde mümkün oldukça sürdüreceğiz. Namuslu her insan, köyü, akrabası, aidiyeti ne olursa olsun baş tacımızdır. Sevgi, saygı, muhabbet bize ceddimizin gelecek nesillere bırakılacak emanetidir.


Selam adam gibi adamlara ve muhabbet ehline!

SABRİ ŞENEL