Erzurum’da Palandöken eteklerinden ovanın başladığı Ilıca ilçesine bağlı bir mütevazi bir Anadolu köyü.  Kendi halinde geçimin kıt kanaat geçindiği yıllar. Almanya’nın işçi alımı 25 yaşını yeni geçmiş dadaş Fahri’yi heyecanlandırır. Zira etrafta epeyce tahta bavulunu alıp gurbet yoluna düşen birçok tanıdığı vardır. Resmî müracaatları sonuç verir. Prosedürü tamamlar. Gurbetçi kervanına oda katılır. Bekardır ve geride anne babası, öğretmen abisi ve kız kardeşlerini bırakır. Adeta Aşık Reyhani’nin “Gidirem” türküsünün öyküsünün kahramanıdır. Gurbete gidenler, gidip dönmeyenler, dönüp sevdiklerini bulamayanlar ve daha nice öykülerin bir adayı olarak otobüse biner. Önce İstanbul’a ardından günlerce sürecek tren yolculuğu ile hakkında çok az şey bildiği çok farklı bir ülkeye, bilinmeyene yolculuk başlar. Fahri hafızdır, sağlam bir dini eğitim almıştır. Ailesi ve sevenleri ile gözyaşı dökülen bir ayrılıktan sonra artık dönülmez akşamın ilk gurbet yolculuğuna başlar. Palandöken’i Aşkale ilçesine kadar nemli gözlerle seyre dalarak Erzurum’u terk eder. Ertesi gün İstanbul’a varır. Bir gün kaldıktan sonra tren yolculuğu başlar. Günler sonra Frankfurt’a varır bir müddet istek üzerine gittiği firmada çalışır ardından serbest kalır. Daha sonra Atatürk’ün de Vahdettin ile 1. Dünya Savaşı’nda kaldığı Alman ordularının karargahının bulunduğu Frankfurt’a yakın Badkreuznach’a  Frankfurt’tan tanıştığı Gümüşhane İrfan Şenel tavsiyesi ile varır. Şehirde çok enteresan bir Türk kesimi yaşar. Gümüşhane merkeze bağlı Kabaköylü yaklaşık 100 haneden Erzurum Ilıca’nın kültürel ve inanç dokusuna benzeyen kişilerle çok samimi dostluk kurar. Adeta Erzurum’daki akrabaları aratmayan ilişkiler gelişir; can ciğer kardeş olurlar. Öyle arkadaşlık kurarlar ki yedikleri içtikleri gezdikleri hep beraber olur.



HASRET DRAMI CANINA TAK EDER

Yıllar geçer Fahri hiç Türkiye’ye izine gitmez arkadaşı İrfan Şenel başta ve Osman Ezber ısrar eder izine gitmesini ister ama Fahri inatla gitmez. Yıllar yılları kovalar 30 yıl geçer bekarlık hala bitmemiş ellili yaşlar gelip çatmıştır. Erzurum’da babası çoktan ölmüştür. Annenin iki gözü iki çeşme evlat acısı ile kavrulur. Öğretmen abisi, O da kardeş hasreti ile yanıp tutuşur. Abisinin kızı olmuş amcasını tanımaz. O hasret öyküsünün kavurduğu ortamda büyür. Babası baba annesi ve ailenin hasret dramı canına tak eder. Araştırmaya koyulur, çok şey yapar günlerce araştırma yapar ama hiçbir netice alamaz. Baba annesinin sağlığı hepten bozulmuş gözleri özellikle ağlamaktan nerede ise görmez olur. Ana yüreği, hasret çok zor. Dile kolay onlarca yıl geçmiştir. Yeğeni Almanya’da Türk konsolosluklarının telefonlarını temin eder konsolosluklara mektup yazar, telefon eder. Uzun çileli uğraştan sonra 16 yaşındaki genç kız amcasının ilk izini Frankfurt Konsolosluğu’nda bulur. Rica eder irtibat telefonunu alır aldığı numaraya ulaşır karşısına Osman Ezber diye Gümüşhaneli birisi çıkar. Derdini anlatır zaten konuya vakıf olan Osman Ezber yardımcı olmak ister aldığı telefonu aratma sözü verir zira o anda Fahri evde değildir. Eve gelir arkadaşı ona durumu anlatır, ısrar eder birlikte telefonun başına geçerler. Erzurum’da bütün aile telefon gelince başına toplanır yıllarca hasretini çektikleri evlatlarının unuttukları sesini duymak ister. Adete telefon avizesi başına kümelenirler. 85 yaşına gelmiş Nene Hatun asaletli annesinin bir yavrum demesi var ki yürek parçalanır. Abisi, yeğeni evde herkes göz yaşlarına boğulur, sesler boğaza düğümlenir hıçkırıklar evin duvarlarını tırmalar ve sonuçta artık temas kurulur. Kalp atışları heyecan sesler sürdürülebilir frekansa iner. Anlaşır halleşirler ara ara Fahri evi arar ama yine izine gelmez. İrfan Şenel ve Osman Ezber izine gelir. Gümüşhane’den Erzurum’daki aileyi ziyaret eder detaylı konuşur. Fahri’nin kokusu hasretini haberlerini aktarırlar. Almanya’ya dönüşte Fahri’ye olanları anlatır gurbetin tarumar ettiği hüzünlü gidişatı rayına oturtmak için olabildiğince gayret gösterir adeta ailenin parçası olurlar. Almanya’da Fahri birden birkaç gün ortadan kaybolur. Tanıdık ve arkadaşları özellikle Ertuğrul Taşçı etrafı alarma verir. Fahri’nin bekar kaldığı evin kapısına varırlar kapıya ısrarla vururlar açan yok kapının kilidini kırarlar içeriye girerler. Fahri yerde yarı baygın yatıyor. Hemen apar topar ambulans ile hastaneye götürürler. Fahri kıl payı ölümden döner ama bedeninde kalıcı sağlık sorunları başlar uzun süre tedavi görür kısmen kendine gelir.



ARTIK GEL AMCA

Türk milletini bölmek için öncelikli bölünme hedefi kimlerdir? Türk milletini bölmek için öncelikli bölünme hedefi kimlerdir?

Artık o Erzurum’a gidemez ama öğretmen abisi dağı taşı yarar ve Badkreuznach’a ulaşır. Evlat acısından sonra kardeş acısı gelir. Annesi gözlerini nerede ise ağlamaktan kaybetmiştir. Fahri biraz normalleşmiştir. Öğretmen abisi Erzurum’a döner kızı sürekli amcası Fahri ile mektup ve telefon temasındadır. “Artık gel amca” diye ısrar eder kader. Kısmet Fahri’nin ağzından şu cümleler dökülür “Yeğenim Erzurum’a geleceğim lakin 2 saat durup tekrar döneceğim” der. Yeğeni sevinir, bayram eder. Aile anne kardeşler mutlu olur artık o iki saat İçin gelme günü merak edilir. Günler geçer Fahri yine o hastalandığı evde kalmaya devam eder. Bir gün çok vahim merdiven kazası geçirir ve merdivenden düşerek kafasını çarpmış halde hastaneye kaldırılır ama bu sefer kurtulamaz, ruhunu teslim eder. Evet yalnızlık sadece Allah’a mahsustur. Bir kez yalnız kalmanın telafisi olmuş sağ kalmış ama ikinci kez düşmesi ile emaneti Yaratana teslim etmiştir. Onun gurbet yıllarını Dadaş Fahri’nin Almanya’da yaşadığı hayatı onu yakinen tanıyan bir dostu şöyle anlatıyor: “Bir Erzurumlunun bütün özellikleri Fahri abi de vardı. Mertlik, yiğitlik gibi. Bunun yanında iş haricinde serdengeçti bir hayat. Yani o zamanki bizim köyün hoca ve hafızların bile kıskandıkları yaşam biçimine Fahri abimiz de girmişti. Kimsenin kalbini kırmayan herkese elinden geldiği kadar yardım eden bir insan. Arkadaş çevresi çok geniş fakat bu arkadaşlarda maalesef hayatın uçlarında yaşayan insanlar.  Fahri abiyi oralardan rahmetli İrfan Şenel çok defa çekti çıkardı. Fahri abi her seferinde yine o alemlere dalardı. Deli gibi akan Kelkit çayı Karadeniz’le buluştuğu anda nasıl rahata, enginliği ulaşır, Fahri abimiz de İrfan amcayla buluştuğu zaman o rahata kavuşurdu. Çünkü aralarında çıkarsız ilişkisi olmayan bir arkadaşlık vardı.


İKİ SAAT KALIP DÖNECEĞİM

 “Almanların ilk Türk işçi kafilesi tren garlarına geldiğinde Türkleri merak edip etrafı tıka basa doldurması bir açıdan giden işçilerimizi Türk milletinin her türlü elçisi doğal misyonu görevlisi kıldı. İrfan Şenel ve Dadaş Fahri bir aile yakınlığı ile kardeş sırdaş olup her türlü zorluğu birlikte göğüslediler. Ahmet Yesevi’nin Sarı Saltuk Alperenleri gibi model oldular. Fahriler, İrfanlar ve milyonlar Viyana ötesine Türkün modeli oldular. Önce İrfan Gümüşhane’nin dadaş Fahri Palandöken’in gölgesinde vatanın bağrına gömüldüler. Allah her ikisine ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin. Özetle sonunda kara haber Erzurum’a ulaşmış. Cenaze beklenir. Fahri’nin artık sağlığında varamadığı hasret diyarına cansız bedeni ulaşır bir iki saat sonra toprağa verilir sanki “İki saat kalıp döneceğim” sözü son yolculuğa uğurlaması olarak kendi sözlerini teyid eder. Acılara daha fazla dayanamayan annesi de ruhunu teslim eder. Ahiret aleminin ilk basamağı kabristanda hasret çeken anne oğul buluşur. Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun.

SABRİ ŞENEL / 23.09.2021 - Ümraniye / İstanbul 

Editör: TE Bilisim