✍️ | Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL yazdı...
Maalesef bazı dostlarımız da dahil adeta bizi çökertmekle uğraşıyorlar. Bizler ise; iç politikanın çatışmacı havasının dışına taşamayıp birbirimizle uğraşıyoruz.
ABD Türkiye’nin Dünyanın her coğrafyasında işgalci değil; ama istikrar unsuru ve barış faktörü olduğunu ve olacağını iyi bilmektedir. Şu halde, bilhassa Ortadoğu’da Türkiyesiz bir barış olamayacağını birçok çevre fark etmiş durumdadır. İsrail’in artık barış için Türk askeri gelsin mi, gelmesin mi şeklinde bir seçeneği yoktur. Maalesef AB ise; stratejik bir körlük içindedir. Son günlerde İngiliz ve Alman Başbakanları AB’nin güvenliği için Türkiye’ye yaslanıyorlar ama; her iki ülke de Yunanistan ve Rum kesimini de ihmal eder görünmek istemiyorlar. Türkiye güvenlik için Avrupa’da önemli bir aktör ise; senelerdir AB’nin Türkiye aleyhine sürdürdüğü ikinci sınıf üyelik ve Kıbrıs’taki maksatlı, Yunanistan lehindeki politika nedendir? Kopenhag kriterleri varsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın da belirttiği gibi tabii ki vazgeçilemeyecek Ankara kriterleri neden olmasın? Avrupa’nın güvenliği Türkiyesiz olamayacağına göre, stratejik ortaklık neden bu kadar geciktirildi? Şu bir gerçek ki, Rum Kesiminin ve Yunanistan’ın aşılması Türkiye için önemli bir avantajdır. AB Türkiye hakkında saçma sapan talepleri ve endişeleri aşma konusunda Yunanistan ve Rum kesimine yardımcı olmalıdır.
Bize dönersek iç politikada böyle önemli bir dönemeçte neden ortak bir irade ortaya konamaz? Kıbrıs’ta sürekli Türkiye’yi rahatsız etmenin, taviz koparma peşinde olmanın Avrupa için anlamı kalmamıştır. Bunu Avrupa anlamalı senelerdir yanlış ata oynadıklarını görmelidirler. Türkiye’ye ihtiyaç varsa önce gereğini yapmalıdırlar. İsrail’in zalim ve katil bir devlet olduğunu sürekli soykırıma başvurduğunu İngiliz ve Alman dış politika uzmanları nasıl olur da görmez ve buna göre politika uygulamazlar? Yapılacak şey Yunanistan ve Rum’un vetosunu kaldırmak ve Türkiye’nin önünü açmaktır. Bu durumda Türkiye’nin önünün açılması demek Avrupa’nın da önünün açılmasıdır. Anlaşılan sözde dost ve müttefiklerimiz senelerdir sürdürdükleri stratejik körlük ile kendi kendilerini oyalamışlardır. Türkiye’nin Rusya ile dengeli dış politikası Türkiye’nin anlaşılmasında çok faydalı olmuştur. İsrail’i mazlum kabul etmek de stratejik bir körlüktür. Eşek üstünde gezen çocukların bile vurulması gerekli olduğunu gören İsrailli bazı yöneticilerin beyanlarından habersiz olma hayret vericidir. Hamile hanımlar ve çocukların hedef alınması da herhalde İsrail’in savunma seçeneği değildir.
Türkiye’nin, Sudan’daki vahşeti önleme ve Afrika’ya sarkması çabaları da ülkemizin tanınması bakımından faydalı olmuştur. Sudan’daki vahşet konusunda Türkiye kan akmaması için elinden geleni yapmaya devam etmektedir. Türkiye’nin bu politikası Ortadoğu’da olduğu gibi, Afrika’da da barış, huzur ve istikrar arama hedefini netleştiriyor ve güçlendiriyor.
Ortadoğu’da ABD’nin açıkça desteklediği SDG tahrik olmakta terörsüz Türkiye ve terörsüz Ortadoğu hedefini saptırmaktadır. Allah Türk Milletini korusun ve yüceltsin. Bazı politikacılarımızı da yabancılara sığınma ve destek arama yanlışından kurtarıp birbirimize destek olmayı gündeme getirebilsin. Türkiye’yi dışarıya şikayet etmek çok çirkin ve zihni bir bozukluğun örneği olup bunun son derece üzücü olduğunu belirtmek isteriz. Türkiye bu gibi yanlışlara layık bir ülke değildir. Politikacılar da itibar kırıcı davranışlardan kaçınmalıdırlar.