Big – bang ( büyük patlama), hiçlik teorisi, yani yer yok, mekan yok, zaman yok. Hacim sıfır, kütle sonsuz. Enerji ve ısı fevkalade. Yani bir kesme şeker büyüklüğündeki bir maddeyi bulunduğumuz yere atsak, dünyanın yuvarlak olduğu diğer köşesinden dışarı çıkar.Böyle şeyler düşünün, şeyler dememin kastı, bunlara bir isim veremememizdir. Veeee  Bum;
Saniyenin milyarda biri zamanda kainat tahmini olarak milyarlarca galaksinin oluşmasına yetecek kadar ısı, enerji, gaz üretti ve hiçlikten başlayan yolculuk, sürekli genişleyen önü ,ucu ucağı belli olmayan bir mekan yarattı.Mekanın oluşması ile birlikte zamanda oluştu. 
Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.

ZARİYAT 47
Bütün eksikliklerden münezzeh olan ALLAH, yine mükemmeliyetçi ve akıllara zarar bir şekilde yapacağını yaptı. Burada dikkat edilmesi gereken husus aslında nasıl olduğundan ziyade ne zaman olduğudur. Sadeleştirerek düşünelim;
Saniyenin milyarda biri zamanda, hiçten var olan bir mekan, 1 milyar galaksinin oluşabileceği bir alan yarattı. Biraz matematikle şöyle diyebiliriz;
Eğer ki, Büyük patlama Saniyenin 500 milyonda bir zamanda geç olsa idi; şu an zaman olarak tabir ettiğimiz ortamdan yaklaşık 3.5 milyar yıl önceyi yaşamış olabilirdik. Eğer ki, saniyenin 500 milyonda biri zamanda erken olsa idi şu anda 2014 gibi tarihleri değil de milyonlar ve/veya milyar ile konuşulan tarihlerden bahsedilecekti.
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.

FURKAN 2
Yukarıdaki kısım  giriş bölümümüz olsun. Gelgelelim gelişme bölümüne, 
Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! 
ANKEBUT 64
Yaklaşık 1-2 yıl önce, bende her baba gibi oğullarıma dini ve Allah’ı anlatıyordum. Her şeyi yarattı, bizi yoktan var etti, her şeyi bizim emrimize sundu gibi anlatırken, derken bir soru; “Baba Allah neden insanı yarattı?” Hadi bakalım gel de cevap ver. Bende tarzım olmayan  basit bir cevapla; “ Kendisine ibadet etsin diye yaratmış.”
Allah insanı yarattıktan sonra, diyor ki; “Yer yüzüne inin ve orada yaşayın. Benim, size doğruyu ileten elçilerim gelince kim onların söylediklerine uyarsa ve Bana kimseyi ortak etmezse, artık o kurtulur ve cennete girer. 
Bu kadar açık seçik ve net. Yapılması gereken şey, teslimiyet ve inanç. İMAN. 
O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür. 

İBRAHİM 34
Nankörlük, insanoğlunun doğasında var. Bu şükürsüzlük ve vurdumduymazlık insanoğlunu defalarca helaka sürüklemiş ve yeryüzündeki bir çok topluluğun silinip gitmesine neden olmuştur. Kaldı ki; Bunların, yapmış oldukları yanlışlıklar ve cezalandırma şekilleri  kitap vasıtasıyla gelecek milletlere ibret olsun diye anlatılmıştır. 
Bizler, her şeyi mükemmel bir suretle yaratıp, bizim faydamıza sunan Allah’ın eksikliklerini tamamlamaya uğraşıp, eksik olarak göründüğü hususlarda hem yazılı hem de sözlü tavsiyelerde bulunuyoruz. Halbuki, tabii olunacak sadece ve sadece ALLAH’tır. Kitap harici olan her şey, her söz, her uygulama safsatadan ibarettir.
Düşünelim;  Allah, kitabı indirmeseydi, İnsan kendini tarif edemezdi. İnsan sorgular, ancak yeryüzünde tek başımıza olmadığımızı ve bizimle beraber, görevi olan bir unsuru unutur. 

ŞEYTAN 
Şeytanın en büyük meziyeti, unutturmaktı. En başta Allah’ı anmayı,helak olan kentleri, daha önce yapılan yanlışları, okumak ve bilmek zorunda olduğumuzu bir nevi nankörlük sıfatını kazandıran şeytanın ta kendisidir.  
Bu (Kur'an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki size erhamet edilsin.

ENAM 155
Ancak  insanoğlu, indirilen ile hükmederse, şeytan Allah’a vaad ettiğini gerçekleştiremiyecekti. Sonuçta o kendisinin insanoğlundan daha hayırlı olduğunu söylemiş ve bunu kanıtlamak için süre istemişti. Buna “ Sen yanılıyorsun, ben haklıyım ve bunu kanıtlayacağım.” Denebilir. Aslında geçmiş ümmetlerdeki hataların özünde bu vardır. Halbuki; tabir edilirse şeytan kendisini yaratanla kaşık atmaya çalıştı. Bunu farklı bir örnekle süsleyelim.
Malumunuz kutup ayıları hakkında hepimiz bir şeyler biliriz. Kutup ayısı dendiği zaman, aklımıza ilk gelen “ Küresel ısınma” olur.  Gazlar, insan nüfusu, tüketim beceriksizliği, ağaçların kesilmesi vs. buna bir sürü örnek verebiliriz. Kyoto anlaşmaları felan yapıldı. Kurşun kullanımını azalttık falan filan. Ancak bir hususu gözden kaçırıyoruz, tatlı su kaynaklarının 2/3 ü donmuş durumdadır. Üzerinde yaşadığımız gezegen bir sistem içerisinde, yıldızı ile birlikte hareket etmektedir. Bu yıldız sistemi de bir bütün olarak, merkezi galaksi sistemi içerisinde hareket etmektedir. Spiral bir yapı içerisinde bulunan galaksimiz sürekli olarak iç tarafa doğru dönmektedir. Galaksilerin merkezlerinde, karadelik olarak tabir edilen, hacmin sıfır, kütlenin sonsuz olduğu, ışıgı bile kırabilecek bir yapının olduğu bilim adamları tarafından kabul görmüş bir olaydır. Bu nedenle, Galaksi merkezlerinde yakın olan ve çekim gücüne maruz kalan her şey yutulmaktadır. Buda yok olan nesnelerin yerine, bizim sistemimizin ( Güneş sistemi) her geçen gün daha fazla merkeze yakın olmasına neden olmaktadır. Bizler farkına varmasak da toplu olarak yaşanan yörüngesel değişiklikler gerek sistemde, gerekse dünyamızda sıcaklık artışlarına neden olmaktadır. Dünyanın 2/3 ünün su ile kaplı olduğunu varsayarsak, okyanusların mevcut sıcaklığının  1C veya 2 C artması söz konusu olduğunda, ( Tayfunlar, fırtınalar, sel baskınları, ciddi doğal afetler) meydana gelebilir.  Bir çoğumuz biliriz ki tayfunlar ve fırtınalar, okyanus sularındaki sıcak hava akımlarının tetiklenmesi ile meydana gelmektedir. Allah’ın düzeni o kadar mükemmel ki, yeryüzünü felaketlerden korumak amacı ile, daha önce orada stoklattığı buzu  eriterek, okyanuslardaki sıcaklığı sabit tutuyor. Yüksek ısıya sahip olan su , eriyen buzlar ile birleştiğinde, ısı alışverişi yaparak, sabit bir hal alıyor. Böylelikle her şeyi ölçü ile yaratan Yüce Yaratıcının mükemmeliyetle yaratmış olduğu düzen, yine mükemmel bir şekilde işlemiş oluyor. 
Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah, hükmeder. O'nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir. 

RAD 41
Bu örnek ile ,şeytan unusurunu bağdaştırmamızın nedeni; gerekli şartlarda insanoğlunun aklının almaması durumunda aslında her şeyin tastamam işlediği ve hiçbir şeyin gereksiz yaratılmadığını anlatmak amaçlanmaktadır. 
Gelelim şeytanın Allah’ı anmamıza engel olmasındaki gaye ve sebeplere;  Bu yukarıda anlatılanları idrak eden insan, Ne Allah’a şirk koşar ne de O’na olan şüphelerini derinleştirir. Aksine daha da bağlanır ve teslimiyet gösterir. Bu şeytanın işine gelmez, onun amacı saptırtmak ve şirk koşturmak. O hiçbir zaman Allah’ı inkar etmez, sadece eşler koşmayı fısıldar ve emreder. Kuran’ı okuyup anlamaya çalışan insana şeytanın bir sultası(yaptırımı) yoktur. Bunu da, etkisi altına aldığı, iktidar verdiği, beyinlerini kendisine kiraya veren insanlar ile beraber, diğer insanları etkilemek ve onları saptırmak suretiyle yerine getirir. Bu da kitap harici bir takım safsatalar, mezhepler, cemaatler, tarikatlar ile mümkün olmaktadır. Bilgiyi kaynağından almaktansa, birilerine tabi olup, sorgulama yapmayarak hazır bilgiyi kullanmak, insanoğluna kolay gelmektedir. 
Sonuca gelirsek eğer;
Yukarıda yazılanları oturtup düşünürsek, benim bahsetmediğim ancak okuyanlarında aklına gelebilecek bir sürü örnekler olacağına şüphe yoktur. 
Uzun lafın kısası, günümüzde, Mevlana larla, Yunus Emre lerle, garip isimleri olan arap lar ile din olmaz. Din Yanlızca ve yalnızca Kuran ile olur. Hiçbir şey eksik değildir. Eksik olmamasının nedeni ise, Bilginin kaynağının bütün ilimleri, geçmişi,  günümüzü, geleceği, her  şeyi bilmesi ve direkt olarak bahsettiği unsurlar ile teferruata girmek zorunda kalmamasından kaynaklanmaktadır. Yani ilim sahibi direkt sonuçla ilgileniyor.

Örneğin ; 

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.

ZARİYAT 47 

Yukarıdaki ayet bundan yaklaşık olarak 1400 yıl önce inmiş olan bir ayettir. O zaman ne teleskop vardı ne de üstün teknoloji. İlmin sahibi direkt olarak, konuyla ilgili sonucu söyledi. Halbuki bu olay Penzias ve Wilson  isimli fizikçiler tarafından 1964 yılında kesin sonuçla kanıtlanmıştır. 
 “Yaşayabileceğimiz en güzel şeydir gizem; çünkü gerçek olan her türlü sanat ve bilimin kaynağı, gizemdir.”  ( Einstein ) 
Kitap en güzel ilimdir. Hurafelere yaklaşmadan aklımızın bize sordurduğu sorulara en güzel cevapları oradan bulabiliriz. 
Sağlıcakla kalın.