BİR SÜRGÜNÜN HİKÂYESİ

 

Her zamanki gibi sabah öğretmenler odasında poğaçayla kahvaltı yapıyordu. Bir öğrenci geldi. Kübra’ nın okul çantasını kendisine verip okuldan çıktığını söyledi. Son zamanlarda Kübra’ da böyle davranışlar baş göstermişti, listeden annesinin numarasını buldu, telefonunu çıkardı, aradı bilgi verdi. Bu, birkaç gün daha böyle devam etti.

 

Aradan 10 gün geçmişti ki soruşturma açıldı. Sebep: Öğrenci velisini telefonla taciz etmek… Savcılık, GSM şirketinden konuşma dökümlerini istedi. Arka arkasına dört gün sabah görüşme yapılmış. Gençti, bekârdı, ne yaptıysa ispat edemedi. İtibarı iki paralık olarak yakın ilçelerden birine sürüldü.

 

***

 

Kolay değildi 2 sene çalışıp da iftirayla görev yeri değiştirilmek… Dava açmadı, her belge ve bilgi kendi aleyhineydi. Bunda da vardır bir hayır, dedi. Hani yeni okulunu sevmişti. Öğretmen arkadaşlar da iyiydi. Aradan 5 sene bir çırpıda geçiverdi.

 

Yine bir sabah gazete koltuğunda, poğaçalar elinde öğretmenler odasına girdi. Kahvaltı yaparken bir cinayet haberine gözü ilişti. Eski ilçesinde cinnet geçiren bir koca, eşini ve sevgilisini öldürmüştü. Resimlere bakınca şoke oldu. Kadın, Kübra’ nın annesiydi. Haberi okuyunca nasıl bir entrikanın içine atılarak sürgün edildiğini anladı. Kübra’ nın annesi mahalledeki internet kafe sahibiyle aşk yaşıyordu. Kübra da bunu bildiği için çantasını okula bırakıp sabahları internet kafeye gidiyor, öğlene kadar internette takılıp eve geliyordu. Annesi; Kübra’ yı babasına şikâyet edemiyor, okuldan gelen şikâyetleri de örtbas edebildiği kadar örtbas ediyordu. Ama en sonunda sevgili internet kafeci çözüm bulmuştu. Sabahları kendisini arayan öğretmen hakkında suç duyurusunda bulunup suyu bulandıracaklar böylelikle aşklarından kimse şüphelenmeyecekti. Plan ilk etapta tuttu. Öğretmen sürüldü. Ama Kübra büyüyüp annesinin ne büyük bir yanlış içinde olduğunu anlayınca her şeyi babasına anlattı. Babasının gözü dönmüştü, eşini ve sevgilisini öldürdü. Aklına bir an sürgünün iptaliyle ilgili dava açmak geldi ama heyhat beş sene olmuştu yani zaman aşımı…

 

* * *

 

Yıllar birbirini kovaladı, yeni okulunda 10. yılıydı. Okula yeni gelen müdür yardımcısıyla ara sıra tartışmalar da olmuyor değildi. Müdür yardımcısı farklı sendikanın üyesiydi ve okulda ayrım yapıyordu. Hafta sonu okulda yapılacak sınav için kura çekilmeden görevli öğretmenler belirlenmişti. Hemen itiraz etti. Müdür yardımcısı hakaret eder gibi konuştu, müdüre çıktı. O da tersledi. İşin içinde bir iş vardı. Müdür, müdür yardımcısını hiç sevmiyordu. Hemen ilçe millî eğitim müdürlüğüne bildirdi durumu. Sınav hafta sonu o gözetmenlerle yapılmıştı. Soruşturma açıldı. Görevli öğretmenler kura çektiklerini söylediler. Sonra birkaç tutanak çıktı ortaya. Güya bizimki, müdür yardımcısına küfretmiş ve saldırmış. Ne hikmetse müdür yardımcısını da o sınava gözetmen olarak giren öğretmenler kurtarmış. Bizimkine yine yol göründü. Dava açmadı. Soruşturma dosyasında herkes aleyhinde ifade vermişti. Yani mahkeme nezninde de suç sübûta ermiş olarak kabul edileceğinden kaybetme ihtimali yüksekti.  

 

* * *

 

Bu kez çok uzak bir ilçeye gönderdiler. Okula gittiğinde norm fazlası olduğunu öğrendi. İl millî eğitim müdürlüğü normlarla ilgili bir hata yapınca açık olmayan okula tayin edilmişti. Norm fazlası olduğundan il içi yer değişikliği hakkı doğdu. İl içinde kendisine en kötü ilçeler açılmıştı. Tercih yapmadı, sürüldüğü yeni ilçede ilçe içi yer değişikliği daha mantıklı geldi. Yeni kararname çıkıncaya kadar 3 gün o okulda görev yaptı. 200 hizmet puanı vardı, 50 puanla tayin olunabilecek ilçenin varoşu sayılacak okullardan birine verdiler. Bu okul kendisi için sürgünün sürgünün sürgünü idi. Orada başladı göreve. Artık kimseyle konuşmuyor, ders anlatıp evine gidiyordu. En doğrusu belki de buydu.

 

* * *

 

Meslekte 17. yılıydı. Bu süre zarfında en az 5 defa tayin isteme hakkı varken hep sürülmüştü. Tutanaklar, soruşturmalar, ifadeler, yalanlar dolanlar… Yaşadıkları film şeridi gibi gözünün önünden geçti. Tesadüf ki soyadı ’’Süngün’’ dü. Tarama Sözlüğü’ nden manasına baktı: Büzüşmüş, küçülmüş, deforme olmuş; anlamlarına geliyordu. Çok sinirlendi, mahkeme başvurdu, soyadını ’’Sürgün’’ olarak değiştirdi. Hayatındaki tek gerçek buydu…

 

 

Yücel ÖNDER