“Osmanlıca” deyip duruyoruz... “Osmanlıca”  diye bir dil yoktur; Türkçe vardır. Osmanlı harfleri Arap harflerinden çıkmadır ama Arap harfleri Türkçedeki sesleri karşılayamadığı için yeni işaretler eklenmiştir.
“İnkılâp” ve “inkilâp” tartışmalarına girersek hiçbir netice alamayız.
TBMM’de konferans veren bir  “gereksiz adam” ın iğrenç benzetmesinden bahsediyorum: İnkılâb, kalb’den; inkilâb ise kelb’den gelir...  “Kaf”la başlayan kalbetmek değiştirme, bir hâlden bir hâle sokma,  “kef”le başlayan kelb(p) ise köpek demektir.  “Gereksiz adam”  köklü değişimi  “köpekleştirme”ye benzetmiştir. Bu benzetmeyi adamın sivri diline hamledemeyiz; ancak,  “cumhuriyet”  düşmanlığına ve dolayısıyla kurucu 1. isme duyduğu garaza bağlayabiliriz. Mezkûr kişiye konferans verdirmek isteyenlerin  “niyet”ini de böylece anlamış oluruz.
Yeri gelmişken söyleyeyim: Değişimle alâkalı kalb’in kökü k(kaf)-l-b’dir. Ve bu kökten pek çok kelime türetilmiştir. Göğüs kafesimizdeki organ olan kalb(p) de aynı köktendir. Ayrıntılı anlatırsak çok uzar. Sadece inkılâb’ın infi’âl fiil kalıbından mastar olduğunu bilin.
Harflerin ıslâhı, Latin harflerine geçiş, Cumhuriyet döneminin meselesi değildir ve Cumhuriyet döneminde tartışılan ve hayata geçirilen ne varsa, Osmanlı döneminde tartışılmış ve kısmen de hayata geçirilmiştir.
“İnkılâplar” dediğimiz deşiklikleri tartışalım ama aklıselimle tartışalım, bilgiyle tartışalım, ilmî mutalarla tartışalım, tarihî şartları, sosyolojik gerçekleri göz önünde tutarak tartışalım.
Harflerin birden bire değiştirilmesi, benim nazarımda da bir yıkımdır. Çünkü, değişikliği yapanların da hiç düşünmediği hiç arzu etmediği bir noktaya gelinmiş ve yine değişiklik yapanların müdahalesiyle aşırılıkların önüne geçilmiştir. 19. Millî Eğitim Şurâsı’ndan alınan tavsiye kararları tartışılıyor. En çok tartışılan da  “Osmanlıca”nın mecburî veya seçmeli ders olmasına dair tekliftir. Bu mesele 12 Eylül 1980 Darbesi’nden önce de tartışılmış, ortalık ayağa kalkmıştı. Tartışmaya hocalarım katılmışlar ve  “Devrimler elden gidiyor.” ,  “İrtica hortluyor.”  yaygarası koparanlara gerekli cevabı vermişlerdir.
Bu tartışmalara AKP yandaşları müdahil olunca işin rengi değişmekle, niyet başka olmakla beraber, meselenin özüne inilmeli ve tartışmaktan kaçınılmamalıdır.  “Silâh” Ak Parti ve yandaşlarına bırakılmamalıdır.
Türk Edebiyatı bir bütündür ve bu edebiyatın devreleri vardır. Orhun metinleri, Uygur metinleri, Selçuklu metinleri, bilhassa yekûn itibarıyla Osman dönemi metinleri içinde seçme yapılarak bu olsun, bu olmasın diyemeyiz.
“Osmanlıca dersi” diye bir ders olmaz ve ağırlıklı olarak Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde kullanılan harflerle verilmiş eserler dikkate alındığında bu dönemlerin kültürüne vâkıf olmak gerekir. Harflerin öğretilmesi sadece şekilde kalır; kültürünü tanımadan harflerin öğretilmesinin de bir manası yoktur. Daha çok tartışacağız.