Onlar, 1 Milyon 200 Bin Suriyeli sığınmacı… 

Sığındıkları ülkenin adı, ne ABD, ne Japonya ne de Avrupa Birliği… 

Onlar, Gayri Safi Milli Hasılamızın hızlı ve sürpriz böleni… 

Çünkü onların tamamı tüketici… 

Onlar kısmen ve mecburen dilenci... 

Nerede yatıp kalkıyorlar? Ne yeyip içiyorlar?

Önce Ulus'taki ışıklarda arabanın camına… 

Şimdi de mahalledeki fırının kapısına dayandılar.

Her yerde ve her zaman karşımıza çıkıyorlar.

Kim bilir; belki de yavaş yavaş hırsız veya fahişe oluyorlar... 

Bu bir merhamet değil…

Bu, zulmü mahallelere, köylere kadar yaymak, kardeşlik hiç değildir...

Hükümet, onları "milletin başına sarmış"tır. 

Böylece, mülteci kamplarında barındırıp, besleme sorumluluğundan kaçmıştır.

Mülteciler her yerde…

Sümeyye, Urla'da tatilde…

"Rabia" sokaklarda dileniyor... 

Hükümet nerede?..

 

Müdafaa-i Hukuk Çatısı.

 

Cumhuriyet değerlerine saygılı merkez sağ ve merkez sol partilerin tamamı, 1919'da Sivas Kongresinde kurulan "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği"nin devamıdır.

Kuva'y-ı Milliye ruhunun bu "çatı örgütü" önce Kurtuluş Savaşının yönetmiş ve kazanmıştır.

Sonra da ruhların yaşaması için beden, fikirlerin yaşaması için parti gerektiğinden…

A. ve R. M. H. Derneği,  9 Ağustos 1923'te bir gecede "Halk Fırkası" olmuştur.

Sonra da 1940'larda Demokrasiye geçilirken… 

Diğer partiler Halk Fırkasının bölünmesiyle ortaya çıkmıştır.

- Ta ki, AKP, "Hürriyet ve İtilaf Fırkası"nı…

- PKK, "Kürt Teali Cemiyeti"ni hortlatana kadar…

- Yanlarına "Hoybun" üzerinden "Taşnak" da katılmıştır.

CHP, "Müdafaa-i Hukuk" un Atatürk - İnönü - Ecevit kolundan gelir.

MHP, Atatürk - Fevzi Çakmak - Alparslan Türkeş kolundan gelir.

DYP, ANAP gibi diğer merkez sağ partiler, cemiyetin Atatürk - Celal Bayar - Demirel kolundan gelir.

Bu arada hemen söyleyelim.  Sağa sola savrulmadan yerinde taş gibi duran yalnızca MHP'dir.

Şimdi 2014'te karşımızda, Damat Ferit - Kürt Şerif Paşa - Taşnak - Pontus ortaklığı vardır.

Merkezde bir çatı mutabakatının sağlanmış olması ideolojik zül değil, siyasi kazanımdır.

AKP - PKK ittifakının "Türk baharı" BOP adı altında bir "dış politik hamle" adeta "savaş" halini aldığı şu şartlarda milletçe bu kadar da birleşemeyeceksek; ölmek daha hayırlıdır. 

"Çatı"nın ortak paydası "Bayrak"tır. 

İmtizaç noktamız, "Kuva'yı Milliye ruhu"dur.

Herkes bu çatının altına girmeyebilir, nefesi yetmeyebilir ama…

Daha fazla ortak özellik soranlar, önce bize kendilerinin… 

Abdullah Öcalan'la ve Bülent Ersoy'la olan "ortak özelliklerini" anlatmalıdır!

 

İmzayı Atması Gereken…

 

Özele girmeyi pek sevmem ama "kedi sevmez" uygar demokrat bir komşumuz var.

Kediyi havalandırma zamanı bahçede filan görünce on metreden tiz çığlıklar atıyor.

Zili çalıyor, beş kat yukarı bağırıyor.

Konu böylece "özel"in dışına çıkıyor.

"Kediniz burada yatıyor gelin alın!.."

"Yatıyor mu?.." Hemen koşuyoruz aşağıya…

Kadın ürkmüşten biraz daha ileride… Avaz avaz bağırıyor. 

Zavallı Ankara kedisi, kulakları da sağır!.. Durumu anlamıyor. 

Olan yine bize oluyor.

"Komşu kaprisi, cinnet…" filan derken; olay "hastalık" çıkıyor…

Apartmanda "kedi konseyi" toplanıyor.

Tanıklar, destekçiler aranıyor, mahkemeler kuruluyor.

Kediyi uyandırmamak için hırkasının eteğini kesen Peygamberin ümmeti...

Kendi halindeki bir kediyi mahkemeye veriyor!..

Eski Parisliler, yaz aylarında kedileri çuvallara doldurup yakarlardı. 

Üstüne bir de festival yaparlardı. 

Fare bolluğunda vebadan geberene kadar da… Her yola saparlardı.

Eski Türkler, kedilerin ve köpeklerin beslenmesi için vakıflar kurarlardı.

Eti için beslenmeyen hayvanlara zarar vermek, ferman ile yasaktı. 

Türk dilinde bir zamanlar "kedi payı, süt dökmüş kedi, kasap kedisi" gibi "insani" deyimler vardı.

Ama anlaşılan o ki; insanlar ekran karşısında yabanileştikçe… 

Roller değişiyor, evcil hayvanların hayatı, giderek zorlaşıyor. 

Neyse polisler geldi akşam akşam kapıya… 

Bir tane Behzat Ç. önde, biz arkada, gittik Dikmen Karakoluna…

"Çevreyi huzursuz etmek"ten "fezleke" hazırlamışlar; ifademizi alıp, imzalatacaklar!

"Ben bunu imzalamam!" dedim… 

Mademki komşuyu "patlatan" bizim beyaz kedidir…

"İmzayı atması gereken, kedinin kendisidir!"

Her ne kadar ismini polise vermediysem de…

Bizim kahraman iki gündür bana da biraz garip bakıyor!