Haklarında meclis soruşturulması açılması talebiyle hazırlanan fezlekelerde;
- İçişleri eski Bakanı ve AKP Mardin Milletvekili Muammer Güler, “sahte belge düzenlemek, soruşturmanın gizliliğini ihlal, nüfuz suiistimali ve birden çok kez rüşvet almak”,
- Ekonomi eski Bakanı ve AKP Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan,  “5607 sayılı kaçakçılıkla Mücadele Kanununa muhalefet, resmi belgede sahtecilik, birden çok kez rüşvet almak”,
- Avrupa Birliği eski Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış  “birden çok kez rüşvet almak” ,
- Çevre ve Şehircilik eski Bakanı ve AKP eski Trabzon Milletvekili Erdoğan Bayraktar, “nüfuz ticareti yaparak başkasına menfaat temin etmek ve görevini kötüye kullanmak”la suçlandı.
***
Önceki gün TBMM Genel Kurulu’nda yapılan Yüce Divan oylamasında da dört eski bakan hakkında sıralanan iddialar şunlardı:
- Çağlayan: Rıza Sarraf’tan sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında, bu şahsın İran’a Altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağlamak, Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1.5 ton altında ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek, altının Dubai’ye çıkışını sağlamaya çalışmak...
- Güler: Rıza Sarraf’tan sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen maddi menfaatler karşılığında bu şahsın araçlarına trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı vermek ve adı geçen şahıs için koruma polisi görevlendirmek, bu şahısla birlikte gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağlamak, bu şahısla ilgili adli veya istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat vermek, bu şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunmak...
- Bağış: İran asıllı iş adamı Reza Zarrab’ın turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması işleri için aracılık etmek, Zarrab’la ilgili soruşturma olup olmadığı yönünde kurum ve kuruluşlardan araştırma yapılmasını sağlamak, Zarrab’ın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunmak...
- Bayraktar: Bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin sağladığı menfaatler karşılığında; kişiye özel imtiyazlı imar planlarını onaylatmak, imar planlarına aykırı yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yummak ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini sağlamak, bakanlıktan iş alan şirketlerin yemek işlerinin yakınlarının ortağı olduğu şirketlere verilmesi için aracılık etmek...
***
Türk hukuk sisteminde, bir bakanın cezai sorumluluğu, görevi sırasında yaptığı işlem ve eylemlerin yürürlükteki ceza kanunlarına göre suç oluşturup-oluşturmadığına bakılarak tespit edildiğine göre;
Yürürlükteki ceza kanuna göre rüşvet suç mu?
Suç (Bkz. TCK M.211)
Menfaat temini suç mu?
Suç (Bkz. TCK M.208)
Keyfi muamele suç mu?
Suç (Bkz. TCK M.228)
Görevi kötüye kullanmak suç mu?
Suç (Bkz. TCK M.240)
İrtikap suç mu?
Suç (Bkz. TCK M. 209)
İstisnasız her biri hakkındaki her bir iddia  “Yüce Divanlık suç” niteliğinde olduğuna göre neden her bir bakan için farklı sonuç çıktı sizce?
Oylama anından beri sapla samanı karıştırıp  “firecileri”  kutsamak gibi bir yanılgıya düşenler var;
Evet AKP’de 2003’teki tezkere oylaması ve 2009’daki Habur skandalıyla 2010 referandumu arasındaki zaman zarfında art arda gelen istifalar dışında bu  “dışarıdan da gözlemlenebilen”  üçüncü büyük yarılma; karpuz gibi değil üstelik bereketin, şifanın sembolü nara haksızlık olmayacaksa nar tanesi gibi dağıldılar her yana.
Bir muhalif için işlemeye başlayan seçim takviminde bu tablo umut verici mi;
Kesinlikle!
Peki bir muhalif bu tablodan yola çıkarak AKP içinde “güçlü bir yolsuzlukla mücadele damarı” olduğu sonucuna varabilir mi?
Asla!
Evet milletin ali menfaatlerini düşününce siyaseten ümit verici, AKP’nin meşruiyetini sorgulatıcı seviyede bir fire verildi belki; ama sanmayın ki  “adalet aşkı”  bunun nedeni. Firenin temelinde hakikaten de ahlaki, ilkesel bir tavır alma yatıyor olsaydı, fireciler dört bakana da “aklanma fırsatı verir” ve dört bakan için de  “Yüce Divan”  derdi.  “Egemen Bağış, Yüce Divan’a gitsin” diyen 32 AKP’li söz konusu Erdoğan Bayraktar olunca “O gitmesin”  dediğine göre  “adaletin tecellisi arzusu” değil firenin belirleyicisi;
Tamamen duygusal-kişisel belli ki!
***
Muammer Güler netice itibarıyla “bürokrat”; “açılım”  kontenjanından geldi, “bir zamanlar ülkücü” Zafer Çağlayan zaten transfer, Egemen Bağış desen Adalet Partili bir ailenin ABD’de tahsil yapmış oğlu “tercüman” lıktan “bakanlığa” paraşütle hoooop konuverdi; bu dört bakan içinde AKP’nin çelik çekirdeğinden varsayılabilecek tek isim  “milli görüş belediyeciliği”  yıllarından itibaren beraber yürüdükleri Erdoğan Bayraktar’dı, ona karşı da -Tayyip Erdoğan’ı işaret eden sözlerini düşününce- fazlasıyla vefalı davranıldı (Ayrıca vefa değil de ‘kızdırmayalım konuştu konuşacak duruyor zaten, yakmasın hepimizi’ korkusu da olabilir pekala bu sahiplenmenin nedeni...)!
Özetlemek gerekirse;
AKP’nin bence de kaçınılmaz sona doğru yuvarlanışı başladı; her “toplama parti” , her “menfaat birlikteliği”doğar, büyür, gelişir ve bir arada kalmalarını sağlayan menfaatler riske girdiği anda da darmadağın oluverir...; politikanın fıtratında var!
Dolayısıyla AKP’de bu yüzden, yani kendi içindeki tarafların, kutupların, kampların, ekollerin rekabeti/çatışmasından kaynaklanan bir yol ayrımında; bu hikayeden bir tek iktidar milletvekili için bile  “dik duruş efsanesi” çıkmaz yani!