Sınırlarımızın sadece birkaç kilometre ötesinde bizimle aynı geçmişi paylaşan, aynı dili konuşan, aynı türküleri söyleyen, aynı ağıtları yakan ve aynı dine inanan insanlar Kurban Bayramı'nı silahların gölgesinde karşıladı. Suriye-Irak bölgesel savaşının en büyük mağdurları olan ve her iki ülkenin kuzey kesiminde varlık gösteren beş milyon Türkmen'den bahsediyorum. Haziran ayından itibaren yoğunlaşan çatışmalar dolayısıyla üç bin beş yüz Türkmen hayatını kaybetmiş ve yarım milyonun üzerinde Türkmen yerinden yurdundan göç etmek zorunda kalmıştır. IŞİD zulmünden kaçan Türkmen çocukları çöllerde susuzluktan kırılmış, IŞİD'in ırzlarına geçmek için istediği kızlarını vermek istemeyen Türkmen babaları kendi evlatlarını öldürmüş, Anadolu'dan eski birer Türk yerleşimi olan Türkmen kentleri basılmış, Türkmen camileri bombalanmış, Türkmen evleri yağmalanmış ve bütün bunlar yaşandığı sırada Türkiye'nin kılı kıpırdamamıştır.
     Komşu topraklardaki kanlı savaşta Sünni Arap'tan Şii Arap'a, Müslüman Kürt'ten Ezidi Kürt'e kadar hemen her grubun arkasında en az bir bölge içi veya bölge dışı aktör bulunduğu halde, anavatan saydıkları Türkiye'nin sırt çevirdiği Türkmenler büyük bir yalnızlığa mahkûm olmuştur. Üç yıl içinde iki milyon sığınmacıyı ve son iki hafta içinde iki yüz bini aşkın Suriyeli Kürt'ü sınırları dâhiline kabul eden Türkiye, aynı coğrafyadan yalın ayak kaçan Türkmenlere pasaportları yok diye giriş izni vermemiş ve onlara bir kamp bile kurmamıştır. IŞİD bahanesiyle Kürt gruplar başta olmak üzere Kuzey Suriye-Kuzey Irak hattındaki hemen herkes silahlandırılırken, atadan yadigâr iptidai silahlarla aylarca savaşan ve memleketlerini teslim etmemek adına ölümüne direnen Türkmen direnişçilere ne askeri, ne siyasi yardım yapılmıştır. Ne zaman ki Kobane kuşatılıp işin ucu Büyük Kürdistan hayali kuran örgütlere dokunmuş, Türkiye ve dünya kamuoyu da o zaman ayağa kalkıp feryat figan etmeye başlamıştır.
     Perşembe günü hükümete sınır dışına asker gönderme yetkisi veren Suriye-Irak tezkeresi bir yığın tartışma eşliğinde meclisten geçti. Ulusal güvenliğe, kitlesel göç riskine, terör tehdidine, IŞİD'e, PKK'ya, Irak'ın bütünlüğüne ve benzeri birçok konuya değinilen tezkere metninde Türkiye'nin bölgedeki kültürel azınlıkları olan ve dünyanın gözü önünde tarihi yurtlarından sökülen Türkmenlerin adının anılmaması dikkatleri çekti. Bu tezkerenin Suriye ve Irak Türkmenlerinin derdine çare olup olmayacağı, Türkmenler için güvenli bölge kurulup kurulmayacağı, Türkmen topraklarının PYD-Peşmerge güçlerince işgaline karşı önlem alınıp alınmayacağı, muhacirlikleri biraz daha uzun sürdüğü takdirde hızlı bir asimilasyon süreciyle yüz yüze kalacak Türkmenlerin yurtlarına geri dönüşünü sağlamak amacıyla adım atılıp atılmayacağı mutlaka cevaplanması gereken sorulardır. Zira tezkereyi çıkartan meclisin temsil etme iddiasında olduğu Türk milletinin yüreği soydaş Türkmen halkı ile birlikte atmakta ve artık sabırlar tükenmektedir. Yazımı noktalamadan önce tüm Türk Dünyası ve İslam Alemi'nin Kurban Bayramı'nı kutluyor, Suriye'deki, Irak'taki, Kırım'daki, Doğu Türkistan'daki ve diğer mazlum Türk-İslam coğrafyalarındaki kardeşlerimizi sevgiyle kucaklıyorum.